Fatır suresi 10. Ayette Bismillah, Men kane yuridul izzete fe lillahil izzetu cemia, Kim izzet istiyorsa izzet bütünüyle Allah'ındır, buyuruyor. Bu ayeti celileye göre Cenabı hakkın esmai şeriflerinden bir tanesinin el Aziz (c.c.) olduğunu görüyoruz. Eğer bir kişi gerçekten gücünün yettiği oranda Allahu teâlâ'ya itaat edebilirse Cenabı hak ona aziz bir kul olma hilatini giydirir. Hilâtı giyen kişiye karşı herkes elinde olmadan da olsa saygı gösterir. Yani Cenabı hak o kuluna el aziz esmayi şerefinden tecelli etmiş izzet hilatını giydirmiştir. Ama gurur yapar, tembellik yaparsak el aziz esmayı şerifesi tecelli etmez ve hilatı giymemiz nasip olmaz. Cenabı hak kullarından kimini aziz kıldığını, kimilerini zelil kıldığını, 119 tane ayette tekraren hatırlatır.
Bu esmayı celile hakkında Hazreti Peygamberimiz (sav.) Allah için alçak gönüllülük göstereni Allah yükseltir, buyuruyor. Terazinin 2 kefesi gibi mütevaziliğimiz arttıkça Cenabı hak el aziz esmasından tecelli eden izzet libasını giydiriyor.
Diğer hadisi şerifte ise, Aziz olan Allah'a itaat edin ki Cenabı hak sizi de aziz etsin. İnsanlar veya hayvanat yanında o aziz hilatı giydirilmiş olanların en yırtıcı hayvanlar karşısında bile nasıl durabildiklerine misaller yaşanmıştır.
Fatır suresi ve Nahl suresinde Bismillah, El kelimu et tayyibu ve el amelu es salihu yerfe uhu. Güzel kelimeler ona yükselir, buyuror. Ancak o güzel kelimeleri sâlih ameller yükseltir. Salih ameli bir asansör gibi düşündüğümüzde o asansörün içerisini güzel kelimelerle dolduruyoruz.
Cenabı hakkın rızasına yükseltecek olan asansörün üzerine dolduracağımız kelimeler;
1- İmame tevhid, yani Lailahe illallah muhammedün Resulullah. Bu kelimenin öyle bir özelliği var ki o asansöre ihtiyacı olmadan direkt yükselir. 2-Yetimin duası ve bedduası mazlumun duası ve bedduası, bunlar da asansöre ihtiyacı olmadan direkt yükselir. 3- Subhanallah, elhamdülillah, Allahu Ekber tesbihatı, 4-Vela ilahe illallahu vallahu ekber, 5-Tebarekallah, 6- Yapa geldiğimiz bütün dualar,
7- Bütün istiğfarlar, 8-Yaptığımız bütün zikirler. Salih amel asansörüyle yükselir, salih amelsiz yükselemez. Salih amelimiz yoksa bu yaptıklarımız birinci kat semadan öteye geçmez.
Salih amele dönük Peygamberimizden 2 hadis şeref dinlersek; Allah amelsiz sözü kabul etmez. Yani makbul olan çıkması gereken noktaya çıkmaz, buyuruyorlar.
Peygamberimiz (sav.) diğer bir hadisi şerifte ise buyuruyorlar ki, Allah teâlâ ağzımızdan çıkan sözü amelsiz kabul buyurmaz, ameli niyetsiz kabul buyurmaz, niyeti de ancak sünnete uygun olduğu zaman kabul buyurur.
Peygamberimiz burada 3 tane şart saydı. Eğer bizim dilimizden çıkan güzel söz Cenabı hakkın hoşuna gitsin istiyorsak onu güzel amel ile taçlandıracağız. Niyetimiz de samimi, ihlaslı olacak ve sünnetin dışında olmayacak.
Amellerimiz huzuru ilahiyeye bir günde 2 kez çıkar. Gündüz amellerimiz ikindiden sonra, gece amelimiz de sabah namazından sonra çıkar.
