top of page

HIZIR (AS.)


HIZIR (AS.)

Kehf suresinin 60. ayetinden 82. ayetine kadar 23 ayeti celile Hazreti Hızır (as.) dan, rabbimiz bizi haberdar kılmakta. Bu ayeti kerimelerden önce 5 tanesine göz atarak konumuza başlayalım.

60.ayeti celile, Esteuzibillah Bir zaman Musa Yanındaki genç adamına demişti ki, ben 2 denizin birleştiği yere varıncaya kadar durmayıp gideceğim. Yahut da uzun zamanlar geçireceğim. Buradaki genç adam Hazreti Yuşa aleyhisselam’dır. Yuşa aleyhisselam Hazreti Musa aleyhisselamın kardeşinin oğludur. Musa aleyhisselamın vefatından sonra nebi peygamber olarak görev yapmış bir büyüğümüzdür.

61. ayeti celileyle devam edelim. Esteuzibillah, Her ikisi 2 denizin birleştiği yere varınca balıklarını unuttular. Balık denizde bir deliğe doğru yola koyulmuştu. Buradaki balık bizim bildiğimiz canlı bir balık değil Hazreti Yuşa'nın yanlarına aldığı kızartılmış bir balıktır. Bir anda kızartılmış balık diriliyor ve denize doğru yol almaya başlıyor.

62. ve 63. ayeti celile de ise Esteuzibillah, Buluşma yerini geçtiklerinde bu sayede sıra genç arkadaşına getir bize kahvaltımızı gerçekten bu yolculuğumuzda epeyce sıkıntıyla karşılaştı dedi. Genç adam gördün mü? Kayaya sığındığımız zaman balığı unutmuşum onu hatırlama mı bana şeytandan başkası unutturmadı. Denizde kendisine şaşılacak bir yol tutup gitmişti. Cenabı Hak burada hayret vari bir ifade kullanılarak o pişmiş kızartılmış balığın nasıl oluyor da diri gibi denizde o şekilde yol aldığını insanın dilinden aktarıyor. Bir peygamber eliyle gerçekleştiği için bu olayın adı mucizedir. Eğer günümüzde rabbimizin velayet mertebesine çıkardığı velinin elinde gerçekleşirse bunun adına da keramet denir. 2 denizin birleştiği yer Akdeniz ile Atlas Okyanusu'nun birleştiği Cebelitarık Boğazı dediğimiz alandır. Şimdi burada akaidi bir noktaya dikkat çekerek devam edelim. Günümüzde televizyon yayınlarında sıkça rastlarız. Bir kişi bir başarı elde ediyor ona mucize yarattın deniyor. Herhangi bir şahıs adına bu kelimeyi kullandığımız zaman o şahsı biz peygamber yerine koymuş oluruz. Bundan dolayı eğer böyle bir olağanüstü başarı gerçekleştirmiş ise işte Allah'ın kudretini kullanırız. Cenabı hakkın kişiye bahşettiği ikramı kullanırız. Yeteneğini kullanırız ama inancımızın sağlam kalması için mucize lafzını peygamberler dışında hiç bir kişiye kullanmamalıyız. Buraya duyarlı olalım.

64. ve 65. ayeti celile Esteuzibillah Musa işte aradığımız o idi ve hemen izlerinin üzerine geri döndüler. Kullarımızdan birini buldular ki biz ona katımızdan bir rahmet vermiş ve katımızdan da ilim bahsetmiştik. 2 tane üstün meziyet.

Cenabı Hak Hazreti Hızır aleyhisselamı bunca zaman sonra bize niçin hatırlatır hikmeti nedir?

Bu 3 alanda yoğunlaşır. 1-Firavunla mücadele eden Hazreti Musa firavun ve onun kavmi olan kıptiler Kızıldeniz'de boğulduktan sonra İsrailoğulları Mısır'a vardıklarında Hazreti Musa çok etkileyici ve yürekleri adeta sökercesine bir hutbe irad etmişti. İşte o cemaat arasından bir tane mümin kalkarak dedi ki Ya Musa şu an yeryüzünde acaba Senden daha bilgili bir kişi var mıdır? O zaman Hazreti Musa aleyhisselam bilmiyorum buyurdu. Ancak bir süre sonra Cenabı hak kendisi gibi yani kendinden üstün değil ama farklı bir yelpazede daha bilgili birinin olduğumu haberdar etti. Musa aleyhisselam onca ilmine rağmen yüce makamın sahibi olmasına Rabbine rica etti. Ya Rabbi beni onunla bir araya getirir ki ondan istifa edeyim. İşte burada birinci hikmet olarak şunu görüyoruz. Demek ki bir kişi ne kadar kendine has olağanüstü bir yeteneğe, ilme sahip olursa olsun ucube kapılmamalı. Çünkü ucube kapıldığı anda o ilimden hiçbir bereket göremez. Rabbimizin bize lütfettiği her türlü nimetten dolayı ucube kapılmamak için bütün müslümanlar için alan bir işarettir.

