Zel, hareket, Zelzele ise tekrarlayacak olan şiddetli ve büyük hareketler demektir. Kur'ân-ı kerimin buna zelzele ismini vermesi depremler sürekli tekrar edecek, hiç bitmeyecek olmasındandır. Kuranımızda bir de sarsaran kelimesi geçer ki sarsaran da tekrarlayacak olan, gürültü çıkaran soğuk rüzgar anlamına gelir. Ayrıca Kuranımızdaki 99. Surenin adı Zilzal suresidir.
Üzerinde yaşadığımız toprak parçasından tabana doğru dikey indiğimizde yaklaşık 40-50 kilometreden sonra yer kabuğunun içerisinde kırılmalar ve çatlamaların olduğu görülür. Sayısını bilmediğimiz birbirine paralel olarak hareket eden dev levhalar birbirinin üst ve altına girerken sıkışmalar ve o sıkışmalar sonucunda kırılmalar olur. Ayrıca dünyamızın çekirdeğinde yer alan ve magma olarak adlandırılan sıcak tabakadan dışarıya püsküren lavların oluşturduğu boşlukların çökmesi nedeniyle de depremler meydana gelir.
Ülkemizde Doğu Anadolu fayı, Kuzey Anadolu fayı ve Batı Anadolu fayı adında 3 tane deprem fayı vardır. Bu fayların kapladığı alana baktığımızda ülkemizin yüzde doksanı deprem kuşağındadır.
Cenabı hak Mülk suresinde Esteuzibillah, E emintum men fis semai en yahsife bikumul arda fe iza hiye temur. Gökte Olan'ın, sizi yerin dibine batırmayacağından emin mi oldunuz? Bir de bakmışsınız yer sarsılıyor! Buyururken ayette geçen temur kelimesiyle üzerinde yaşadığımız yeryüzünün nasıl sarsıldığını, nasıl çalkalandığını anlatıyor.
Cenabı hakkın sünnetullahı gereğince oluşan olağan depremler ve cenabı hakkın kudretullah kanunu gereği oluşan olağanüstü depremler olmak üzere 2 türlü deprem vardır.
Kuranımıza göre zelzele ve depremlerin ilk defa Hazreti Salih (as.) döneminde başladığını görüyoruz. Cenabı hak Salih aleyhisselâm'ın kavmi olan Semud kavmine bir dişi deve emanet etmişti. Onun içeceği suya karışmayacaklar, deveden de sütlerini alacaklardı. Ancak bir zaman sonra devenin su içmesine tahammül edemez hale geldiler. Ve deveyi öldürdüler. Cenabı hak Semud kavmini azgınlıkları sebebiyle şiddetli sarsıntıyla helak ettiğini şuara suresinde haber vermektedir. İşte bu kudretullah'tan olan olağanüstü bir depremdir.
İkinci büyük deprem ise Şuayb (as.) döneminde yaşayan Medyen halkı üzerine verilmiştir. Cenabı hak, Araf ve Ankebut suresinde racife tu kelimesini kullanıyor. Kuvvetli bir sarsıntıyla hem Semud hem de Medyan kavmini cezalandırdığını bildiriyor.
Kâfirlerin cezalandırılmasıyla Müslümanların cezalandırılması arasında bir ilişki var mıdır?
Hud suresinde Esteuzibillah, Şuayben vellezine amenu meahu bi rahmetin… Şuaybı ve onunla beraber iman etmiş olanları bizden bir rahmet ile necate erdirdik, buyuruyor. Cenabı hak Hz. Şuayb’ın (as.) kavminin içinde ne kadar Müslüman varsa onları seçtik çıkardık kurtuluşa erdirdik. Onları deprem cezasıyla cezalandırmadığını söylüyor.
Şuara suresinde Esteuzibillah …ekserihum muminun… Böylece onları azap yakaladı. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdi, buyurarak kafirlere deprem aracılığı ile cezalandırdığını ifade ediyor.
