Şeytanın Vesveselerinden Büyü Ve Sihir-3
Esteuzibillah; Kutile ashâbu-l-uḣdûd(i) melun ashabı uhdut. O çıralı ateşin,Hani o ateşin başına oturmuşlar, müinlere yaptıklarına şahit oluyorlardı. Onlar. Aziz ve hamid olan allah'a inandıkları için minlerden intikam alıyorlardı. (Buruç suresi 4-5-6-7 ve 8 inci ayetler)
Bir önceki derste anlattığımız Irak, Necran ve Şam topraklarında işlenen o zulümler gibi küffarın intikam hissi kıyamete kadar devam edecektir. Sadece inancından dolayı müminlere zalimlik yapanlar Rabbimizin kahru gazabının etkisi ve tesiri altında kalacaklardır. Bir beldede bir zulmü duymuş ve zulmü yapana direk ya da dolaylı olarak bir destek veriyor isek bu lanetten payımızı alırız. O zulmü desteklediğimiz için ne derecemiz kalır ne Allah katında sevgimiz, nede tövbe edinceye kadar istikametimizde, ibadetlerimizde, amellerimizde bereket kalır. Buna belki şurada bir çoğumuz vakıftır ki 19-20 yıl önce Bosna topraklarında işlenilen katliam bu ayetlerin bize anlattığı intikamın bir yansımasıydı. Bundan 4-5 yıl önce Arakan Müslümanlarına aynı katliamın yapılması yine sadece mümin olmalarından dolayıydı. Biz kendi yaşımız içinde bu katliamları duyduk, gördük ve şahidiz.
Geliyoruz bu ayetlerde ki fıkhi inceliğe. Bir canlıyı velev ki bu canlı çok muzır yani bize zarar veren, inciten rahatsız eden olsun öldürmek istiyorsak acı çektirmeden süratli bir yöntemle öldürmemiz gerekir. Asla ateşle yakarak öldürmeye müsaade yoktur. Bu ayetleri bize tefsir niteliğinde açıklayan yüce peygamberimiz şöyle, buyururlar; Gerçek şu ki ateşle azab etmek ateşin yaratıcısından başka hiçbir kimseye uygun ve meşru değildir.
Büyü ve Sihir
Sihir ve büyü yolunu tercih etmeyip iman yolunu tercih edenlere karşı intikam almak için sihir ve büyünün yayılmasına çalışan iblis ve şeytanlarının birinci hedefi eşlerdir. Bunun için önce bizzat yüce peygamberimizin yaşadığı iblisin ve şeytanların büyü yoluyla eşlere dönük saldırısının bir örneğini göreceğiz. Önce hadisi şerifimizi dinlersek Resulullah efendimizin zevcesi ve bizim annemiz Hazreti Ayşe annemizin anlattığına göre müslüman görünümlü Yahudilerden bir genç peygamberimize hizmet ediyordu. Bu gencin yanında peygamberimizin tarağından birkaç diş ve o tarak dişlerinin arasında da birkaç saç ve sakal teli vardı. Bu genç o tarağı ve o taraktaki Resullaha ait saç ve sakal tellerini yahudilere verdi. Onlar zaten onu orada bu iş için tutuyorlardı. İşte o tarak ve taraktaki saç ve sakaldan birkaç tel vesilesiyle peygamberimize büyü yaptılar. Bu büyüyü bizzat yapan Lebid bin el Asm isimli yine müslüman görünümlü bir münafık ve 2 kızıydı. Lebid büyü yapılan tarağı ve kılları Eris kuyusu adındaki bir kuyuya götürdü. O kuyunun tabanına indi. Tabanındaki en ağır taşı kaldırıp taşın altına onu gömdü. Bu büyü yapılınca Peygamberimiz birkaç gün müşteki (mağdur) oldu. Resulullaha ehline hanımlarına varmaz olduğu halde varıp mübaşeret ettiği hayali verilirdi. Buradaki saydığımız emareler 32 temel eserden 20 günlük bir çalışma sonucunda toplandı. Peygamberimiz (sav.) bazı işlere bedenen bir insan