BEYT-İ MA’MÛR
- 22 saat önce
- 5 dakikada okunur

Bu dersimizde kuranımızın nüzul sırasına göre 24. Ayet olan, 6. gurup ayetlerden Tur suresinin 2. ayeti celilesini izah ve açıklamaya devam edeceğiz. Bu kapsamda Bismillah Ve kitabin mesturin, ayeti celilesini Kitab-ı Mestur ve Beyt-i Mamuru bütünlüğünde işleyeceğiz.
Bu iki başlığı işlerken zihnimizde bir şekil çizip anlatılanların her birini bu şekilde yerine koyarsak anlamamız daha kolay olacaktır. Böylece bir eczanede satılan ürünlerin raflara yerleştirildiği gibi öğrendiklerimizi yerli yerinde konuşlandırmış olacağız.
Cenabı hakkın el alim esmasına baktığımızda bu sıfat subuti sıfatlarına girer. Subuti sıfatından da ikinci sıfat olan ilim olur. Bu 3 sıfatı topladığımızda ümmül kitap dediğimiz hayatın gerçeği ortaya çıkar. Son olarak da alt tarafa bir ışık gibi levhi mahfuz olarak yansır.
Levh-i mahfuz kendi içerisinde 7 ana klasörden oluşur. 1- İmamı Mubin, 2-Kitabı Mubin, 3-Kitabı mesturin, 4-Suhuflar, 5-Dört büyük kitap, 6- Amel kitaplarımız, 7- Hepsini topladığımızda hafızamızda canlandıracağımız külli hal cenabı hakkın el alim esmasıyla başlatıp amel kitabımıza kadar uzanan ve hepsini içine alan, kaydedilmiş olan Habibullah efendimizin buyurduğu kalem yazdı mürekkep kurudu ifadesiyle anlattığı bu 7 klasör ve önceden saydığımız 5 klasör ile birlikte toplam 12 alanı anlatır.
Geçen hafta kitabı mesturin, suhufları ve dört büyük kitaptan Tevraz, Zebur ve İncili işlemiş kuranımıza da bir giriş yapmıştık. Bugün kuranı kerimden devam ediyoruz;
Hazreti peygamberimiz (sav) zamanında sahabe efendilerimizden bir kısmı kuranımız ezberlerken bir kısmı da deri parşömenlere, düz ağaç ve kaya parçalarına yazdılar. Ebu Bekir Efendimiz zamanında yapılan Yemame savaşında çok sayıda (700 civarı) hafızların şehit olmasından sonra Hazreti Ömer Efendimiz Ebubekir Efendimize gelerek kuranımızı bir araya toplama teklifinde bulundu. Ebubekir Efendimiz önce tereddüt etse de kabul etti. Sonra Zeyd bin Sabit (ra) başkanlığında bir komisyon oluşturuldu. Herkes elinde bulunan kaynakları komisyona teslim etti. Bu ayetler tek Mushaf halinde yazılıp Ebubekir Efendimize teslim edildi. Hazreti Ebubekir Efendimizin vefatından sonra Hazreti Ömer efendimize geçti. Hazreti Ömer suikasta uğrayınca vefat etmeden kızı ve annemiz Hazreti Hafza’ya teslim edildi. Hazreti Osman halife olunca Hafza annemizdeki kitap çoğaltıldı.
Bu dönemin karileri yani kurraları (kurra yedi lehçe üzerine okuyabilenlere denir); Abdullah ibni Mesud (ra), Hazreti Salim(ra), Muaz bin Cebel(ra), Hazreti Übey bin Kab (ra), Zeyd ibni Sabit (ra) Ebu Derda (ra), Ebu Zeyd (ra), Abdullah ibni Amr (ra)’dır.
Peygamberimiz Efendimiz (sav); insanlara arasındaki en kötü kimse kur’anı kerimi okuyup ta onun hiçbir yasağından çekinmeyen fasık kimsedir, buyuruyor.