Hazreti Nuh’un kavmi boğularak suyla helak edildi. Hazreti Hud’un kavmi bir ses ile helak edildi. Hazreti Salih ve Hz. Şuayb’ın kavmi ise depremle helak edildi. Bu peygamberler kavimleri helak edilince Mekke'ye gelip orada vefat ettiler. Aşağı yukarı 70 civarında peygamber zemzem kuyusu ile hacer-ül esvet arasındaki mekanda defnolmuştur.
Üçüncü deprem Hazreti Musa (as.) döneminde meydana gelmiştir. Cenabı hak, Araf suresinde Hz. Musa’nın dilinden İçimizden bir takım beyinsizlerin işledikleri günah sebebiyle bizi helak mı edeceksin? Buyuruyor. Hz. Musa’yı (as.) nebi olarak kabul eden Müslümanlardan azınlık bir gurup Musa (as.) Tur Dağına çıktığında buzağıya taparak kafir olmuş, din dairesinin dışına çıkmışlardı. Musa (as.) döndüğünde buzağıya tapanların var olduğunu görmüştü. Cenabı hak deprem belirtisi verdiğinde Musa (as.) hemen duaya kalktı.
Burada bize de uyarı var ki, O zamanın müslümanları gözleri önünde buzağıya tapılır iken onlara engel olmadılar. Cenabı hakka bir asilik işlendiği zaman el ile devlet müdahale eder, diliyle ulema ve kalple de diğer müminler yapar. Bu 3 mertebenin hiçbirisi işlenmediği zaman toplum Cenabı hakkın gazabına muhatap olur. Musa (as.) deprem uyarısını aldığında ‘’Ya rabbi bu olaya müdahil olmayan beyinsizler yüzünden bizim üzerimize deprem aracı ile gazabını indirmekten muhafaza eyle diye dua etti. Ve deprem geri durdu. İşte buradan Cenabı hakkın Salih insanların duası ile kudretullah'ından olacak depremi durdurabileceğini anlıyoruz.
Nahl suresinde Esteuzibillah …yahsifallahu bihimul arda… Allah'ın kendilerini yere batırması azabından buyuruyor. Burada Cenabı hakkın depreme ikinci bir kelime kullandığını görüyoruz. Daha önce racife tu kullanmıştı burada hasefe kelimesini kullandı ki Hasefe yere batırma, yere gömme, yere geçirilme anlamına gelir. Hasefe 7 ayette geçer ki bu da ikinci bir deprem grubudur.
Kasas ve Ankebut suresinde Esteuzibillah, Fe hasefna bihi ve bidarihil arda… sonunda Karunu sarayını yerin dibine geçirdik, buyuruyor. Rabbimiz, diğer insanları değil sadece Karunu tüm servetiyle birlikte yerin altına geçirdiğini söylüyor.
Sebe suresinde … in neşe'nahsif bihimul arda… Eğer biz dilersek onları yere geçiririz diyerek yeryüzündeki bütün kullarına hitap ediyor. Biz neşiyetimiz gereği irade edersek yeryüzünde tek canlı koymaz yerin altına geçiririz. Bu kudretimizden de haberiniz olsun buyuruyor.
Bütün bunları topladığımızda; Olağanüstü depremlerin sadece kâfirlere uygulanan bir gazabı ilâhi olduğunu görüyoruz. Nahl suresinde bunyanehum… Allah onların binalarını temelinden sarstı. Çatıları da tepelerinden üzerlerine çöktü ve azap onlara fark edemedikleri bir yönden geldi, buyuruyor. O binaların çöküp altındaki insanların üzerinde kudretinin ikametini görüyoruz. Ama rabbimiz biz bunu ancak kâfirlere yaparız diyor.
Hac suresinde ise Nice karyeler vardır ki biz onlara zulüm işlemekteyken helak ettik. Duvarları tavanların üzerine çökmüştür ve kuyuları muattal bırakılmış, yüksek saraylarda bomboş kalmıştır, buyuruyor.
Demek ki kafirler sadece inanmayıp Allaha inkar edip zulüm etmeye ve zulümü de otoriteleriyle bütün halka uygulamaya başlarlarsa Cenabı hak o mazlumların sesine cevap verir. Onları toprağın altına, yerin dibine geçirir.