Amel Defterimizin Yolculuğu
Amel defterimizin bir üst makama geçebilmesi rabbimizin kabulüne bağlıdır. Kişi amelini icra ederken; 1-Sadakatına. 2- İhlasına. 3- Tasavvuruna yani amel işlenirken dil ile gönlün aynı noktada olmasına. 4-Müşahedesine yani amel işlerken hem başımızdaki gözün hem de kalbimizdeki gözlerin görmesi için sürekli manevi lütuflara kendini hazır tutmasına. 5-Ayanına veya iyanına, yani ameli işlediği esnada idrakinin bütün bu dediklerimiz ile birleşmesine göre ya yükselecek ya da olduğu yerde kalacaktır.
Amellerimiz kabul makamına çıkarken 8 tane mertebeden geçer. O elemelerin hepsini geçebilirse yerine varır.
Her insanın üzerinde 2 ketebe melaikesi olur. Bazılarımız da 2, bazılarımızda 3,4 tane de hafaza melekleri bulunur. Hatta 160 tane hafaza meleği ile korunan kullar vardır.
Cenabı hak kâfir insanı dahi bu hafaza melâikesiyle korur. Çünkü korunmamış olsa yeryüzündeki münafık ve kafir cinler insanlarla bir top gibi oynar.
Ketebe melekleri amelimizi ikindiden sonra ya da sabah namazından sonra huzuru ilahiyeye çıkarmak için alır. Birinci semayı geçmesi için o amelimizin içindeki ihlasına, kibir durumuna, gıybet haline, çıkar durumuna, hasetliğine, merhametsizliğine, ameli ile övülme duygusuna, ucb yani kendini beğenme durumuna bakılır. Bu sekiz mertebeden geçemez ise o amelimiz daha birinci kat semada kalır.
Eğer bunların sekizini de geçtiyse ikinci katta misal alemi dediğimiz makama yükselir. Orada belli bir kalıba bürünür. Cenabı hak rüyamızda rumuzlu olarak misal aleminden damlalar gösterir. Misal alemi amelimizin kodlanmasıdır. Zaten rüyalar da kodlanarak gelir.
Üçüncü olarak amellerimiz cennete götürülür. Her insanın hem cennette hem cehennemde makamı vardır. Öldüğümüzde ikisini de göreceğiz. İmanlı ölen cennetteki kişi cehennemdeki makamını görüp kurtulduğuna şükredecek. İmansız ölen de cennettekini görüp kaçırdığı cennet nimetinden dolayı pişmanlık duyacak.
Dördüncü olarak Sidre-i münteha’ ya çıkarılır. Sidre-i münteha Cibril-i Emin'in Hazreti Peygamberimizle birlikteki Miraç yolculuğunda vardığı son makamdır.
Beşinci olarak levf makamına yani kalem makamına ulaşır. Orada 12 tane kudret kalemi vardır. Amelimizi kudret kalemi kaydeder. Bakın bunların tamamı taltif makamıdır. Amelimiz hala kabul makamına ulaşmadı.
Gerek levf makamı gerek kalem makamını geçen bir amel Arşu teala dediğimiz her şeyin kaydolduğu arş makamına ulaşır.
Cenabı hak o kulunun amelini artık tecelli edeceği yere makamı el amaul makamına ulaşır. Makamı el amaul yani kabul makamı demektir.
Hz. Aişe annemizin yeğeni Ebu Rezin (ra.) Rasulullah Efendimize gelerek diyor ki, Ya Resulallah! Allah (c.c.) âlemi yaratmadan evvel neredeydi? Resulullah (sav.) buyurdular ki, Altında ve üstünde hava bulunmayan (oksijen olmayan, hiçbir canlının yaşamasının mümkün olmadığı) bir âmâda idi, cevabını verdiler. Ebu Rezin Ya Rasulullah el âmâda ne demektir? Diye tekrar sordu. Hazret Peygamberimiz, el amaun; zerre aydınlık olmayan karanlıkta bir nur’dur, buyurdular. Peygamberimiz bu konuda herhangi bir kişiye bu bilginin dışına bilgi vermediği için bilebildiğimiz sadece bu kadardır.
