
Allahü Teâlâ’ya muhabbet beslemek ve bu muhabbetin gereği olarak lafzatullahı sürekli zikretmek hem kalbimize şifa hem de mutluluğumuzun yenilenen kaynağıdır.
Muhabbet ve Sevgi Nedir?
Allahu tealaya karşı beslediği duygu sevmek değil muhabbettir. Biz kullar Peygamberleri, müminleri ve salihleri severiz. Ancak bu sevgi Allahu tealaya olan muhabbetimiz gibi değildir. Bu yaratılmışlara olan sevgimiz Cenabı hakkın emri gereğidir. Bu sevgiyi ilahlik mertebesine yükseltmek Cenabı hakkın ilahlık makamına zulmetmektir.
Cenabı hak, Ahzap suresinin 4. Ayetinde Esteuzubillah bismillah, ma cealallahu li raculin min kalbeyni fi cevfihi, Allahu teala bir adamın göğüs boşluğunda iki kalp yaratmamıştır, buyuruyor. Görüyoruz ki Cenabı Hak kimi nasıl seveceğimize kadar bedihi şekilde öğretiyor. Bu öğreti insanın kalbinde ne olması gerektiğine dönük ciddi bir ünlem işareti içeriyor.
Ali İmran suresi 31. Ayeti celile de ise Euzubillah bismillah, fettebiuni yuhbibkumullahu, bana tabi olun Allah sizi sever, buyuruyor. Demek ki ancak peygamberimize itaat edersek o sevgiyi kazanıyoruz. Cenabı hakkın kuluna doğru sever kul rabbine muhabbet eder. Bunlar birbirlerinden farklı iki kavramdır.
Şura suresi 22. Aytetinde Euzubillsah bismillah…el meveddete fi el kurba… sizden akrabalık sevgisinden başka bir ücret istemiyorum, buyuruyor. Bütün kullar iki şeyi sevmek zorundadır. Bu iki şey dışında hiçbir şeyi sevme zorunluluğu yoktur. Bunlar Cenabı hakkın zatı, Allah Rasulu ve onun aile efradıdır. Bu ayete göre Allah Rasulunü ve yakınlarını sevmek fıkhen üzerimize farzdır. Cenabı hak Rasulümü sevin ki beni sevmiş olasınız buyuruyor. Aksi halde kulun yaratıcısını sevmesi kolay oluşmaz. Kişi anne ve babasını dahi sevmek zorunda değildir. Onlara saygı duyması, onlara olan hizmetini yapması ve meşru isteklerini yerine getirmesi zorunludur.
Peygamberimiz (sav.) Hazreti Ali’ye ‘’Ya Ali Allahu tealayı sever misin, diye sordu. Hazreti Ali evet, buyurdu. Ya beni sever misin, dedi. Evet dedi. Fatımayı sever misin, diye sordu. Yine evet buyurdu. Hasan ile Hüseyin’i sever misin diye sordu. Evet buyurdu. Bunun üzerine ‘’Ya Ali bu kadar sevgiyi bir kalbe nasıl sığdırıyorsun’’ buyurdu. Hazreti Ali buna bir cevap veremeyeceğini söyledi. Peygamberimiz de herhangi bir açıklama yapmadı. Hazreti Ali efendimiz düşünceli şekilde eve geldi. Fatma validemiz düşüncesini sordu. Ona durumu açıklayınca Fatma annemiz; Bundan kolay ne var ki? Cenabı hakka olan muhabbetin imanından ve aklındandır. Rasulullaha olan sevgin imanındandır. Bana olan meveddetin nefsindendir. Hasan ve Hüseyin’e olan meveddetin fitri olan nefsinden ve tabiatındandır, buyurdu. Cevabı duyan Hazreti Ali Efendimiz hemen Peygamber Efendimizin yanına gelip bu cevabı verince. Rasulullah; Bu meyve yani bu cevap peygamberlik ağacından alınmıştır, buyurdu. Yani benim kanımdan olan birisi bu soruyu açıklamış, buyurdular.