olarak gücü yetmediği halde yapabileceğini zannederdi. Resulullah bir işi yapmadığı halde kendisine yapmış gibi görünürdü. Bir şeyi söylemediği halde kendisi söylemiş olduğunu zannederdi. Yemesine içmesine tesir etmişti bedeni zayıflatmış, onu hastalandırmıştı. Bu rahatsızlıktan kurtulmak için kendi nefsine 3 gün üst üste dua etti. Ayşe annemize buyurdu ki ya Ayşe, Allah duamı kabul etti. Hazreti Cebrail ve Hazreti Mikail (as.) geldiler biri başucumda diğeri ayak ucumda oturdu. Baş ucumda ki ayak ucundaki kişiye sordu. Bu zatın rahatsızlığı nedir? O da sihirlenmiştir dedi. Ona bu sihiri kim yaptı diye sordu. Dedi ki, Lebid ismindeki bir kişi yaptı dedi. Peki sihri hangi şey ile yaptı? O da dedi ki, bir tarak taraktaki saç ve sakal kalıntılarından ve erkek hurmanın kurumuş çiçek tomurcuğundan yani kapçığından dedi.
Burada şöyle bir parantez açarsak peygamberimiz anlatırken 1500 yıl önceden erkek hurma diye bir tarif kullandı daha bilimin şurada 2-300 yıllık bir zaman diliminde bulduğu bir mucizevi gerçeği de görmüş olduk. Bunu araştırdığımızda görüyoruz ki bitkilerin tozlaşması anatomik gerçek 150-200 yıl öce bulunabilmiş. Erkekte bulunan polenlerin dişilere rüzgar vasıtası, böcekler vasıtası ile götürülüp orada bir tozlaşma olduğu gerçeğini kuranımız bize tam 8 tane ayette haber veriyor. Kuranı kerim bunu haber verirken bitkiler için ezvac ve zevcein diye 2 tabir kullanır. Aile evliliğimiz gibidir. Yani bitkilerin kendi alanındaki tozlaşmasını rabbimiz öyle anlatmaktadır ki yediğimiz bütün meyve ve sebzeler toprak altındaki yumrularından tutalım da toprağın üzerindeki yediklerimizin hepsi o bitkilerin sanki mecazen çocukları gibidirler.
Devam ediyoruz O ayak ucundaki zat soruyor, Peki o sihir malzemesi nerededir? Dedi ki Zi ervan kuyusundadır. Peygamber efendimiz 2 büyük melaike bu görevini ifa edip gidince hemen toparlandı. Sahabenin önderi olan güzide şahsiyetlerden Hazreti Ali (ra.) efendimizi, Hazreti Zübeyir(ra.) efendimizi ve Hazreti Ammâr (ra.) efendimizi çağırdı. Birlikte bu kuyunun olduğu yere gittiler. Kuyunun bütün suyu çekildi ancak gördüler ki bu su kına rengine boyanmış şekilde suda bir renk dönüşümü vardı. Yapılan sihrin etkisi ile kuyu suyunun tamamı kına rengine dönmüştü. Kuyunun dibindeki o ağır kayayı 3 sahabe efendimiz peygamberimizin gözetiminde kaldırdılar. Onun altından o tarak dişlerinin çıkardılar. Tarak dişlerinin yanında da üzerine tam 11 tane düğüm bağlanmış ve her düğme de bir iğne saplanmış, uzunca bir ip buldular. Sonra peygamberimiz (sav.) emri ile kuyu taşla dolduruldu ve kapatıldı. Tam bu kuyu kapatıldığı esnada Hazreti Cebrail (as.) Muavvezeteyn diye isimlendirdiğimiz Felak ve Nas surelerini indirdi. Muavvezeteyn sığınanları koruyan iki sure anlamına gelir. Peygamberimiz bu surelerin her bir ayetini okudukça o düğümün bir tanesini çözüldü. Ve nihayet on birinci son düğüme gelip âyetin 11. Sini de okuyunca sanki bütün bedeni çok sağlam bir iple tamamen sarılmış, bağlanmış da o iplerin çözülmesinden kurtulmuşçasına çok dinç bir şekilde ayağa kalktı. Bu olayı haber alan bütün