Cenabı hak, ve kasrin meşidin buyuruyor ki kasr; ev, köşk, saray anlamına gelir. Yani onların yaptıkları o görkemli binalar boş kalır diyor. İnsanlar içine girmekten korkar hale gelirler.
Müyük müfessir ve akaid imamımız İmam Maturidi Hazretleri buyuruyor ki; Cenabı hak bu azabı müslümanlara asla ve asla uygulamaz. Bunu sadece kâfirlere uygular. Onlar asilik ve zalimlik de ileri gitmesinler, caydırıcı olsun diye bu azabı uyguladığını göstermektedir.
Cenabı hak kafirleri 3 şeyden dolayı, bu azaba muhatap kılıyor. 1- Her gelen peygamberi inkar etmeleri, 2- Her gönderilen kitapları inkar etmeleri, 3- Gönderilen kitaplar ve peygamberlerin yerine aralarındaki muannid cebbarlara tabi olmalarından, bu muhalif işleri yapmalarından dolayı Cenabı hak onları cezalandırmayı murad ediyor ve o cezalandırma bir intikama dönüşüyor.
Hem Yusuf suresinde hem de Hud suresinde Esteuzibillah, Hak teala işlerinden iman edecek bir tek kimse bile bulunmayacağını bildiği bu kavimlere azap verir. Çünkü azabın indiği yerde bir tek mümin bile olmayacak şekilde bir kavmi biz helak ederiz, buyuruyor.
İşte bu ayet şu oldu da depreme layık olduk, müstahak olduk inancını çürütür. Bizim o bildiklerimizin yanlış olduğunu görüyoruz. Cenabı hak dilerse kudretiyle verir ama vermeyeceğini ve müslümanları bu kadar sevdiğini bu 2 surede ki ayetlerde görüyoruz. Cenabı hakkın Müslüman ve mümin topluma böyle bir gazabı ilahi vermeyeceğini bu ayetlerde açık ve net ifade ediyor.
Yine Hud suresinde Allah onlara böyle azap ettiği zaman işlerindeki müminleri oradan kurtaracağını buyuruyor. Cenabı hak Müminleri önceden oradan kurtarır ondan sonra o zalimlerin üzerine bu gazabı ilâhiyi tahakkuk ettirir.
Cenabı hakkın ibtilası, belası musibetleri bir topluma inecekse ve orada da az da olsa mümin varsa o Müslümanların ölmeleri rahmet olur. Onlar cezadan veya gazabı ilahiden dolayı değil, sadece o toplulukla iç içe olduklarından dolayı ölümü birlikte tattıkları halde onlara gazap değil rahmet olur. Ama oradaki kafirlerin hepsine gazabı ilâhi olur. Cenabı hak Peygamberlerini yalanlayanlara inen bu azaptan müminleri muhafaza ederken, hem de onların arasında vefat edecekleri rahmetiyle tecelli ederek şehitlik hükmü veriyor.
Müslümanlar dünyada değişik cezalar çekmiş ise ahiretteki uhrevi derecemize göre ya tamamen ya da kısmen günahlarımıza kefaret olacaktır.
Cenabı hak Sebe suresinde bu kafirlerin zalimliklerinden sonra ikinci büyük suçlarını anlatıyor. Nankörlük ettikleri için onları biz böyle cezalandırdık buyuruyor.
Cenabı hakkın gazabı umumi gelmez ama nankörlük edene şahsi olarak gelir. Nankör olmamak için en basit içtiğimiz suyun her yudumu ardınca dahi elhamdulillah demeliyiz. Çünkü cenabı hakkın nankör olanları cezalandırdığını bu kadar açık görünce biz de nankör olmamak için her nimete elhamdülillah diyeceğiz.Yeri gelecek şükür diyeceğiz.
Eğer sadece bizim ailemize bir nimet verilmişse şükür edeceğiz. Ama umuma, topluma verilmişse elhamdülillah diyeceğiz. Mesela bir yağmur yağsa tüm ülkemiz yararlanacağı için Elhamdülillah diyeceğiz. Ama bir araba almış olsak bu sadece ailemizi ilgilendirdiği için şükür diyeceğiz.