2-Musa (as.), Hızır aleyhiselamla buluştu yolculuk devam etti. Musa aleyhisselam o ilmin hürmetine öyle bir teslimiyet gösterdi ki işte bu teslimiyet bugün ister üniversite öğrencisi olsun hocasına ister manevi öğrenci olsun üstadına böyle bir teslimiyet göstermez ise o ilimden hiçbir bereket göremez. Demek ki hocalarımızla helalleşmeli ve onlara vefalı olmamız gerekir.

3- Musa aleyhiselamla Hızır (as.) Cebelitarık boğazında bir dağın eteğindeki kayanın yanında buluştuklarında Edeblice iki dizi üzerine çökmüş öğretmen için sana tabi olabilir miyim? Diyerek izin istemiştir. Halbu ki kendisi 4 büyük kitabın ikincisini getiren bir peygamber. Demek ki içinde bulunduğumuz ilmi, manevi veya dünyevi makam ne olursa olsun onun insanlar katında sevilen hale gelmesi bizim tevazumuza bağlıdır. Eğer bizde tevazu yoksa insanları itici olur. İşte bu 3 büyük nükteden dolayı Rabbimiz 23 tane ayeti celile ile Hızır aleyhiselamı bize takdim etmektedir. Bu üç nükteyi kendimizde barındıramadığımız zaman bizde nefsi olarak kibir tahakkuk eder. Büyüklerimiz azıcık böyle kibrin belirtisi olduğu zaman hemen edep ya hu diye ikaz buyururlardı. Kendine gel içinde bulunduğu halin farkında değilsin kendini toparla anlamında Edep ya Hu derlerdi.

Kuranı Kerimde Hızır (as.) anlatılırken kullarımızdan lâfzı ile kul baskısı yapıldı. Demek ki bir insanın Yüceleceği en yüksek makam kulluk makamıdır. Rabbimiz Hazreti Hızırı kulumuz olarak takdim etti. Hazreti Hızırın gerçek adı Belyadır. Hızır lakabıdır ki o lakabın niçin verildiğini Resulullah Efendimiz bizi şu şekilde aydınlatır. Hızır (as.) nerede namaz kılsa veya kıraç bir yerde otursa kalktığı zaman o oturduğu namaz kıldığı yer bir anda yeşillenir. İşte oradaki yeşilliğin ismini izafi olarak Hızır denmiştir. 3 anlamı vardır. 1- Bulunduğu alanı canlandıran yanı yeşillendiren. 2- Yüzündeki aşırı nuraniliği 3- Fiziki endamı ifade ediyor. Hızır (as.), Nuh aleyselamın yedinci kuşaktan torunudur. Hazreti Hızırın babası o zamanın ileri gelenlerinden biriydi. Bu kuranı kerimde zikredilen Ashabı kehf dediğimiz o mübarek insanlar da hepsi yüksek devlet adamlarıydı. Onun için yüksek devlet adamı olmuş, yüksek noktalara gelmiş insanların bu tür maneviyat içerisinde olmuşlukları Cenabı hak katında ne kadar kıymetli ki bize onları aktararak kendimize model şahsiyet oluşturma açısından bağ kurmamızı istiyor.