ashabı kiram ya Resulallah o habisi yani lebid münafığını öldürmeyecek miyiz dediler. Peygamberimiz (sav.) buyurdular ki, Allah bana şifa verdi, afiyet verdi. Ben bunu söyleyip te bütün insanların duymasına sebep olup insanlar üzerine sihrin büyüğünün şerrini yaymak istemem buyurdular. Peygamberimiz eve girince çok yüksek ve etkili bir şekilde elhamdülillah dedi. Hazreti Aişe (ra.) annemiz, ya Rasulallah O çıkardığınız sihir malzemelerini yakmadınız mı? diye sordu. Peygamberimiz hayır yakmadık zaten üzerini de taşlarla doldurduk. Sihir malzemelerini yakmakla şerrinin ayrıntılarını halk arasında yayılmasından endişelendim. Yakmadım oraya gömdüm buyurunca Ayşe annemiz tekrar sorar ya Rasulallah büyü ve failini yapan lebidi halk arasında duyulup yayılması ve onun rüsva olmasını emretseydin. Yani bize söyleseydin biz bunu yapsaydık deyince. Peygamberimiz sükut etti, müsaade etmedi ta vefat edinceye kadar bu olayı Lebit münafığına bir kez olsun anlatmadı ve yüzüne vurmadı ama o olaydan sonra da onunla karşılaşmamak için yüzünü görmeden hayatını ikmal etmiş oldu.
Bu Hadisi Şeriften Çıkaracağımız Hükümler
1-Müslüman liderlerinin en yakınına hainlerin yerleştirileceği siyasi ya da manevi liderin etrafında böyle bir hainin bulundurulacağını görüyoruz. Müslümanın gafil olmayıp bilinçli olması gerekiyor. Belki burada şöyle bir hemen soru çıkabilir, Hazreti peygamberin çok seven rabbimiz. Yanındaki bu haini saniyesinde bildirme kudretine sahip iken niçin bildirmedi? Her şey bildiren rabbimiz hikmetindendir ki bunun bildirilmeyip Müslümanların kıyamete kadar hainlerin yanına yerleştirileceğini bilmesi buna dönük ince araştırmanın yapılması gerektiği hikmetvari işaretidir. Çünkü peygamberimiz ümmetine örnek olduğu için her halinden biz ders almamız gerekiyor.
2- Peygamberimizi büyü yapmak için saç ve sakal telini ele geçirmeye çalıştılar. Kadınlarımız ve kızlarımız saç tellerini öyle bir hassasiyet öyle bir ustalıkla yok edecekler ki bir tane saç telinin ele geçirildiği zaman o kadının o kızın başına neler getirebileceğine bu olaydan bize çok büyük bir ibret ve işaret vardır. Hele hele başkasının evinde saçını taramak konusunda hassasiyet göstermeleri gerekir. Bu hassasiyet sadece kadınlar için değil, aynı zamanda o evin başındaki bulunan sorumlu kişiler olarak bizler için de aynı öneme haizdir.
3-Burada peygamberimize bu büyünün etki yapmasına rabbimiz müsaade ediyor. Faraza burada şu soru akla gelebilir, peygamberimiz çok özel korunan olmasına rağmen Cenabı Hak sihrin, büyünün peygamberimize etkisine neden müsaade etti? Eğer rabbimiz müsaade etmemiş olsaydı. Biz o zaman sihrin bütün bu ayrıntılarına bu detaylırına şifa ararken hangi yerlerde hangi şeylere başvuracağımızı nasıl bilebilirdik? Bu büyü ve buna dönük etkilenmiş kişilerin kurtarılması için davranışlarımız ne olacak? Haram sınırına helal sınırını ve inancımızı nasıl koruyacağız? Bunları cevabını nasıl öğreneceğiz. Yukarıdaki delili 11 hadis kitabından topladık.Peygamberimiz yaşa malıydı ki o delilleri kıyamete kadar her müslüman incelesin alacağımız dersi alsın.