Yukarıdaki ayeti celilelerin tefsiri niteliğindeki bu hadisi şerifi detaylıca inceleyerek günlük hayatımızda göğsümüzdeki bu manevi derinliği nasıl yerleştireceğimizi öğreneceğiz. Bu sevgileri, muhabbetleri ve meveddeti birbirbirine karıştırmadan yerinde yaşamalıyız. Çünkü bunları yerine oturtamadığımızda kişi ben daha çok seviyorum yarışına girer ki sevdiği kişiye olan sevgisini mabutluk makamına taşır. Bu sevgi şirke ulaşan bir sevgi olur ve kalp darmadağın olur.
Hak tealaya olan muhabbetin imanından ve aklından olması;
Önce Allaha muhabbet etmeyi irade ederiz sonra kalbimizde ona dönük bir meyil oluşur. Kalbimiz meylettikten sonra Allah (cc.) el vedut esmasının tecellisiyle ruhumuza meveddet ve lud adıyla ihsan eder. Yani biz irade edince Cenabı Hak ikram olarak sevgiyi yaratır ki bu Meryem suresine göre en büyük nimettir.
Mümtehine suresi 1. ayetinde bil meveddeti geçer. Bu yazı ile yazılmış mektup anlamına gelir. Mektubun kişiler arasında tarih boyunca sevgi bağını oluşturduğuna şahit oluyoruz.
Bakara suresi 96. Ayetinde euzubillah bismillah… yeveddu ehaduhum lev yuammeru elfe seneh…onların her biri bin yıl yaşamak ister, buyuruyor. Burada geçen yeveddu, meveddet kelimesi ile aynı kökten türemiştir. Burada zalimlerin uzun yaşama isteği vurgulanmıştır .
Cenabı Hak dün, bu gün ve yarın tüm insanlığı 3 katagoriye ayırmıştır. 1. Katagoride Yahudiler, 2. Katagoride müşrikler ve kafirler, 3. Gurupta ise Müslümanlar yer alır. Birinci katagoride yer alan Yahudi milletindeki uzun yaşama arzusu öyle fazladır ki ölmekten çok korkarlar. Ayetin içinde geçen hırs kelimesinin kökü harstır. Hars, toprağa tohum ekmeye denir. Yahudilerin toprağa karşı aşırı hırslarının olduğunu ifade eder. O toprağı kullanma ve ona sahip olma arzuları vardır. Ölmemek için sürekli öldürürler. Yaptıkları zulmün asıl sebebi budur. Zalimlik onlarda genetik olarak mevcuttur. Hazreti Mehdi (as.) döneminde saltanatları sona erecektir. Arkasına saklandıkları yerdeki taş dahi onları haber verecektir. Sadece ğarkat ağacı onları gizleyecektir. Onu bildikleri için İsrailin her yerine meyvesi dahi olmayan bu ağaçtan dikerler.
Cenabı Hak Hicr suresinde min ruhi yani ruhumdan üfürdüm, buyuruyor. Her insanın ve cinnin ruhu böyle mübarektir. Cenabı hakkın kullarına olan sevgisine kuran diliyle hub denir.Allahu teala ruhundan üfleyerek bu sevgiyi ruhumuza yerleştirmiştir. Bu sevgi insan kalbinin genetiğine konmuştur. Ancak bu sevgiyi bütün hücrelere taşımak insanın kulluk görevidir. Böylece insanın her hücresi bu sevgiyi hisseder hale gelecektir. Ruh rih kökünden gelir. Rih, rüzgar demektir. Ruhumuz da rüzgar gibi görünmez ama varlığını kimse inkar edemez. Ölülerin son nefesi rüzgar sesi gibi tuh diye çıkar.
Rasuluna olan muhabbetin imanındandır; Mücadele suresinde meveddetin iman sevgisi olduğu bildirilmiştir. Peygamberimize olan sevgi bundandır. Müminlerin birbiriyle olan bağ meveddeti din yani din sevgisidir. Bu sevgi manevi alemin derç olunduğu yüreğimizin içinde yer alan fuadımızda gerçekleşir.