İbrahim aleyhisselam döneminde Nemrudun zulmü vardı. O zamanın sihirbazları bir çocuk doğacağını ve o çocuğun Nemrudun saltanatını yerle bir edeceği söylemişti. Nemrud tedbir için bütün ailelere öyle bir denetim altına almıştı ki, doğan bütün erkek çocuklarını öldürüyordu. Hazreti İbrahim annesi de hamile Hazreti Hızır aleyhisselamın annesi de hamileydi. Korkularından bir mağarada gizlice Hazreti İbrahim ve Hazreti Hızır (as.) anneleri doğurdu ve oradan uzaklaştı. Yani bir ajanın haber vermesiyle çocuk orada olduğu bilinip öldürülmesin diye uzaklaştılar. (İbrahim aleyselamın hayatına nasıl yetiştiğine girmeyeceğiz konumuz değil.) Hızır aleyhisselamı her gün bir koyun gelip günde 3 defa emzirir giderdi. Hızır aleyhisselam hicri 700 yılına kadar evliliği olmuştur ancak 800 yıldır (hicri 1550 yılındayız.) evliliği olmadığından yeryüzünde nesli yoktur. İbrahim aleyhisselâm kabeyi inşasından sonra insanları hacca davet ettiğinde ilk hacca giden Hazreti Zülkarneyn ve Hazreti Hızır (as.) dır. Bunlar Mekke topraklarına girdiklerinde-hac umre için arkadaşlarımıza duyurulur- Edebe mugayir olmasın diye atlarından inip yaya olarak o toprakları gezdiler. Her gün akşamdan sonra Cenabı hakkın emri ile 4 zat bir araya gelerek artık ne tür bir istişare yapılmakta iseler istişare ederler. 4 kişi Hazreti Cebrail Hazreti Mikail, Hazreti İsrafil ve Hazreti Hızır (as.) dir.

Şimdi bir de İlyas aleyhisselamı ekliyoruz. Hızır ve İlyas aleyhisselam aynı anda birçok yerde görülebilen olağanüstü nitelikli kişilerdir. Biz insanlar beşer olarak gücümüzün yettiği ve yetmediği alanlar var. Ama Hızır aleyhisselam ve Hazreti İlyas (as.) da biz insanların beşer olarak takıldığı fiziki engeller yoktur. Onun için onlar aynı anda birkaç yerde bulunabilirler. Bizim gibi yiyip içerler ama illa yemek ve içmek zorunda değiller. Bir tarafları meleki bir tarafları beşeridir. Melekle insanın birleşimi, bir hayat sürerler. Yeme ihtiyacı oldukları için değil, sadece o beraber oldukları insanların içinde yemedikleri zaman belli olmamak için yerler. Cenabı hak vücuduna öyle bir olağanüstülük verilmiştir ki her 120 yılda bir vücudunda yenileme olur. Kendisi çok güzel, ahlâklı, cömert, çok şefkatli ve bol sadaka veren bir kişiliğe sahiptir. Cenabı hak kendisine simya ilmli vermiştir. Yani eline ne alsa dua ile o şey anında altına dönüyor. Toprak altındaki daha önceden gömülmüş hazinelerin yerini bilir. Kendisine rabbimiz 10 tane hizmetçi vermiştir. Bunların her birisi birer velidir. Veli olan 10 genç hizmetçilerin ailelerini ve geçimlerini idame ettirmesi için yeryüzündeki hazinelerden onların geçineceği bir miktar sunar. Yeryüzünün sürekli dolaşır ama mesturinden olduğu için yani cenabı bunu gizlediği için rabbimiz musade etmesse görünmezler. Hayatımızın her alanında sizlerle yan yana bulunur. Ancak bizim bir anda onu tanımamız mümkün değildir. En çok hac döneminde Arafatta Mina da bulunur. Uykuya ihtiyacı yoktur ama diğer insanlardan gizlemek için yapar. Güzel sesli kuran okuyanları çok sever. Onların kuranı kerimi bitinceye kadar yanında dinler. Bazı salihlerin meclisine girer. İnşallah bugün hayatını anlatmamız bereketiyle aramıza katılır. Salih insanlar fakir ise onlara para elbise yiyecek binek gibi eşyaları temin eder. Bunu bazı çok fakirlerin çoğuna şahit olmuşumdur ki, evine kapısını tıklatıp bir kömür çuvalı konulup gidildiğini, kış boyu kömür alınamayan nice ailelerin bu şekilde evimize her gün bir torba kömür geliyor diyen şahit olduğum kişiler var. Bunları Hazreti Hızır takviye ediyor.

İlyas aleyhisselam ile birlikte her dönemin kutbunu ziyaret ederler. Onunla sohbet ederler ve onun başarılı olması için dua ederler. Namaz vakti geldiğinde kutup olan o mübarek zat imam olur, Hızır ve İlyas aleyhisselam da ona cemaat olarak namazlarını eda ederler. Mantar, Kereviz ve Yer elması yerler. İçecek olarak da sürekli yanlarında zemzem bulundurulduğu için zemzem içer. Cenabı hak gerek Hazreti Hızır aleyhisselamın gerek Hazreti İlyas aleyhiselamın hizmetine tirmiz dediğimiz velâyet sahibi kullarından hizmetçi nasip etmiştir. Ona hizmet etmeleri daha çok olsun diye bunlara uzun ömür vermiştir. Bu hizmetçiler onlara hizmet ederken Hızır (as.) ebdal dediğimiz 7 büyük veliyi eğitir. Hızır (as.) yanındaki hizmetinde bulunan 10 tirmizi eğitim alan 7 veliyi göremezler fakat seslerini duyarlar. Hızır (as.) zaman zaman bizim gibi hasta olur ki bu tirmiziler ellerinden gelen bütün hizmetlerini yaparak onun hem duasını alıyorlar hem de o hastalığıyla yerine getiremediği görevlerini onlar yerine getirmiş oluyor.