Burada şöyle bir parantez daha açalım; Peygamber efendimiz bu büyü yaşadığı süre içinde peygamberlik vazifesini tebliğ etmeyi hiçbir şekilde aksatmamıştır. Hemen bu büyük delili inkâr etmeye yeltenen hastalıklı gruplar var hem de bunlar güya Müslümanların en lokomotif önderliğini yaptığını zannedip bunu inkar etmeye yeltenenler. Neymiş? Peygambere bu olamaz. Onlar güya ya bu büyü esnasında peygamberlik görevine bir zeval geldiyse gibi kendilerince hassasiyet göstermiş oluyorlar. Biz onlardan daha hassasiyet içerisindeyiz. Büyüden dolayı Peygamberimiz getirdiği şeriatını tebliğde hiçbir eksiklik kusur vaki olmamıştır. Ne aklı melekelerine, ne kalbine, ne itikadına, yani inancına hiçbir tesir etki yapmamıştır. Sadece şerefli vücudunun zahirine şu bedeninin dışına etki yaptı bedeninin üzerinde ki organlarına etki yaptı. Ruhunun özünü temsil eden aklına kalbine ve hiçbir şekilde itikadına ümmete dönük şeri kuralların ahkâmını tebliğine zarar vermedi.
4- Eğer bir Müslüman lider bizler için uyumuyor. Çok kıt kanaat yemekle geçiniyor. Kendi milleti ve Müslüman kardeşleri için çırpınıyorsa bizler de böyle mücadele eden lidere pervasızca saldırıyorsak bu münafık lebid gibi bizde kendi bindiğimiz dalı kesmiş oluruz. Kendi liderlerine dua etmesi gerekirken saldırırsak bu büyü yapanlardan bir farkımız kalmamış oluyor.
5-Lebidin kızlarının peygamberimize olan intikamlarını nedir ki bu büyü yapmışlardır. Burada âyeti celile deki Neffesati kelimesinde fill müennes bir fiildir. Yani kadınları içine alan fiil demektir. Orada rabbimiz müennes fiili kullanırken kıyamete kadar bir mucizevi işaretle bize buyuruyor ki; Kadınların zaafındandır ki her zaman büyü yapmaya ya da yaptırmaya meyyaldirler. İşte burada müennes fiilinin kullanılması mucizevi işarettir ki kadınlar büyü yapmaya ve büyü yaptırmaya zaafları vardır. Peygamberimiz buyurmaktadırlar ki, Cahiliyetteki şekli ile Erkeğin hanımını sevmesi için sihir yaptırması şirktir. Bunu birçok kadın eşine dönük yaptırıyor. Erkeğin hanımını sevmesi için buna halk arasında muhabbet muskası veya şirincelik derler. Büyü yaptırması sihir yaptırması şirktir.
6-Büyünün konulduğu yeri bulmak sanki hele bizler için imkansızdır. O kuyunun tabanındaki taşın altındaki büyüyü Melaikeler peygamberimizi bilgilendirmemiş olsa onun yerini nasıl bulacaktı? Demek ki ben bulurum diyerek birisinin zaafımızdan yararlanıp elimizden paramızı almaya dönük hareketlerine uyanık olmamız için bu hükmü bilmemiz gerekiyor.
7-Yapılan büyünün bir insandaki tesir süresi ise peygamberimize büyünün tesirine dönük 3 tane rivayet var. Bunun üçü de doğru olabilir. Ya da biri doğru olabilir ama üçünün de doğru olabileceği ihtimali daha büyük niçin? Çünkü ümmetine örnek olmasından dolayı bizim üzerimizde büyünün tesirinin süresini görmemiz açısından önemli. Birinci rivayette Hazreti Zeyd bin Erkam birkaç gün diyor. Hazreti Abdullah bin Abbas 40 gün kadar tesir etti diyor. Hazreti Ayşe annemiz ise bir rivayette altı ay bir başka rivayette 1 yıl tesir etti diyor. Müslüman böyle bir büyüyle Allah korusun karşılaşırsa yani bir yıl ve daha uzun bir süre bu sıkıntı yaşayacağı anlamlarına gelir. O zaman ne yapmamız gerekiyor? Alalacele ben kurtulacağım diye çırpınmanın bir anlamı yok. Sabırlı olmamız ve ne zaman kurtulursak o zaman elhamdülillah demekten başka çaremiz yok.