Hazreti Peygamber efendimiz (sav) başka bir hadis şeriflerinde; Bu anlar öyle anlardır ki ilim insanlardan onlar farkında olmadan çekilip alınır ve hiçbir şeye güç yetiremezler, buyurunca sahabilerden Ziyad (ra); Ya Rasulullah kur’anı okuyup öğrendikten sonra bizden nasıl alınır. Allaha yemin ederim ki hem biz okuyacağız hem de çocuklarımıza, kadınlarımıza öğreteceğiz, dedi. Peygamberimiz (sav); Anan seni kaybedesice ey Ziyad, ben de seni Medine’nin fakihlerinden birisi sanıyordum. Yahudilerin ve Hristiyanların elinde bulunan Tevrat ve İncilin onlara faydası var mı? buyurdu.
Cenabı hak bu hadisi şerifle örtüşen müddesir suresinin 52. ayetinde bismillah Bel yuridu kullumriin minhum en yu'ta suhufen muneşşereh, Onların her biri kendilerine açılmış sayfaların verilmesini bekliyorlardı, buyurmaktadır. Mekkeli müşriklerin ileri gelenleri Peygamber Efendimize gelip eğer senin getirdiğin bu kitap doğruysa senin Rabbin her birimize ayrı sayfa göndersin dediler.
Hadisi şerif Devam ediyor;
Sen fukahası bol, kurrası az olan bir dönemdesin. Bu ashabım kuranın sınırlarını korur fakat detayına inmezler. İsteyen az verilen rahmet çoktur. İnsanlar namazı uzun kılar, cuma günü hutbeler kısadır. İnsanlar hevalarından önce Cenabı hakkın istediği ameli yaparlar.
Öyle zaman gelecek ki fukuhası az, kurası çok olacak. Kuranın tüm harfleri gereği gibi öğrenecekler ancak sınırları zayi edilecek. İsteyeni çok verilen az olacak (dualar kabul olmayacak) hutbe uzun okunacak, namazlar kısa olacak. Amellerden önce hevalar yapılacak. (Düğünlerde önce oyun oynanıp sonra kuran okunduğu gibi.) Onlar kendilerine farz kılınan ameli terk edecekler, buyurmuştur.
Amel kitaplarımız
Cenabı hak 10 ayette bismillah Ve-iżâ-ssuhufu nuşirat, o gün sayfalarınız açıldığında, buyurmaktadır. Teknolojik deyimle anlatırsak, amellerimiz hard disklere yerleştirip o gün açılacaktır. Ahiretin başlangıcı olan berzah alemin de görüntülü, dünyadaki amellerimiz ise hem görüntü hem sesli kaydedilmektedir.
Beyti mamur
Kuranımızın nüzul sırasına göre 25. Ayet olan Tur suresinin 3. Ayetinde Cenabı hak bismillah Fi rakkın menşurin. Yayılmış sahifeler içindeki, buyurmaktadır.
Ayette geçen fi; Harfi cer denir. Kuranımızda 985 defa geçer.
Rakkin; üzerine bir şeyler yazılan denir. Önce parşömene, sonra dürülmüş şekilde olan varaklara, sonra düz kağıtlara ve son olarak hard disklere yazılmaktadır.
Menşuri; Yayılmış demektir. Hemen açıldığında okunan hale gelmesidir. Bu öyle mucizedir ki kuranımızı öğrenmek isteyen kişinin dünyanın her köşesinden internet aracılığı ile ona ulaşmasını işaret etmektedir. Yani ayet internet teknolojisini haber vermiş oluyor.
İmam Fahrettin Hazretleri bu ayeti celile ilgili olarak; Cenabı hak bu ayette kuranı mutala etmeye hiç kimsenin engel olamayacağını bildiriyor, buyuruyor. İnternet çağında kuranı okumaya asla engel olamayacaklardır. Şimdiye kadar kimse engel olamadı ama yukarıdaki hadisi şerifte de buyurduğu gibi sorun zamanın Müslümanlarındadır.
Cenabı hak Kuranımızın nüzul sırasına göre 2. Ayet olan Tur suresinin 4. Ayetinde de bismillah Vel beytil ma'muri, ve beyti mamura yemin olsun, buyuruyor.
Beyt; kuranımızda beyt ve buyute olarak geçer. Tekil olarak beyt, çoğuluna büyute denir. Akşamları insanların çekildikleri barınaklardır.