İlyas (as.) Hızır (as.) mın dedesinin öz amcasıdır. Hızır (as.) dedesi niteliğindeki İlyas aieyhisselama çok hizmet eder. Bir görenden de duymuştum ki İlyas (as.) çok uzun boylu, başı büyük, az konuşan devamlı murakabe halinde olan vakarlı, yani gördüğümüz zaman celâletinden ürpeririz. İşte bütün bunlar içindeki taşıdığı marifet ilimlerinin etkisidir. Açık kerametleri çoktur. Hazreti İlyas ve Hızır (as.) şu anda peygamberimizin şeriatini sünnetini harfiyen tatbik ederler. Biz hala bugün ümmeti olarak bu sünnet midir değil midir, ayet midir, değil midir? Tartışa geldiğimiz bu kepazeliğin içerisinde o sünnetleri harfiyen tatbik eder ve onları yetiştirdiği velilere öğretirler. İlyas aleyhisselam, peygamber olmasına rağmen peygamberimizin bütün sünnetlerini tatbik eder. Biz ise hala var mıdır, yok mudur? Kur'an içinde yoksa ben işte ona uymam gibi böyle sapmış bir vaziyette tartışırız.

İlyas aleyhisselama bu olağanüstülükler niçin verilmiştir? İlyas (as.) peygamberliği süresince sadece bir kişi iman etmişti. Bu durum onu o kadar üzmüştü ki Rabbimiz Şanıma yemin ederim ki beni zikreden hiçbir kimse kalmayıncaya kadar, senin ecelini geciktireceğim dedi. İşte bu taahhüt gereği İlyas aleyhisselam böyle bir makama erdiriliyor. O iman eden tek Müslüman da Diyarbakır Eğil de metfun Hazreti Elyasa aleyhisselamdır. Bir de yanında Hazreti zülkifl aleyhisselam var. Onu çocuğu olmayanlar gidip ziyaret ederler. Çocuğu olduğunda ilk Zülküf aleyhisselamın adını koyduklarından bölgede Zülkif ismi daha yaygındır. Hızır ve İlyas aleyhisselam Ramazan ayını Kudüs'te hac mevsiminde Mekke ve Medine'de olurlar. Birlikte haclarını yaparlar. Hatta ihramdan çıkarken birbirlerinin başını tıraş ederler. Sünnete intiba konusunda o kadar titizdirler ki peygamberimizin sünnetini yaşatmak ve bu ümmete sünneti öğretmek sünnetin kıyamete kadar devam etmesi inkıbaza uğramaması için mücadele ederler.

Şehâdet âleminde şu an yaşadığımız alemde yer yüzünde ki asrın kutbu riyasetinde 124000 veliyullahdan birisi olması için Rabbimizin işaretiyle bir kişiyi eğitime alıyor. İkisinin ayrı cenahtan eğitimi vardır. Cumhuru ulamaya göre yani bütün geçmişteki islam alimlerimizin çoğunluğuna göre Hazreti Hızır aleyhisselamı sağdır ve aramızda yaşamaktadır. Bir kısım bunu inkar edenler vardır. Zaten bugün islamın güzelliklerini inkar etmeyen kaldı mı ki? Hatta o hale geldi ki televizyon programlarında bu konuda sanki birbiriyle yarışmaktadır. Cumhur ulemamız bu inkarcıları cehaletlerinin fazlalığı akıllarını azlığıdır. Diye tarif eder.