Cenabı hak kafirlere verilen cezaya kuranımızda ikab buyuruyor. İkab kafirlere verilen cezanın adıdır. Müslümanlara verilen ceza ise musibettir. Nimete nankörlük yaparsak günahlarımıza kefaret olmaz o zaman bu ceza -Allah korusun- ikâba döner.
Kuranımızda mücazat diye bir kelime geçer. Eğer Cenabı hak kefaret olarak bizim günahlarımızdan düşmez ise mücazat oluyor. Büyük veliler bazen yarabbi hem cezasından hem mücazatından bizi muhafaza eyle diye dualarda bulunurlar.
Kıyamet Nasıl Vuku Bulacak?
Tam 7 ayeti incelediğimizde görüyoruz ki kıyametin vuku bulacağı her sahneyi deprem kelimesiyle ifade ediyor.
Bu 7 ayetten birisini okursak Esteuzibillah, O gün kıyamet saati yeryüzü ve dağlar sarsılır ve dağlar yumuşak kum yığını haline döner, buyuruyor. Koskoca azametli her tarafı çelik gibi granit mermer olan o dağları kum yığını hale getirecek.
Bu 7 ayette geçen kıyamet sahnesi tercufu kelimesiyle anlatılıyor. Cenabı hak bir de racife tu kelimesi kullanır ki racife tu şiddetli sarsıntı anlamına gelir. Ancak bu şiddetli sarsıntının derecesini bilmiyoruz. Ancak bu kadar şiddetli sarsıntıyı hiçbir Müslüman görmeyecek. Kıyametin o dehşetine kafirler şahit olacak. Görüyoruz ki Rabbimiz Müslümanlara dünyada iken olağanüstü bir deprem imtihanı yaşatmıyor hem de kıyametin kopuşunu hiçbir müslümana yaşatmıyor. Kıyamet öncesi tüm müslümanları bir rüzgar neticesinde vefat ettirecek ve hiç birisi kıyametin kopuşuna şahit olmayacak.
Kıyamet öyle bir dehşet ki Hac suresinde hamile kadın korkudan çocuğunu düşürecek de düştüğünden haberi olmayacak buyuruyor.
Yine müzemmil suresinde bir kişinin simsiyah saçı o an korkudan bembeyaza döneceğini, ayetle bu kadar müşahhas ifade ediyor.
Artçı Depremler
20 günde yaklaşık 9 bine yakın artçı deprem oldu ki, bu her 4 dakikada bir artçı deprem olduğu anlamına gelir. Böyle depremlerin hiç sonu olmayacak bu depremler her gün devam edecektir.
Rabbimiz Naziat suresinde radife tu diye bir kelime kullandı ki bu gürültülü deprem anlamına geliyor. Artçı depremlerin adı bu şekilde ifade ediliyor.
Zelzele ve Depremler Müminlere imtihandır. Bakara suresinde bismillah neblüvennekum geçer ki biz sizi korkuyla, açlıkla ve mallardan canlardan eksilterek deneriz sizi imtihan ederiz, buyuruyor.
Kuranımızda her müslümanın bu ibtilalardan, imtihanlardan geçirileceğini 38 tane ayetle haber veriyor. Ve buyuruyor ki, ben size toplu gazabı ilâhi vermeyeceğim ama hepinizi tek tek korku olarak, açlık olarak veya çoluk çocuğunuzun, kendinizin, eşinizin vefatıyla deneyeceğim diyerek 38 defa tekraren teyit ediyor.
Yine Enbiya suresinde…ve neblukum biş şerri vel hayri fitneh… sizi bir imtihan olarak hayır ile de şer ile de deneyeceğiz. Bazen hayırlı şeyler vereceğiz. Bakalım sadakasını, zekatını, hayrını veya o nimete şükretmeyi bilecek misiniz? Ben kazandım değil de rabbim verdi diyecek misiniz? İkincisi de şer ile canlardan ve mallardan eksiltme usulü ile de imtihan edeceğiz, buyuruyor.