Salat ve Selam Sorumluluğumuz Nerelerdedir?
Geçen dersimizde 9 maddeyi görmüştük. 10. Maddeyle devam edelim;
10-Dualarımızda salavat okumak; Hazreti Ömer Efendimiz, Hazreti Ali Efendimiz ve Hazreti Abdullah İbni Mesud (ra.) rivayet ettiğine göre Resulullah (sav.) buyurdular ki, Her dua Hazreti Muhammed’e (sav.) salavat getirinceye kadar perdelidir. O duadan hiçbir şey Allah katına yükselmez.
Burada salavatın nasıl bir anahtar olduğunu ve amelleri yukarıya yükselten asansörün enerjisinin de salavat olduğunu görüyoruz.
Hazreti Ömer Efendimiz aktarıyor. Resulullaha (sav.) buyurdular ki, Hazreti Adem (as.) Hata işlediği zaman (peygamberler günah işlemezler içtihadi hata yaparlar.) Allah'ım senden Muhammed evladımın hürmetine bağışlamanı ve affetmeni talep ediyorum, buyuruyor. Rabbimiz Bu evladını sen nerden öğrendin? Diye bizim anlayamayacağımız bir şekilde soruyor. Hazreti Adem (as.) buyuruyor ki, ya Rabbi cennetteki bütün ağaçların yapraklarında la ilahe illallah muhammedün resulullah yazdığını gördüm. Bu ad o kadar kıymetli ki kendi adının yanına yazmışsın. Oradan anladım buyuruyor. Bu hadisi şerifle ilgili tartışmalar olsa da 22 muhaddisimizden sadece İmam Zehebi rahimehullah zayıf bulmuştur. Diğer 21 Muhaddis bu hadisi şerifi kabul ederler.
Adem (as.), Hazreti Peygamberimizle daha dünyada bir kendi bir de Havva annemiz varken tevessül ediyor ve 21 muhaddisimiz de bu hadisi şerifte hiçbir kusur hata yok diyor ise o zaman biz göğsümüzü gere gere gere Peygamberimizin hürmetine tevessül ederiz.
Peygamber Efendimizin (sav.)Hakkını İkame Etme
Resulullah (sav.) buyurdular ki, Her şeyden önce olmama rağmen beni hayvana binen kimsenin arkasına astığı su kabı gibi kılmayın. Peygamberimizden ümmetine çok acı bir uyarı. Beni hayvana binen kimsenin arkasına astığı su kabı gibi kılmayın. Çünkü hayvana binen su kabını doldurur, susadığı zaman sudan içer, abdest almak icap ettiğinde abdest alır, ihtiyaç kalmayınca da döker. İşte diyor beni böyle mütalaa etmeyin. Beni duanızı ne evvelinde, ortasında ve sonunda salatu selam getirmek suretiyle yadediniz.
Okuduğumuz hadisi şerifi bize aktaran İmam Suyuti rahimehullah yaklaşık 700 yıl önce yaşamış bir zattır. Elimizdeki bütün hadisi şeriflerin üçte ikisinde eğmeği vardır. 30 yaşında yazmaya başladığı ve 60 yaşında ölünceye dek 1.194 eser yazmıştır. 700 yıllık süre içerisinde 59 tanesi bize ulaşmıştır. Bu zat Mutlak müçtehid olduğu halde ilmiyle mütevazi olarak İmamı Şafi Hazretlerinin mezhebini taklit etmiştir. Onun saliki olmuştur.
Dua
Hazreti Abdullah ibni Abbas ve Hazreti Abdullah ibni Mesud buyuruyorlar ki, Dua edecek bir Müslüman önce Cenabı hakka kısa bir sure okur, Fatiha suresi veya Fatiha suresinin ilk ayetini dahi okuyabilir. (Elhamdülillahi rabbil alemin) Arkasından Ya Rabbi Peygamberime salatu selam ediyorum diyerek salavat getirir. (Allahümme Salli Ala Muhammedin ve Ala Ali Muhammed) 300’ e yakın salavatı Şerife var ama bu salavatların en üstünde olduğu için bu salavatı okur. Ondan sonra Peygamberimiz hürmetine, dualarımı kabul buyur der, dua etmeye başlar. Duamızı bitirdikten sonra yine salavati şerife okur.