Kuranımızda ve günlük hayatımızda beyti kullandığımız yerlere bir göz atarsak: Hac suresinde beytul atik geçer ki kabeyi ifade eder. Bakara suresinde de Kabe için beytullah buyurur. Beyt ismi hadisi şeriflerde mukaddes ev anlamında Beytül Maktis olarak geçer. Hazreti Cibril’in kuranımızı kadir gecesinde toplu olarak levhi mahfuzdan Beytül İzzeye indirmiştir. Sonrada olayların gelişine göre peygamber efendimize getirildi. Ehli beyt Hazreti peygamberimizin ev halkı için kullanılır. Peygamberimizin ev halkından olma şerefine nail olan kişiler vardır. Bizler de o ehli beyt dairesine girebilirsek 3 noktada Peygamberimizin şefatından daha çok yararlanabiliriz.
Salman Farisi Hazretleri o kadar sevilmiş ki ensar bizdendir demiş, muhacir bizdendir demişler. Hazreti Peygamberimiz Selman benim ehli beytimdendir, buyurmuştur. Bir de beytül mal da Devlet mallarının toplandığı mal evine denir.
Cenabı hak Nur suresinde bismillah Fi buyutin ezinallahu en turfea ve yuzkere fihesmuhu yusebbihu lehu fiha bil guduvvi vel asal. Bu nur o evlerdedir ki Allah oralarda adının yüceltilmesine izin vermiştir. O evlerde sabah akşam Allahın yüceliğini dile getirenler vardır, buyurmaktadır. Sohbet yapılan dini mekanlar, milli mekanlar ve evler Rabbimizin nurunun tecelli ettiği yerlerdir. Cenabı hak bizim evlerimizin de böyle olmasını istiyor.
Cenabı hak bir mekandan münezzeh olduğu için ibadete tahsis edilmiş olan kabeye mecazen Allahın evi (Beytullah) denmiştir. Muslumanlar namaz kılarken o noktaya döner. Kabe etrafında tavaf yaparak hareket halinde ibadet ederler. İbadet edilen her mekan (mesacidallah) Allahın mescididir.
Peygamberimiz (sav) bir hadisi şeriflerinde; Şüphesiz ki Allahu telanın bir takım seyyar melekleri vardır. Onlar yeryüzünde zikir meclislerini bulur onlarla birlikte otururlar. Ve kanatlarıyla birbirlerini kuşatıp dokunurlar. (namazlarda omuzların dokunması sünnettir) Bir evde toplanarak kitabullahı okuyup aralarında müzakere ederlerse melekler etraflarını kuşatırlar, buyurmuştur.
Beyti Mamur
Mamur; imar kökünden gelir. Harap olmamış, bayındır olan yere denir. Tövbe suresinin 19. Ayetinde …ve ımaretel mescidil harami… geçer ki her yerde mescitleri müminler imar eder anlamındadır. Bu ayete göre bize düşen başkasının verdiğine vermediğine bakmadan gücümüz yettiği kadar bu imarete katkı sağlamaktır.
Peygamberimiz miraç hadisesini anlatırken beyti mamuru şöyle anlatıyor; Bir de gördüm ki bir beyt var Hazreti Cibirile bu nedir diye sordum. O da beyti mamurdur dedi. Baktım ceddim İbrahim sırtını beyti mamura dayamış cennetlik olanlara bakıp seviniyor, cehennemlik olanlara bakıp üzülüyor. Beytin içine de her gün 70 bin melek giriyor. Kıyamate kadar bir daha sıra gelmeyecek çok sayıda melek orada tavaf ediyor, buyurmuştur.
Beyti mamurun surah, durah ve ureyba diye üç ismi daha vardır. Peygamberimiz (sav) Beyti mamur kabenin dikey olarak tam üstündedir, buyuruyor. Melekler devamlı orada tavaf ederler. Beyti mamur onların kabesi ve kıblesidir.
Peygamber Efendimiz (sav) Bir hadis şerifte; Beyti mamur arşı rahmana yakındır, buyrulurken başka bir hadisi şerifte 7 kat semada olduğunu bir başka hadisi şerifte de 4. Kat semada olduğunu söylemektedir. Buradan anlıyoruz ki Rabbimiz mekan değiştirerek hem ibadet eden meleklerin işi kolaylaştırıyor hem de kainatın her tarafını beyti mamurla şereflendirmiş oluyor.
Hiçbir günahları olmadığı halde melekler böyle ibadet ettikleri halde bizler bu kadar günahımızla ne kadar ibadet etsek azdır.
El fatiha
Comments