Demek ki cenabı hakkın gazabı, Allah'ın kahrı ilahisi çoğunluğa göre tahakkuk ediyor. Bir toplumda çoğunluk bir suçu işlemeye başlamış ise burada gazabı ilâhi, kahrı ilahiden kurtulmak mümkün olmuyor. O suçu işlemeyenler gazaba uğradıysa Cenabı hak ahirette onun karşılığını veriyor.
İnsanoğlu, yaratılışta çok şerefli yaratıldı. Ancak üzerimizdeki gömlek bir kaç gün geçince nasıl kirleniyor ise insan bu yaratılıştaki şerefini yaptığı asilikler ile o bembeyaz gömleği kirletir. Bunun için bazen rüyalarımızda gömleğimizi yırtık görürüz. Bazen o gömleğin bir tarafının kısaldığını, mahrem yerlerimizin açıldığını görürüz. Cenabı hak aslında orada bizi ikaz ediyor.
Müslüman için deprem neyi ifade eder?
1- İptiladır, imtihandır, 2- İkazdır, hem amel olarak hem de akşam yatağına girdiğinde üzerindeki elbisenin giyim şekli olarak her şeye hazır olacaksın ikazı vardır. 3- Mümkün mertebe abdestli yatmak icab ediyor. 4- Cenabı hak deprem vesilesiyle kullarına yeni rızıklar verir. Yardımlaşma yoluyla elimizdekini paylaşıyoruz. İnşaatlar yapılacak bunlar da birçok kişiye yeni ekmek kapısı olacak. 5- Kötü ahlakımızı düzeltmeliyiz. 6- Eğer bir Müslüman itiraz etmez ise ona rahmet olur, şehitlik olur. Yeter ki mü’min olsun. Göçük altında ölen şehittir.
Gayrimüslimler için ise dünyadaki olumsuz kazançları, olumsuz yaşamları onlara fitnedir şerdir, azaptır. Cenabı hakkın intikamı ve ihtarı rahmanidir.
Depreme karşı sorumluluklarımız nelerdir?
1- Zemin, Cenabı hak 3 surede Onları sarsılmasın diye yere de sabit dağlar yarattık, buyuruyor. Dünyamız 1.670 km hızla dönerken O dağlar bizi dışarıya savurmaması için denge oluşturuyor.
Cenabı hak Nahl suresinde ise minel cibali eknanen… Dağlarda sığınacağınız barınaklar var ettik. Siz mekanınızı, evinizi güvenilir olan dağların eteklerinde inşa edin anlamında buyuruyor.
Müminun suresinde …ila rabvetin zati kararin ve main. Cenabı hak Hazreti Meryem ile Hazreti İsa’yı oturmaya elverişli ve ikisini, suyu olan yerleşime uygun bir tepeye yerleştirdik, buyuruyor. Yani siz çukur ve düzlük alanlarda mekan kurmayın, yüksek yerlere dağ eteklerine kurun buyuruyor.
Binalarımızı fay hattından en asgari 400 metreden az olmamak üzere uzağına yapmak zorundayız. Bu 3 ayete göre bu durumu göz önüne almayan tedbirsizdir vebali kendinedir.
En’am suresinde min tahti erculikum… Ayaklarınızın altından azap göndermeye gücü yeten, kadir olan Allah'tır, buyurarak ayaklarımızın altından deprem geleceğini haber veriyor.
Hasanı Basri (ra.) buyuruyor ki, Gerek üstten gökyüzünden oluşan gökyüzünden oluşan gerek alttan depremlerle oluşan afetlerle azap sadece müşrikleredir. Yani Müslümanlara yukarıdan gelen de aşağıdan gelende azaba çarpıldığımız için, gazabı ilahiye maruz kaldığımız için değil sadece imtihan olarak geliyor.
Ahzap suresinde vel murcifune geçer ki rabbimiz deprem döneminde kötü haber yayanların olacağını haber veriyor. O dönemi istismar edip yalan haberlerle insanları depremden fazla etkileyecek bu kişilerden dahi bizi haberdar ediyor.
Deprem deyince almamız gereken dersler nedir?