Eşine olan muhabbetin nefsindendir; Rum suresinde zevceyni yani zevceler arasına meveddet koyduk buyurur. Eşler bu sevgiye meylederse Rabbimiz sevgiyi halk eyler. Eşlerin birbirine katlanabilmesi bu sevginin bereketidir.
Nefis, bulutun su damlacıkları gibi vücudumuzda nem olarak bulunur.
Hazreti Hasan ve Hüseyin’e olan muhabbetin yani evladına olan sevgin fıtri olan nefsinden ve tabiatındandır; Babalık makamına ve babalık duygusuna kuran diliyle bir göz atarsak;
Hac suresinde …milleti ebu kum ibrahime… İbrahim ki sizin babanızdır, buyuruyor. Hz. İbrahim (as.) her müslümanın babasıdır. Peygamberimiz (sav.), Hazreti İbrahim’in (as.) torunlarındandır. Bütün peygamberler kendi ümmetinin manevi babasıdır. Hz. İbrahim (as.) bu ümmetin babası mesabesindedir.
Tevbe suresi, 128. Ayetin sonunda bil mu'minine raufun geçer. Rauf, şevkat demektir. Peygamberimizin (sav.) bu ümmetin babası olduğunu anlatır.
Hicr suresi 88. Ayetinde …vahfıd cenahake lil mu'minin… Müslümanlara şevkat kanatlarını sonuna kadar aç, buyuruyor. Bu ayeti celile de peygamberimizin ümmetin manevi babası olduğunun delilidir. İşte biz bu ayeti celileye ittiba ederek salavat getiriyoruz. Bunun karşılığında peygamberimiz bize dua ederek şevkat kanadı altına alıyor. Aksi taktirde o kanadın altına alınmayız. Günlük yapılan tesbihatın ne kadar önemli olduğu görülüyor.
Bu üç ayetin tefsiri niteliğinde Peygamberimiz Efendimiz (sav.) ‘’Ben sizin babanız yerindeyim, buyuruyor.
Ruhumuzun müştemilatına 4 açıdan baktığımızda;
1-Ruh iç içe 5 katmandan oluşur. İnsan ve cinnide 5 katman, melaikede 4 katman, hayvanatta 2,3 katman kum ve taşlarda 1 katman ruh vardır. Bu beş katmanın en başında can dediğimiz ruhu sultan yer alır. Bedenimizi diri tutan bu beş katmanlı ruhtur. Meveddet sevgisi bu beş ruhta konuşlanmıştır.
2-Akıl, bize yol gösteren nurani bir nimettir.
3- Kalbimizde 5 katmandan oluşur. Ruhumuzun veya nefsimizin galibiyetine göre bedenimizi yöneten organ kalptir. Kalp bedenimizin direksiyonu gibidir. Direksiyonun hakimi kişinin bedenine yön verir. İnsanın ömrü bu hakimiyet mücadelesi ile geçer.
4-Nefsimiz, bedenimizin yaşam yani biyolojik ihtiyaçlarını nefsimiz temin eder. Meveddet sevgisi nefsimizin içine yayılmış vaziyettedir.
Ruh müştemilatı tıpkı bir soluk borusuna yapışık akciğer, dalak, karaciğer ve böbreklerden oluşan iç organlar gibi iç içe girmiştir. Renk renk gruplandırılmıştır.
Allah sevgisi, peygamber sevgisi, evlat sevgisi ve akrabalarımıza olan meveddet sevgisi renk ren ruh müştemilatına yerleşmiştir. Hangisine olan sevgi artarsa onun rengi koyulaşır. Bu müştemilat cenin ana karnında 120 gün olunca bedene girer. Ölüm anında da bir bütün halinde ve aynı anda burundan puh diye çıkar.
Euzubillah bismillah, la'netullahi alaz zalimin, la'netullahi alaz zalimin, la'netullahi alaz zalimin. Ey rabbimiz zalimlere lanet eyle, Ey rabbimiz zalimlere lanet eyle, Ey rabbimiz zalimlere lanet eyle. Amin, Amin, Amin. EL FATİHA