Büyü Yapıldığı Zaman Peygamberimize Olan Belirtilerini Tek Tek Sıralayalım
1. Eşi ile birlikte olduğunu zannetme. Eşi ile birlikte olmamak veya olamamak. Bunlar ayrı ayrı şeyler. Birbirinin her şeyini çirkin görmeye başlayan bir sürecin ilk mihenk taşıdır. O zaman ne olur eşler birbirinin her şeyini çirkin görmeye başlar. Ne yaparsın ne derse çirkin görür.
2. Eşler arasında veya birbirini seven iki müslüman arasında 4 tane merâtibi yanı merdiven basamağı basamağı gibi derece vardır ki o dereceler tahakkuk ederse eşler birbirini sevmiş olur. 4.basamağa ulaşınca sevgi tahakkuk eder. Bu dördüncü olursa Rabbimizi, peygamberimizi, eşimizi sevmek o zaman tahakkuk eder. Yoksa ondan önceki sadece dilin insanları kandırmak için söyledi kelimedir. Gerçek sevgi en altta saygıyla başlar. Onun bir derece üstü sevgiye döner. Üçüncüsü sevdiğine itaat eder, eşi ise de itaat eder,evlat ise ebeveynine itaat eder Dördüncü zirve en son basamak ittibadır. Yani ittiba demek o nereye adım attı o ne yaptı onun izini takip etmektir. Rabbi neyi emrettiyse, peygamberi nerede nasıl adım attı onun izini bir hakkın takip etmeye ittiba denir. Eşler birbirini takip eder biri ne yapıyorsa diğeri aynısını yapmış ve sanki bir kişi gibi olmuşlarsa ittiba olmuştur. Yukarda söylediğimiz beraber olamama ya da olmama durumu bütün bunları yok eder. Eşler arasında günümüzün ve ülkemizin problemi olan ayrılıklar vukua gelir. Bakara suresi 102. Ayetinde Esteuzibillah Zevçilerin arasını bizim tabirimizle eşlerin arasını ayıran şeyler öğreniyorlardı. Kim? Büyü yapan kişiler cinlerden zevçlerin arasını ayıran her ne tuzak ise onları öğreniyorlardı. Buyuruyor rabbimiz.
2-Gücünün yetmeyeceği bir işi yapmaya kalkıyor. Bu peygamberimiz üzerinden bize örnek veriliyor. Gücünün yetmeyeceği işi yaparsan toplumunda o işi seyredenlerin karşısında rüsva olur. Bu da büyünün tesirinin psikolojik olarak etkisidir.
3- Yapmadığı bir şeyi yaptım diyor ve yine küçük düşüyor.
4- Söylemediği bir sözü söyledim diyor. Allah muhafaza yalancı durumuna düşüyor. Hepsi insanın karakterini o saygın kişiliğini düşürmüş oluyor.
5- Yiyip içmekten kesiliyor, takatsiz kalıyor, vücudu gittikçe zayıflıyor. Hiçbir işi yapamaz hale gelip hastalıklarla müptela olmaya başlıyor.