1-Deprem anında sallantı başladığında Rabbimizin Ya hafiz esmasını sürekli tekrarlayacağız. 2- Sünnetullah'ın emridir ki depremin olduğu ilk anda en yüksek tedbir alınmalıdır. 3- Korku ve panik ile kaçmak çocuklara kalıcı, olumsuz, psikolojik etki yapar. Evden çıkılır ama panikle, korkuyla değil. Çocuklarda öyle bir psikolojik etki olur ki ölünceye kadar onu hiçbir güç silemez, hiçbir ilaç bunun çaresi değildir. 4-Orta ve ağır hasarlı binalara girilmez. 5- Afetzedelere tecrübeli kişilerin müdahale etmeleri gerekir. 6- Kan bağışı yapılmalıdır. 7- Her alanda yardımlaşma yapılmalıdır.
Buraya kadar anlatılanı toparladığımızda;
1-Deprem Müslümanlar için azap değildir. Şu günahlar işlendi de onun için toplu başımıza geldi düşüncesi yanlıştır. Deprem imtihandır ama azap değildir.
2- O deprem o zaman nedir? Adı tabii bir afet musibet midir?
3- Deprem sünnetullah ve adetullah yasasıdır. Bu önceden de vardı, bugün de var, yarın da var olacaktır. Ama bazen kudretullah devreye girip yukarda anlattığımız örneklerde olduğu gibi kafirlere ceza olarak oluşmaktadır.
Dünya ilk yaratıldığında tek parça idi. Sonra ayrıldı araya denizler, okyanuslar girdi 7 kara parçasına bölündü. Belki asırlar sonra arada deniz okyanus kalmayacak yine hepsi birleşecek. Dünya tek parçaya dönecek. İşte depremler bu gerçeğe giden yolun sebebidir. Cenabı hak hem Hud suresinde hem de Yasın suresinde ve ileyhi yurceul emru kulluhu her şey aslına dönecek buyuruyor.
4-Deprem bize gazap değil afet olarak yansır. İlahi azabı ise kafirlere yansır.
Depremlerin insanların ruhlarındaki etkisini ise 3 surede görüyoruz. Naziat suresinde vacifetun kalpler çarpar diyerek deprem esnasında ne kadar büyük korku yaşadığımızı ifade eder. Yine Naziat suresinde haşiatun gözler korkudan aşağıya kayar. Nereye baktığını görüp ya da görmediğini bilmez, buyuruyor. Bakara suresinde ise Zulzi ruhu yani ruh aşırı etkilenir. Cenabı hak bu 3 ayette bunların olacağını bedihi olarak ifade buyuruyor.
Hendek savaşı sırasında 3 gün hiç yemek dahi yenilmeden hendek kazıldı. Mekke müşrikleri gelmeden onlara karşı savunma hattı oluşturuldu. Bu esnada bir kaya kırılamadı. Peygamberimize müracaat ettiler. Peygamberimiz balyoz alıp kayaya bismillah diyerek vurduğunda devasa kaya ikiye parçalandı. Oradan bir ışık sıçradı. Efendimiz buyurdu ki, Gün gelecek ümmetim İran kisrasını alacak, tarumar edecek. İkinci balyozu vurduğunda o nurani ışık yine çıktı. Rum mülklerinin tamamı Müslümanlara geçecek buyurdu. Üçüncü balyozu vurduğunda da Yemen topraklarının ele geçeceği müjdesini verdi. Bunun üzerine münafıklar dedikoduya başladılar. Dediler ki, Müşriklerin atacağı okla ölmeyelim diye korkudan tuvalete gidemiyoruz. Medine'ye sıkışıp kalmışız. Ama sizin nebiniz İran, Rum ve Yemen toprakları ele geçecek diye size yalan söylüyor dediler.
O zaman kafirlerin içinde Amr diye birisi vardı ki, kâfirlerin hepsi adeta bir orduya güvenir gibi Amr’a güvenirlerdi. Çünkü o kadar güçlü, o kadar kuvvetliydi ki tek başına 40-50 kişiyle mücadelede edebililen biriydi. Amr kazılan hendeği geçti. Hazreti Ali efendimiz onun karşısına çıkıp öyle bir kılıç darbesi vurdu ki o kılıç darbesiyle Amrı bitirdi. Sahabeler bu sahneyi görünce Allahu Ekber nidalarıyla sevinçlerini perçinlediler.