Hızır Aleyhisselamın Ömrü

İnşallah imanlı ölmek şerefi ile vefat edince cennete girdiğimizde orada uzun ve sonsuz bir hayat yaşayacağız. Bunun sırrı nedir? Cehennemde günahlarının bedelini ödeyen bir insan vücudu hiç tanınmayacak hâle döneceği için Abı Hayat suyunda yıkanacak. Bu suda yıkandıktan sonra cehenneme hiç girmemişçesine vücudu kat ve kat güzelleşecek. Artık sonsuz hayat o suyla yıkanmaya başlıyor. Hızır (as.) abı hayat suyundan dünyada iken rabbimiz lutfeylemiş ömrü kıyamete yakın bir süreye kadar uzatılmıştır. Kuranı kerimin kaldırılacağı kıyametin 10 büyük alametinden birisidir. Kuranı kerim nasıl kaldırılacak? Müslümanlar bir sabah hiçbir sayfada kuranı kerim yazısı kalmadığını hiçbir hafızın hafızasında Allah demenin dışında hatırlayabildiği ayet kalmadığını ve silinmiş olduğunu görecek. İşte bu büyük alamet tahakkuk ettiği zamana kadar yaşayacak. Hazreti Abdullah ibni Abbas buyurur ki zannedilmesin ki Hızır (as.) bu olağanüstü özelliği ile melektir. Hayır, o insandır. Ondan dolayı Cenabı hak 4 kişiye böyle ilginç bir ömür vermiştir. Kimdir bu 4 kişi? Hızır ve İlyas aleyhisselam yeryüzünde, İsa aleyhisselam ve Hazreti İdris (as.) da gökyüzünde hayattadır.

Osmanlı döneminde kullandığımız Rumi takvime göre 6 Mayıs yaz mevsiminin başlangıç günü kabul ediliyor. Osmanlı ve Selçuklu dönemindeki ecdadımız her 6 Mayıs geldiğinde temiz giysilerini giyer, abdestini alır, kemali edeple yeşil alanlarda oturur, sohbet eder, piknik yaparlardı. Hızır (as.) ile İlyas aleyhisselamın yeryüzünün tamamını gezdikleri bu gün acaba bize de uğrar mı, soframıza oturup bereketlendirirler mi bize de dokunurlar mı diye bu manevi bereket aranıyordu. Bundan dolayı kültürümüzde bu güne Hıdırellez deriz. Hazreti Enes (ra.) anlatıyor; Bir gün peygamberimiz ile birlikte bir araziye çıkmıştık. Kulağımıza şöyle bir ses geldi, Allah'ım beni duaları makbul, günahları mağfur rahmetinin mazharı olan ümmeti Muhammedden eyle diye yalvaran bir ses geliyordu. Hz. peygamberimiz ya Enes bu ses nereden geliyor bir bak buyurdular. Ben sesi takip ederek gittim. Dağın arasına girdim, birde ne göreyim! Boyu 300 arşından yüksek, Enes (ra.) ilk defa böyle bir şeyle karşılaştığı için yaşı da 15-16 idi mübalağa yaptı yoksa İlyas aleyhisselamın boyu 9 m dir. Beyaz tenli, beyaz saçlı ve sakallı bir adam. Beni görünce Sen Hazreti peygamberin elçisi misin dedi? Evet dedim. Dön ona benden selam söyle ve deki bu kardeşin İlyas tır seninle görüşmek istiyor buyurdular. Heyecanla Rasulullah'a döndüm ve olanları haber verdim. Hazreti peygamber (sav.) yürüdü ben de birlikte yürüdüm. İlyas aleyhisselama yaklaşınca Rasullah aleyhisselam öne geçti. Ben geride kaldım, uzunca konuştular. Sonra semâdan sofraya benzer bir şey indi. Beni de çağırdılar. Bende onlarla biraz yedim. Sofrada mantar, nar, bağlık, hurma, kereviz vardı. Ben yiyince onların konuşmasına mani olmayayım diye hemen kalktım. Sonra bir bulut geldi İlyas aleyhisselamı Şam tarafına götürdü Ben onun elbisesinin beyazlığından o kadar etkilenmiştim ki elbisesinin beyazlığına bakıyordum. Resullaha (sav.) Anam babam sana feda olsun ya Rasulallah semadan inipte yediğimiz bu yemek nedir dedim. Peygamber sallallahu aleyhivesselam buyurdular ki, ben bunu İlyas'a sordum. O dedi ki her 40 günde bir Hazreti Cibril bu yemeği getirir. Yılda bir kere de bana özel zemzem getirir. Ve Cibrili emini bazen yeryüzünde kuyudan su çekerken görürüm bana o sudan bir avuç içirir. Şimdi bu kadarlıkla bırakılıyor. Peygamberimiz daha fazla açıklamıyor. Demek ki yeryüzünde bereket devam ediyor. Cenabı hak sudan o zemzem den, o sofradan yiyen onların duasını alan onlarla birlikte olan rabbimizin dostlarına bizleri de dost eylesin.