6. Bu büyüden en çok etkilenen insanın gözleridir. Yani bir insanda büyü var mıdır, yok mudur? Onun beraberinde nazar var mıdır, yok mudur? İlk bakmamız gereken gözdür. Bundan dolayı da bunu üzerine rabbimiz 2 tane ayet indirmiş. Tıp doktorları muayene ettiği kişinin ilk önce gözüne bakar. Farkında olmadan bu ayetlerin gösterdiği yolu tatbik ediyor. Esteuzibillah Lekâlû innemâ sukkirat ebsârunâ bel nahnu kavmun meshûrûn Elbette diyeceklerdir ki: «Muhakkak gözlerimiz sekir içmiş gibi döndürülmüştür, belkide biz büyülenmiş bir cemaatiz diyeceklerdir (Hicir/15). Yine Arâf suresinin 116 âyetinde Kâle elkû(s) felemmâ elkav seharû a’yune-nnâsi vesterhebûhum vecâû bisihrin ‘azîm(in) Dedi ki: Siz atıveriniz. Vaktâ ki atıverdiler, nâsın gözlerini büyülediler, ve onları korkutmuş oldular ve büyük bir sihir (meydana) getirmiş oldular. Demek ki bu 2 ayete göre? Büyü yapılmış ve nazar olmuş insanlarda korkunun başlaması kendi irade ve kontrolü dışında hareket eder hale gelmesi, algı bozukluğu yani gördüğü şeyi 2 görüyor, 3 görüyor, bulanık görüyor olması gözünde bir hastalık olduğu için değil, bu aldığı büyünün ve nazarın tesirinden oluyor. Sekir içmiş gibi bedenine hakim olamıyor. Bunun yanı sıra diğer organlar da etkileniyor ama en çok bu şekilde gözün etkilendiğini görüyoruz.
7-Hazreti Abdullah bin Ömer (ra.) anlatıyor, Hazreti Ömer (ra.) efendimizin oğlu Hazreti Abdullah. Babası, devlet başkanı oğlu Abdullahı çağırıyor buyuruyor ki; Git Peygamberimiz sağlığında Hayber fethedilmiş oradaki yahudileri vergiye bağlamıştı onlardan o vergiyi topla getir. Vergi toplamak için Abdullah bin Ömerin geldiğini duyan Hayber yahudileri hemen o etkili büyücüleri çağırıp bir odaya kapatıyorlar. Diyorlar ki gelen Abdullah'a büyü yapacaksınız. Büyülensin ki gözü dönsün, bedenine hakim olamasın aklı ne deyip ne aldığını fehmedemesin, idrakten yoksun kalsın onu kandırıldım diyorlar. Hayber’e girdim, Sağ elim yamuldu, böyle tam tersine döndü. Yani bir şey tutamaz hale geldim. Vergi toplayamadan geri döndüm. Hazreti Ömer efendimiz, bunun üzerine hırslarından öyle bir gayrete geldi ki orduyu gönderdi Hayber yerle bir etti. Hayber deki o vergi meselesi falan kalmadı. Tamamen oradaki her şeyle islam hükmü altına soktu.
8- Kişi ikamet ettiği mekanında huzursuz edilir. Kişi oturduğu dairede, sitede, müstakil evde, köyde, mahallede oturduğu her nereyse mekanda rahatsız edilir. Bunu da kuranı kerim anlatıyor. Taha suresi ayet 63. Ayeti Celilede Esteuzibillah Sihirleri ile Sizi yurdunuzdan çıkarmak. Ve sizin yolunuzu izleyen insanları alıp götürmek istiyorlar. Yani topluca orayı terk etmenizi istiyorlar. Demek ki sihirle sizin vatanı ikame ettiğiniz alanı terk edecek şekilde yapılabildiğini, bu şekilde sihir yapanların kıyamete kadar devam edeceğini Cenabıhak bildiriyor.