Hendeği geçemeyen müşrikler Müslümanların üzerine ok ve taş yağdırıyorlardı. Sıkıntı, zorluk ve her türlü acının yaşandığı bir gündü. 4 vakit namaz vaktinde kılınamadı. O atılan oklarla gözler, yürekler öyle korku yaşadı ki Rabbimiz Ahzap suresinde Esteuzibillah, …el mu'minune ve zulzilu zilzalen şedida. buyurarak Bu savaşa şiddetli bir deprem kelimesini kullanıyor. Peygamber efendimiz orada Müslümanların yaşadığı durumu depremde yaşanan kalplerdeki korku, gözlerdeki donukluk ve ruhları üzerindeki tesirini aynen burada yaşandığını ifade ediyor. Bizim toplumsal ve bireysel olarak bu tür şeyleri yaşadığımızda aynı korkunun ruhumuza tesir edeceğini, bu ayetle bize haber veriyor.
Bu korkuları yaşayacağımızı bu ayet ifade ederken ilacımız doktor falan değil. Bunun 2 ilacı var. Birisi uyku. İkincisi de ailecek telefonları kapatıp en az 2 - 3 saat aile efradımızla güzel şeyler anlatarak gülmektir. Gıdamız uyku, ilacımız gülmek olacak. Bu uyku gıdasını ve gülme ilacını ailece uyguladığınızda bunun üzerini kısa zamanda örteriz.
Abdullah bin Ömer (ra.) anlatıyor. Resulullah sallallahu aleyhi vesselâm Tebük gazvesinde hicr denilen yerde konakladı. Bir süre sonra Cebrail (as.) ikaz edince peygamberimiz derhal sahabenin topladı. Buradan su içmemelerini emretti. Bazı sahabeler peygamberimize oradan aldıkları suyla hamur yoğurduklarını söylediler. Peygamberimiz o hamuru develere yedirmelerini, o suyla yaptıkları yemekleri dökmelerini emretti. Kendilerine Hazreti Salihin (as.) devesinin içtiği pınar gösterildi. Cibrili emin, oradan gidip su almalarını işaret etti. Peygamberimiz hadisi şerifte buyurdular ki, zulmedenlerin kaldıkları yerden ancak ağlayanlar olarak geçiniz. Burada gülmeyip tefekkür edin. Eğer ağlamıyor iseniz, o gazabı ilahinin indiği yerlerden geçmeyin. Oralardan geçerken güler neşeli olursanız o olayların bizim de başımıza gelebileceğini ifade etti. Daha sonra da hızla devesine binip başı eğik şekilde tefekkür ederek o mevkiden uzaklaştı.
Burada bizim uymamız gereken şu hükmü çıkarır; Küfürleri dolayısıyla Allah'ın azabıyla helak edilmiş bulunan kavimlere ait su kaynaklarından, kuyularından, pınarlarından su içmek, harama yakın mekruhtur. Bu ve benzeri durumdaki kavimlerin meskenlerine girmek de aynı şekilde harama yakın mekruhtur. Azabı uğramışların yurdunda oturmak yasaklanmıştır.
İbrahim suresinde buyurulur ki, Kendilerine zulmedenlerin yerlerinde oturdunuz. Onlara ne yaptığımız ise size belli olmuştu, haberdar etmiştik. Buna rağmen siz o zulmedenlerin gazabı ilahiye uğrayanların mekanlarında niye oturuyorsunuz?
Buna göre 10 ilimiz tedbir olarak adeta boşaltıldı. Sağlam binaları bırakıp başka illere sığınmaya oraları mekan tutmaya başlanıldı. Bu 10 ilimiz azap inen yer değildir. Bu deprem Sünnetullahtandır, adetullahtandır. Gazabı ilahi değildir.