Hazreti Hasan Efendimiz anlatıyor; Garip bir zatla karşılaştım. Bana dedi ki, ben Hızırım Allahtan bana da peygamberimizin ümmetinden olmayı nasip eyle diye dua ettim. Rabbim kabul etti. Bizim içinde olduğumuz nimetin farkındalığını bilmemiz sadedinde bize anlatıyor. Yine Peygamberimiz miraca çıktığında Hazreti İsa aleyhisselamla, Hızır aleyhisselamla ve İlyas aleyhisselamla görüştüğünden dolayı Sahabelerden olmuş oluyorlar.

Hazreti peygamberimiz (sav.) vefat ettiğinde herkes hüzünlü şekilde defin işlemlerini bekledikleri esnada Ey ehlibeyt, Allah'ın selamı rahmet ve bereketleri üzerinize olsun diye herkesin duyacağı yükseklikte bir ses geldi. O gün Medine de bu sesi duymayan kalmadı. Ancak bu hitabı yapan kişiyi görebilen hiç kimse yoktu. Ehli beytte bu selama ve taziyeye mukabele ettiler. Herkes sesin sahibini merak ediyordu ki Hazreti Ali (ra.) Efendimiz ayağa kalkarak oradakilere, Selam ve taziyede bulunan kim olduğunu biliyor musunuz? Diye soru sordu. Tabii hiç kimse bilmediği için hayır dediler. Bu sesin sahibi Hazreti Hızır (as.) dır buyurdular. Her dönemde yaşayageldiğinin delillerini görüyoruz.

Hz. Ömer (ra.) Efendimiz garip bir kişi ile sohbet ederken konuştukları kelamları dinleyenler dinlemek istiyor, anlamak istiyor ama anlayamıyorlar. Sanki farklı bir dil konuşuluyor. O garip kişi kalkıp gidince oradaki sahabi efendilerimiz soruyor ya Ömer bu konuştuğumuz kim? Hz. Ömer (ra.) Efendimiz buyuruyorlar ki bu Resul Efendimizin haber verdiği Hazreti Hızır budur.

Adaletiyle Hz. Ömer (ra.) Efendimize benzetilen Hazreti Ömer Efendimizin torunu, büyük veli Ömer bin Abdulaziz Kardeşim Hızır (as.) ara sıra yanıma gelip bana nasihat eder. Bana doğru yolu gösterir. Kötülükleri işaret eder, buyuruyor. Adeta arkadaş gibi idarecilik döneminde ona Rehberlik yapıyor. Nakşibendi yolunun büyüklerinden Abdulhalik Gucdüvani, o sayılan üçler yediler kırklar dediğimiz velayet sahiplerinden bir tanesi; Ben diyor. 12 yaşından itibaren 5 vakit namazı Hızır (as.) ile birlikte kabei muazzama ya gidip kılıp geri dönerdik. Demek ki nasıl kişiler yetiştiriyorlar, aramızda yaşayan bereketli Cenabı hakkın istisnaı kulları. Şah Nakşibend Hazretlerinin bir talebesi anlatıyor; Bir öğrencisi diyor ki efendim ben Hz. Ömer (ra.) Efendimiz Hızır aleyhisselamı bir görüşmek istiyorum. Yine bir gün diyor sitemkar olarak efendim çok istiyorum dualarınızın arasında rica ediniz ki görüşeyim. Hocası buyuruyor ki, dün pazarda sen sebze satarken yanına geldi, oturdu, sohbet etti ama sen sıradan birisi olarak fazla yüz vermedin. İşte bunlar bizlere de işarettir. Mevlana Halidi Bağdadi, 1826 yılında Şam'da vefat eder. Öncesinde yazdığı Halidi Kameriyye adlı kitabında Günün birinde insanlar aya çıkacaklar. Çıkacak ilk kişinin yanı aya ilk ayak basacak kişinin rozeti amblemi kartal olacaktır. Ben bu bilgiyi kardeşim Hızır dan öğrendim, müsaade aldım, kitabıma ekledim. Ve insanoğlu aya 1969 yılında çıktı ilk çıkan Neil Amstrongun amblemi kartaldı.