9-Suikast, büyüyle suikast nasıl olur? Bu olayı peygamberimiz vefat ettikten sonra Hazreti Aişe annemiz yaşadı. Hazreti Ayşe annemizin sürekli hizmetinde bulunan bir cariyesi vardı. Nasıl oluyordu köle ve cariye? Islam ordusu bir toprağı fethettiği zaman oradaki küffarın erkeklerini ve kadınlarını herhangi bir sosyal patlama olmasın hırsızlık vukua gelmesinin veya ergenliğe girenlerin bir fuhuşa sebep olmasın diye onu toplumun içine yayıyor. Erkekler işte Müslüman erkeklerin evlerinde bedelini ödeyip bir şekilde hürriyetini alıncaya kadar hizmetçi oluyor. Kadınlarda cari olarak o evin hanımı oluyor veya kişinin eşi oluyordu. Hürriyetine kavuşunca da gidip bir başkasıyla evlenmiş oluyordu. Bu kısa bilgiden sonra Hazreti Ayşe annemizin evinde bulunan bu tür bir câriye yani hizmet eden kadın Ayşe annemize büyü yaptırdı. Ayşe annemizin vücudunda zafiyet verdi ki yataktan kalkamaz hale geldi. Nihayet bu kadın o duruma geldiğini görünce kendinin büyü yaptığını açıkladı. Sebebini de işte ölsün ondan sonra ben hürriyetine kavuşayım diye bunu yaptım dedi. Yani sebebinin açıklamasa da çözüm bulunmamış olsa Ayşe annemiz suikastini büyü yoluyla yapmış oluyordu.
10- Peygamber efendimiz büyüden kurtulması 3 gün üst üste kendi nefsine dua etti. Biz yapınca dualarımızı zannetmeyelim ki hemen rabbimiz kabul ediverir. Peygamberimiz ne buyurdu ya Ayşe rabbim duamı kabul etti. Yani etmeye de bilirdi etmek mecburiyetinde değildi. En sevdiği peygamberi bile olsa duayı kabul etme mecburiyeti yoktur, etmeyebilir. Bizimkiler haydi haydi edilmez. Her duamızın arkasına Ya Rabbi yaptığım bu dualarımı el mucib esmai şerifin hürmetine kabul ve makbul eyle dememiz gerekiyor ki duamızın çoğunluğunu rabbimiz kabul etsin. Bizim dilimiz kendi nefsimizi dua ederken günahkardır ama çok sevdiğiniz birisinden kimse duymadan samimi olarak özel bir ricada bulunur isek birilerin yanında bulunmak rica değil, göstermeliktir.Onun bize yaptığı dua günahsız bir dille yapılan duadır ve bizim tek kapımız da budur. Buna mecburuz.
11-Cenabı Hak duasını kabul ettiği kuluna melekleri ile yardım ettiğini görüyoruz. Hazreti Cebrail ve Hazreti Mikail (as.) gelerek peygamberimizin başucunda karşılıklı diyalog yoluyla olayın bütün detayını anlattılar. Dua kabul olunca rabbimiz yardım için melaikesini gönderdi. Rabbimiz bize de ummadığınız kapılar açar, nereden yardım gönderir anlamayız bile. Yeter ki biz duamızı kabul ettirmenin yolunu bulalım. Rabbimiz o kapıları açar.
12- Büyü bozulunca kişinin üzerinden etkisi kalkıyor, sanki bağlanmış da o bağlarından çözülmüş gibi rahatlıyor. Demek ki büyülü iken böyle bir esaret ve etki altında uyuşturulmuş gibi hiçbir organı eski aktifliğin de kullanamıyor. Tamamen pasif bir hale geliyor.
13- Hani peygamberimize Ayşe annemiz dedi ki, ya Resulallah o büyücü kişiyi yaptığı melanet topluma açıklasan da insanlar bunu duysa buyurunca ne buyurdu? Peygamberimiz bana rabbim şifa ihsan eyledi onu artık rüsva olmasına gerek kalmadı. Cenabı hakkın şifayı eş şafi esması ile dağıttığını, diğer her şey bir vesile olduğunu, bundan dolayı biz vesilelerle takılmayıp eş şafi esmasından şifa isteyeceğiz.
14-Hiçbir zaman büyücüden ve yapılan sihirden korkmayacağız. Peygamberimizin zerre kadar etkilenmediğini ve korkusuzluğunu görüyoruz. Bu ümmet olarak bize en büyük psikolojik özgüvendir. Ne yaparlarsa yapsınlar yapılmış bile olsa etkisi üzerimizde bile olsa asla korkmayacağız.