Enes bin Malik (ra), Hazreti Katade (ra.) ve Hazreti Sümme (ra.) anlatıyor. Hazreti Osman’ın evi isyancılar tarafından sarıldığında Hz. Osman onlara Allah ve islam adına size soruyorum. Uhud dağı üzerinde Resulullah sallallahu aleyhi vesellem, Ebubekir ve Ömer ile birlikte olduğumuz anda dağın sarsılarak harekete geçtiğinde Sağlam dur ey Uhud çünkü senin üzerinde bir nebi, bir sıddik ve 2 şehit vardır buyurduklarını duymadınız mı? dedi. İsyancılar Allah için bu anlattığın doğru dediler. Hazreti Osman 3 kere Allahu Ekber dedi ve Kabe'nin rabbine andolsun ki benim şehit olacağıma şahitlik ettiniz dedi.
Hazreti Osman efendimiz şehit olacağını bile bile Medine'de kaldı. Demek ki biz de tüm tedbirlerimizi alıp Vatani aslimizde kalacağız.
Deprem öyle oldu ki her şeyimizi eledi. Nice nice ağır zannettiğimiz kişiler hepsi eleğin altına geçti. Rabbimizin kudretini gösteren birkaç örnek olayı da ifade ederek, sohbetimizi tamamlayalım.
1- Enkazın altında doğan çocuk ailesinin tamamı ölmesine rağmen Anneye bağlı kordonla tam 5 saat yaşadı.
2- Hatay samandağ 89 saat sonra 10 günlük bir bebek canlı olarak kurtarıldı.
3- 147 saat sonra enkazdan çıkarılan 10-12 yaşında bir çocuk ambulansla alınınca hemşire onu sevindirmek için ne istersin seni sevindirecek, ne vereyim diyor. Çocuk ben hiç aç değilim. Bir abla geldi bana yemek yedirdi su içirdi, benimle hep orada oynadı ve sen kurtulacaksın dedi. Ve siz gelince o abla gitti, diyor.
4- Kahramanmaraş Belediyesi çalışanları arama yaparken bir kadın gelir der ki, şu noktada benim evim yıkıldı, orada 2 evladım enkazın altında yalvarıyorum onları kurtarın der. Hemen bu ekipler gösterilen yere gider o 2 çocuğu çıkarır. O başlarındaki ricacı olan anneye teslim etmek isterler. Enkazdan çıkarılan o 2 çocuğun büyük olanı siz annemi aramayın, annem 4 sene önce vefat etti der.
5- Enkazdan çıkan Döne Balcı adında depremzede 6 gün enkaz altında kaldık. 10 yaşındaki kızımla yan yanaydım. Üzerine gelen taşları hep kendi üzerime alıyordum. Çünkü atacak başka boşluk yoktu kendi üzerime koyup kızımı koruyordum. Nihayet ben şehidim diye bir kişi geldi. Kızıma zemzem suyu verdi, başını okşadı. O anda başındaki kanama durdu. Sizi bir saat sonra kurtaracaklar dedi. Bana da normal su verdi. Bir anda yerimiz aydınlandı. Karanlık korkusu içimizde kalmadı, diyor.
6- Gaziantep Nurdağı Bademli köyünden Mahmut Aksu isimli bir zatın yıkılan evin altında kalan kuzuları 11 gün sonra canlı olarak çıkarılıyor.
7- Kahramanmaraş, Ördekdede mahallesi 12 yaşındaki Çınar Kuloğlu adındaki çocuk enkaz altındabir delikten tırnaklarıyla kazıyarak bir ses geldiğini görüyor. Bir süre sonra kendilerinin bakıp beslediği köpeğin gömleğinden tutarak o çocuğu dışarı çıkarıyor.
İşte Rabbimiz o kadar el kadir, o kadar el hafiz, o kadar es samet ki bu esmaların hepsini bu anlattığımız olaylarda görüyoruz.
Bismillah. İnne Rabbi ala küllü şey’in hafiz, İnne Rabbi ala küllü şey’in hafiz, İnne Rabbi ala küllü şey’in hafiz. Ve rabbüke ala küllü şey’in hafiz, ve rabbüke ala küllü şey’in hafiz, ve rabbüke ala küllü şey’in hafiz. Velhamdülillahi rabbil alemin rıza el lilla tealel el Fatiha.
Commentaires