Şimdi hayat mertebeleri dediğimiz Alana bir bakmamız gerekiyor. 5 çeşit hayat vardır. Birinci hayat biz insanların beşeri hayatı yani bu dünyadaki birçok sınırlamalara tabi olan hayat. İkinci hayat Hızır ve İlyas aleyhisselamın hayatı. Bunların bir tarafları meleki hayat yaşar, bir tarafı biz insanlara benzeyen beşeri hayat yaşarlar. Bundan dolayı ilk hayatı kendi bedenlerine cem eden 2 istisna insandır. Bunun için birçok yerde aynı anda görülebilir, aynı anda bulunabilirler. Velayet ve Allah dostu olması için yetiştirilen bir öğrenciye eğitim aldıkları zamanlarda Hızır ve İlyas aleyhisselamla birlikte oldukları ve o derslerin gereğini yaparlarken olağanüstülükler bu öğrencilerde de gerçekleşir. Biz böyle bir insana şahit olduğumuzda onu Hızır (as.) zannederiz. Onun eğitimi altında aynı onun melekeleri olağanüstü kerametle onda da vardır. Üçüncü hayat, İdris ve İsa aleyhisselamın hayatı. Onlar Semadadırlar tam meleki bir hayatları vardır. Onlarda yeme içme olmaz. İsa (as.) yere indiğinde kuranı kerim ile amel ederektir. Peygamberimizin ümmetinin son velayet sahibi bir kişi olarak o şeriatı idam ettirecektir. Ama İdris (as.) inmeyecek o cennette ki hayatta da bu hayatı yaşamaya devam edecek. Dördüncü hayat Şu son zamanlarında da onların bereketiyle şu vatan topraklarında idame ettirdiğimiz hayatımız, şehitlerimizin hayatı. Şehadet mertebesine ulaştıktan sonra kendilerinin hiçbir zaman öldüğünü bilmezler. Sadece dünya hayatından daha iyi bir hayatta yaşadığını bilirler ama şehit olduğunu öldüğünü bilmeden kıyamete kadar böyle bir hayat yaşayacaklar. Nedendir bilemiyoruz. Beşinci hayat ise vefat ettiğimiz andan itibaren berzah hayatı dediğimiz kıyamet saatine kadar yaşayacağınız hayattır.

İmamı Rabbani Hazretleri anlatıyor ki; Bir gün erenler meclisine beni aldılar. İmamı Rabbani çocuk yaşta 7 yaşından itibaren erenler meclisine olağanüstü bir yolla dahil edilen ilim sahibi bir zat. Oradaki diyor Sohbete Hızır ve İlyas aleyhisselam da katıldılar. Onların katılmasını fırsat bilerek. Ben hayatlarına ait birkaç emare işittim. Dediler ki biz istediğimiz şekle gireriz. Burası bizim için çok önemli. Çocuk şekline, kadın şekline ihtiyar şekline, dilenci şekline, bir mecnun şekline gireriz. İstediğimiz cismin de suretini alırız. yani bizim şu an burada bulunmamız içerisinde. Burada bir efendim bulunması gerekiyor. Bir eşya olarak bulunması gerekiyorsa orada bir eşya görünümü içerisinde bulunuruz. Görevini icra sadedinde bitki şeklinde eşya şeklinde de görülebiliyoruz. Üzerimizde bir sorumluluk neyse ifa ederiz. ancak. Herhangi bir meselede rabbimiz bizi tabi kılmamıştır. Bulunduğumuz yer hangi mezheple amel ediyorsa bizde o mezheple amel ederiz. Bakın bugün mezheplerle olağanüstü savaşanlara karşı bizim gönlümüzde kalbimizde bir güç bulması açısından biz diyorlar. Bulunduğumuz yerde yakın müminlerin mezhebine tabi oluruz.

Ye’cüc ve Me’cüc

Kıyametin 10 alametinden birisidir. Hazreti Zülkarneyn (as.) onların zamanı gelmeden bu dünyayı tarumar etmek için girmelerine müsaade edilmemiş. Set çekilmiştir. Nasıl bir set olduğunu bilmiyoruz. Bu gün o sebeple mutlaka Hızır ve İlyas (as.) gider. O set üzerinde o yecüc ve mecücün yıkmak için bu dünyaya saldırmak için açtıkları alanların yıktıkları alanı yeniden tamir eder. Yeryüzünde denizlerden Hızır (as.) karalardan da İlyas (as.) sorumludur. Nasıl bir sorumluluk bunu bilemiyoruz. Cenabı hak velayet sahibi 124 bin veliler içinde öyle rütbelere getirmiştir ki Hızır (as.) onları bilmedikleri halde onlar Hızır (as.) bilecek kadar velayette yükselmiştir.