15-Herhangi bir iptiladan kurtulduğumuz zaman elhamdülillah diyeceğiz şükür demeyeceğiz. Bu ayrıntı çok önemli şükür yarabbi bu verdiğini artır anlamına gelir. Elhamdülillah ya Rabbi sen övgüye layıksın beni bu istiladan rahatlattın anlamına gelir. Demek ki biz olumsuz bir şeyden rahatladığımız zaman dil alışkanlığı ile şükür der isek olur ki o dilimizden çıkan da kabul edilir o rahatsızlık Allah korusun tekrar verilir.
16- Sahabe efendilerimiz Ya Resulallah müsade et bu habisi öldürelim dediklerinde Resulullah efendimiz asla dedi. Sadece o kişinin yüzünü görmedi yüzüne vurmadı ama bir daha yüz yüze gelmedi. Görüyoruz ki mümin intikam almaya çalışmayacağız bu tür şerli insanlardan çoğunlukla uzak duracağız.
Şimdi bugün bu sihir ve büyü konumuzu bir küçük bağlantıyla tamamlayalım. Acı bir tespit Bu okuduğum hadisi şerif. Buhari, Müslim, Nesai, ibni mâce, Ahmed hanbelin müsnedinde, beyhaki, Taberani ve Cemul fevait gibi 8 temel kaynakta geçen bir hadisi şerif iken. Günümüzün müslümanlarını en çok zehirleyen Özel okulları, vakıfları, televizyonları olan özellikle üniversite öğrencileri üzerinde etkilerini devam ettiren. Görünüşte islâmı ama bakın sadece bu konudaki düşüncelerini okuyacağım. Bizatihi sitelerinden aldım. Bir süre önce de nedendir bilmiyorum. Elhamdülillah televizyonları kapatmak zorunda kaldılar ama diğer yılanlıkları devam ediyor. Bu hadisi Şerife sitelerinde şöyle diyorlar, Bu rivayetlerin doğru olma ihtimali yoktur. Sihrin gerçekliğinin olmadığı iddia ediliyor. Sihir diye bir şey yoktur bu gibi şeyler müslümanların kurana ters düşerek nasıl savurulduklarının göstergelerindendir. Biz 8 büyük kaynaktan gelen bilgileri okuduğumuz zaman kurana ters düşüyor, savruluyormuşuz onlar istikamette oluyor, biz yoldan çıkıyormuşuz. Bizim amacımız bunlarla cedelleşmek değil ama müslüman rüzgarlardan etkilenmemek için donanımlı olmak zorunda. Kuranı kerimde sihir büyü ve büyücü ile ilgili 40 tane ayet vardır. O zaman kurana ters düşen onlar mı biz miyiz? Peki her zaman okuduğumuz felak suresinde geçen Ve min şerrin neffeseti fil ukad. Düğümlere üfleyen nefeslerin şerrinden bunu her gün hepimiz okumuyor muyuz? Peki O zaman sihir yokta bu düğümleri üflenen ne? Yine güncel Nas suresi 4-5-6. ayetler Min şerri’l-vesvâsi’l-hânnâs. Ellezî yuvesvisu fî sudûri’n-nâs. Mine’l-cinneti ve’n-nâs. Gizlice vesvese verenin şerrinden o insanların saldırılarına vesvese verir ki gerek cinlerden gerek insanlardan… manasında okumuyor muyuz. Bu da bir tarafa Hazreti İbrahim(as.). Hazreti Musa(as.), Hazreti Süleyman (as.) ve yukarıda hayatından bir parçayı aktardığımız Peygamber efendimiz 40 ayet ile anlatılan mücadeleleri yapmamışlar mıdır? Bunların hepsi yalan mıdır? Kurana onlar mı ters düşüyor, biz mi ters düşüyoruz? Bütün bunları size sunuyorum. Rabbimiz inşallah televizyonlarının kapandığı gibi dilleri de kapanır. Rezil rüsva kepaze olurlar el Fatiha.
DEVAM EDECEK
Hozzászólások