Hazreti Abdullah ibni Abbas ve Hazreti Abdullah ibni Mesud buyuruyorlar ki, 2 salavat Cenabı hak katında 2 makbul dua demektir.
Bu 2 makbul duanın ortasında edilen duayı Cenabı hak reddetmez, işte sır budur diyor.
11-Cenazelerimizde salavat okumak; Cenaze namazının ikinci rekatında Peygamberimize salli barik dualarını okuyoruz. Salavat cenaze namazının olmazsa olmazlarındandır.
12- İşlerimiz de salevat okumak; Her önemli işimize başlarken önce bismillah arkasından da salavat okursak işte o işimiz baştan sona bereketli gider.
13-Vasıtalarda salavat okumak; İster toplu taşıma, ister özel, ister havada, ister karada, yolda yürüyen 4 ayaklı bir merkebe binsek dahi Hud suresinde 41. Ayet veya Zuhruf suresi 13. ve 14 ayetlerden hangisini okuyabilirsek okuyup sonra da salavat getirmemiz gerekir.
14-Kulak çınlama halinde salavat okumak; Kulak çınladı zaman arkadaşlar salavat getirilir. Çınlama, tıbbi olarak kulaktaki kan seyrinin damar içerisindeki çatışmasından dolayıdır diye bir yorum getirmelerine rağmen Hazreti Peygamberimiz (sav.) Sizin birinizin kulağı çınlarsa beni ansın. Yani bana salatü selam getirsin. Beni hayırla ananı hak teâlâ Hazretleri ansın, buyuruyor.
15- Koklamalarda salavat okumak; Çiçekleri ister toplayalım ister koklayalım mutlaka salavat getirilir. Çünkü beyne giden güzel koku salavatla birleştiği zaman beyin hücrelerinde bir yenilenme meydana getirir.
16- Unutkanlıklarımızda salavat okumak; Bir şeyi unuttuk, hatırlamıyorsak o anda salavat getireceğiz. Peygamberimiz (sav.) bize tavsiye olarak buyuruyorlar ki, bir şeyi unuttuğunuz zaman bana salavat getiriniz. İnşallah teala aklınıza gelir. Yani Cenabı hak onu hatırlamanıza yardım eder. Mutlaka hatırlarsınız demiyor, inşallah teâlâ rabbim o salavatın hürmetine size hatırlatır anlamında bir duadır.
17-Salevat okunmayan birliktelikler; Bunu önce Peygamberimizden dinlersek; Bir topluluk bir mecliste oturup da Allahı anmadan ve bana salavat okumadan dağıldıklarında leş kokusundan daha ağır bir koku taşıyarak dağılırlar, buyuruyor.
Araf suresinde Hufyeten diye kelime geçer. Hufyeten gizli zikir demektir. Bu konumuzun tam zıttı bir durumdur. Konuyu zıttı bir durumdan anlatacağız çünkü daha iyi anlayabilmek zıddıyla mümkündür. Dilini hareket ettirmeden kalbinden gizlice zikir yapan kişileri melekler tanır. Peygamberimiz (sav.) o gizli zikir yapanların bedenlerinden güzel bir koku çıktığını, melaikenin bu kokuyu hissederek onun zikrettiğini yazarlar buyuruyor. Tesbihatımızda çektiğimiz kelimeyi tevhidi zikrettiğimiz zaman nefesimizde meleklerin tanıyacağı misk bir koku oluyor. Salavat okunmayan birlikteliklerde de bunun tersi olarak kötü koku oluyor. Kötü kokuyu sevmeyen melekler de o meclisi terkediyor. Peygamberimiz helal olduğu halde melekleri rahatsız etmemek için çiğ soğan yemezdi. Ama ashabına soğan, sarımsak yemelerini emrederdi.