Şimdi İmamı Fahrettin Razi büyük ulema buyuruyor ki Cenabı hak şeytana kıyamet sabahına kadar ömür veriyor, Yine aynı İblise ayağını açtığında dünyanın iki ayağı arasında kalacak şekilde vücuduna güç veriyor. Düşmanına verdiği bu yetkiyi vüsati biz müminler diyor normal görüyorlar da neden Hızır ve bir İlyas aleyhisselama verdiğine itiraz ediyorlar. Genel olarak düşmana verirken kabullenemiyorlar. En sevdiği kullarına verirken itiraz ediyorlar. Darda kalmış insanlara kalplerine göre yardım ederler. Maddi sıkıntıda olanlara yardım ederler. Devrin kutbu, Hazreti İlyas (as.) ve Hazreti Hızır (as.) birlikte bedenlerine darp edilen işkence gören mazluları kurtarma görevini ifa ederler.

Denizlerde karalarda sahipsiz ölenleri, ölüp de bulunamayanların mümin olanlarını Hızır ve İlyas aleyhisselam alır yıkar kefenler cenaze namazını kılar ve yeryüzünün bir yerine, ölen kişinin toprağı nereden alınmış ise oraya götürüp cenaze namazını kılar defnederler. Görevlerinin en ilginç olanlarından bir tanesi budur. Son halifemizden bu yana dünyada Müslümanlar halifesiz yani başsız kaldılar. O hilafet görevlerini en son halifemiz Hazreti Mehdi zamanına kadar Hazreti İlyas (as.) ifa eder. Bir de irşat makamı vardır ki insanların kalplerini irşat etmek için velilere verilmiştir. Bunların da en son görevini mühürleyecek İsa aleyhisselamdır. Bunların görevini de Hızır (as.) tebliğ eder. Buradan anlıyoruz ki İsa aleyhisselamın inmesine kadar yeryüzünde hiç bir zaman evliyaullah eksik olmayacak. Kıyametin alametlerinden olarak Eshabı Kehfin ruhları tekrar iade edilir. Mehdi aleyhisselama vezir olmak için kalkdıklarında o zaman Hazreti mehdi çok aktif görevler alacaktır. Deccala karşı en büyük savaşı Hızır (as.) verecektir.

Hazreti Peygamberimiz hadisi şerif ifade buyurmuştur ki öldürme istitracını Cenabı hak bir kerelik verecektir. Deccal öldürüp diriltme işini bir kere yaptıktan sonra ona bir daha öldürüp diriltme yapamayacığını ve kafir olduğunu söyleyerek meydan okuyacak kişi Hızır (as.) dır. Hazreti Hızır aleyhisselam Mehdi aleyhisselamın askerleri içerisine Ashabı kehfle birlikte dahil olacak ve o günkü savaşlarda şehit olarak hayatı sona erecektir. O zamana kadar yaşamaya eceli tehir edilmiştir. Zamanımızda bazen bakarsınız zalim, kâfir, insanlara zulmeden bir zalimin aniden öldüğünü duyarız. İşte o zalim Cenabı hakkın emriyle Hızır aleyhisselamın eliyle olmuştur.

Hızır (as.) mı nasıl tanıyacağız? Hızır (as.) zamanda birkaç kez evlilik yaptığı ancak o evlendiği hanımı ve çocukları dahi Hızır aleyhisselamı bilmezlerdi. Sadece onu tanımak için Cenabı hakkın müsadesiyle bir tane işareti var O da orta parmağı ile şahadet parmağı bitişiktir. İmamı Şarani buyuruyor ki Hızır (as.) Cenabı hakkın kalplerine nazar ettiği arif insanları canlı olarak eğitirler. Ancak yeni talebeleri canlı olarak onları görmeye tahammül edemeyeceği için yıllarca rüyalarında eğitirler. kızını ilan sayisi. Demek ki önce rüyayla başlıyor sonra zahiri eğitime geçiliyor. Bu zatların hürmetine bu zatların bereketine yanı başımızdaki ölümün bizi de bulacağına inanıp bu manevi zatlar ile ruhani olarak bütünleşmek için bu manevi bilgileri öğrenmenin gereğini bilerek bu sohbeti yaptık.

Cenabı hak dinlediklerimizin tesirini, nefislerimizde halk eylesin, dinlediklerimizin bereketini, ailelerimizle, sevdiklerimizle, mümin kardeşlerimiz arasında yayılmasını, artmasını lütfeylesin. Cenabı hak tekrar nasıp eylesin. Amin

27 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page