18. Bütün bu salavatlarımız Peygamberimize nasıl ulaşır? Hazreti Ali Efendimizin oğlu Hasan Efendimiz (ra.) ve Hazreti Ammar Salavatı şeriflerin Peygamberimize nasıl ulaştığını öyle bir anlatılıyor;
Resulullah (sav.) buyurdular ki Cenabı hak benim için 2 melek görevlendirmiştir. Bu meleklere bütün yaratıklarını işitme gücü vermiştir. Bu 2 melâike yaratılanların hepsinin seslerini birbirine karıştırmadan aynı anda duyabilir. Yeryüzünde şuanda yaklaşık 8 milyar insan var 10 katı da cin var yaklaşık 90 milyar sesi hiç birbirine karıştırmaz. Bana salavat getirene bu 2 melaike dua eder. Mezarımda bana getirdiğiniz salavatları takdim ederler. Soyunuz ve aşiretiniz, isimleriniz ve simalarınız bana arz olunur. Ben de onu yanımdaki beyaz bir kağıda yazarım. (Kağıt tabii ki bizim dünyevi olarak kullandığımızda bir teşbihtir yoksa Resulullah Efendimizin yanında öyle bir kağıt olduğu için değildir), Simalar arz olunduğu için şefaat ederken yüzümüzü tanımış oluyor. Ama salavatı Şerife getirmeyenin bu tanışıklığı olmadığı için Peygamberimize kendinin ümmetten olduğunu ispat edemez. İspatın tek yolu salavatı şerife getirmektir.
Geçen dersimizde salavati Şerife getirmenin hikmetlerinden birisi de Peygamberimizle tanışıklığımızın artmasıdır demiştik. İşte bu hadisi şerif bu konuyu da vurgulamış oldu.
Diğer bir hadisi şerifte Ebu Hureyre (ra.) aktarıyorlar. Peygamberimiz (sav.), Biri bana selam gönderdiği zaman bu selamına karşılık verebilmem için Cenabı hak bana ruhumu iade eder. Verilen selamı ruhum alır, buyuruyor. Ümmetinin her selamını almak için ruhunun iade edilmesi O’nun sürekli diri olduğunun delilidir. Ruh her zaman için kabirdeki Güneş ve ışığı gibi cesetle irtibatlıdır.
Peygamberimiz (sav.) Bana salavat getiren hiçbir kul yoktur ki bir melek o salavatı rahmanın katına çıkarmasın. Yüce Allah bunu kulumun kabrine götürün buyurur. Yani amelimiz o 8 mertebeyi geçtikten sonra rabbimiz onu Peygamberimizin kabrine tevdi ediyor. Cenabı hak salevat sahibine istiğfarda bulunur ve onunla gözü aydın kılınır. Geçen derste bahsettiğimiz 14 tane tecellisinden birine muhatap kılınır.
Bizim getirdiğimiz salavat 2 yere etki yapar. Evladı yoksa o kişiye evlat verilir, evladı varsa evlatlarının dünyevi yaşamına bereket olarak yansır.
Diğer hadisi şerifte Hazreti Peygamberimiz (sav.), bir kul dünyada tanıdığı bir adamın kabrine uğrar ona selam verirse o kabir sahibi mutlaka onu tanır ve selamına mukabele eder, buyuruyor.
İmam Fahreddini Razi Hazretleri buyurur ki, Diri insan ziyarete gittiğinde dünyadaki insanın ruhunda olanlar. O vefat etmiş olanın ruhuna yansır. Karşılıklı bir aksi seda olur. Kabir sahibini ziyaret hem ziyaretçinin hemde ziyaret edilenin aralarında bir manevi menfaatin doğmasına sebep olur. O zaman velilerin, salih insanların büyük ulemanın ziyaretlerimizde bu yansımalar bizim ruhumuza varidat yani ilim olarak yansırsa kazancımızı düşünün.
İmamı Şafi rahimehullahı aleyh buyuruyor ki, ben bir konuda takıldığımda İçtihatım doğru mu isabet edecek, yanlış mı isabet edecek diye tedirginliğe düşüp 2 şey arasında kaldığımda İmamı Azam Hazretlerinin kabrine ziyarete giderdim. Onu ziyaret ettiğimde o müşkülüm hallolmuş olarak dönerdim, buyuruyor. Yani varidat olarak ondan aldığın ilimle o meseleye çözmüş olarak dönerdim diyor.
19-Gafilliklerimizden dolayı salavat getirmeyenler; Ebu Hureyre ve İbni Abbas (ra.) aktarıyor. Peygamberimiz buyuruyorlar ki, Bana cibril aleyhisselam geldi ve dedi ki, Kimin yanında ismim anıldığı halde bana salavat getirmeyen kişinin burnu yerde sürtülsün, bedbaht olsun, Allah onu rahmetinden uzaklaştırsın diye dua etti. Bana da ya reasulullah amin de buyurdular. Ben de amin dedim buyuruyor. O zaman Peygamberimizin ismini duyduğumuz anda nasıl bir sorumluluk altında olduğumuzu görelim.
20- Salavat nerelerde getirilmez? Hazreti Enes (ra.) anlatıyor. Peygamberimiz buyuruyorlar ki, 4 yerde beni anmayın. 1-Yemek için besmele çekerken. 2- Hayvan keserken salavat getirilmez. 3- Aksırma anında salavat getirilmez. Elhamdülillah denir. 4- Bir şeyi beğenip hayret ettiğimizde salavat getirilmez subhanallah denir.
21- Salavat tesbihatı; Hazreti Ebu Hureyre (ra.) aktarıyor. Peygamberimiz buyurdular ki, Bana salavat okuyunuz salavat sizin için zekattır. O zekat günahlarınızı temizler. Çünkü zekat temizleyen demektir. Salavat büyük bir duadır. Onun için Ahzap suresini 56. ayetinde rabbimiz yarattığım halde ben salat ediyorum, Ey mümin sende edeceksin, buyuror.
Hazreti Enes ve Hazreti Cabir (ra.) rivayet ediyorlar. Peygamberimiz şöyle buyurdular, Ümmetten her kim her gün bana 100 defa salavat getirirse Allahu teala yetmişinin karşılığını ahirete bırakır, otuzunu dünyada verir. Dünyada ayrıca 100 tane hacetini sıkıntısını giderir. Bunların en alt kademesi ise 1- Asla fakir olmaz. Zenginlik çok parası olmak değildir. Zenginlik lokmanın lezzetidir. 2- Cennetteki yerini görünceye kadar ölmez. Cennetteki makamını gördüğü zaman ruhu ölüm acısını hissetmez. Ve imanı tehlikeye girmemiş olur.
Öyleyse Tesbihatımızı hatırlayarak sohbetimizi bitirelim;
1-100 Defa: Estağfirullâh. Ve etûbu ileyh.
2-100 Defa: Allahûmmağfirlî. Ve tub aleynâ. İnneke ente’t-Tevvâbu’r-Râhîm.
3-3 Defa: Allâhûmme, ente Rabbî. Lâ ilâhe illâ ente. Halaktenî ve ene abduke. Ve ene alâ ahdike ve va’dike. Mes’tetâ’tu. Eûzu bike. Min şerri mâ sanâ’tu. Ebû uleke. Bi ni’metike aleyye ve ebû ubi zenbî. Fağfir lî. Fe innehû lâ yağfiru’z-zünûbe illâ ente.
4-100 Defa: Lâ ilâhe illallâhu vahdehû lâ şerike leh. Lehu’l mulku ve lehu’l hamdu. Ve huve alâ kulli şey’in kadîr.
5-100 Defa: Allahümme salli ala Muhammed ve ala âli Muhammed.
Bismillah, ve edhılni bi rahmetike fi ibadikes salihin. ve edhılni bi rahmetike fi ibadikes salihin. ve edhılni bi rahmetike fi ibadikes salihin.(Neml/19) el Fatiha.
Commentaires