Cenabı hak Meryem suresi, Kasas suresi ve Neml suresinde Bismillah, Karreb nahu neciyya… Katımızdan bir yakınlık ihsan ettik. Kurb mertebesine erdirdik. Vasıtasız olarak tekellüm etmek üzere manevi huzurumuza yaklaştırdık, buyururken Hazreti peygamberimiz bu ayetle ilgili Allah'a yakın olmayı isteyin buyuruyor ve biz müslümanlar için bir ufuk açıyor.
Karib (yakınlık) ve mukarrib (yaklaştıran) sıfatları iç içe girmiş haldedir. Yüce peygamberimiz, Allah'ın yaklaştırdığını hiç kimse uzaklaştıramaz, uzaklaştırdığını da hiç kimse yakınlaştırmaz. Her bir şey ancak Allah'ın izni ile olur, buyuruyor.
İnsanlar bir valiye, kaymakama, ordu komutanına veya bakana yakın olmayı itibar sahibi olmak ve bazı işlerini sıkıntı yaşamadan yerine getirmek için isterler. Cenabı hak bir kula kendine yakınlığını lütfederse kimsenin onu uzaklaştırmaya gücü yetmez.
Peygamberimiz bir hadisi şerifinde Rabbimizin 99 esmasını ezberleyip o ilkeler doğrultusunda hayat tarzını çizen cennete girer buyuruyor. Bu Hadisi şerife dayanak Muhaddis Hakim İmamı Tirmizi Hazretleri ve Muhaddis İmam İbni Mace Hazretleri kuranı mübini didik didik ederek bu 99 esmayı tespit etmişlerdir. Rabbimizin esması sadece 99 değildir Ancak Hazreti peygamberimizin 99 üzerine parmak basmasıyla bu iki büyük imam bu şekilde tasnif etmiştir. İkisinin tasnifi arasında birinde olup diğerinde olmayan, diğerinde olup berikinde olmayan 25 tane esma farkı vardır. El karip celle celaluhu esmayı şerifi de farklı olanların içindedir.
El karib olan Allah celle celaluhu ben bütün varlıklara yakınım buyuruyor. Cenabı hak bize zatı ile değil ilmi ile yakındır. O kadar yakındır ki hiçbir canlı bize rabbimizin yakınlığı kadar yakın olamaz. Nasıl ki bize güneşin kendisi yakın değil de sıfatı olan ışık ve enerjisi yakınsa işte Rabbimiz de zatı ile değil ilmiyle, esmasıyla, sıfatıyla yakındır.
Cenabı Hak kuranımızda 25 yerde ben karibim diye bize hitap ederken bu ilahi yakınlığın 4 alanda çok etkili olduğunu görüyoruz.
1. Alanı; İçimizde sürekli isteklerimiz imdat çığlıklarımız ve çırpınışlarımız var. İşte Cenabı hak bütün bunlarda bizi takip ettiğini ifade ediyor. Hem Bakara hem Hud suresinde Bismillah, fe inni karibun. Ben onlara çok yakınım. Bana dua edince dua edenin duasına icabet ederim buyuruyor. Cenabı hak Enam suresi, Yunus suresi ve Neml suresinde ise bismillah, yucibu-lmudtarra sıkıntı içinde kalana, bunalmış darda kalana icabet ederim, buyuruyor. Görüyoruz ki isteğimize, duamıza, imdadımıza el kâşif celle celâlühu olan rabbimiz icabet ederek o sıkıntımızı kaldıracağını ifade ediyor. Rabbimizin El kâşif esması gideren, sona erdiren demektir ki kuranımızda tam 20 yerde geçer.
2.Alanı; Vücudumuzdaki organlarımızın elimizin, kolumuzun, gözümüzün, dilimizin, ağzımızın, ayaklarımızın yani bedenimizin tamamının takip edildiğini ifade eder. Hadid suresinde Bismillah, ve huve meakum eyne ma kuntum, vallahu bi ma ta'melune basir. Nerede olursanız olun o sizinle beraberdir, buyuruluyor. Yukarıda söylediğimiz gibi bu beraberlik zatıyla değil esmasıyla, ilmiyle, sıfatlarıyla olmaktadır. Her ne yaparsak, göz kapaklarımızın oynamasına kadar her bir hareketimiz takip edilmektedir.
3. Alanı; Cenabı hak düşüncelerimizi takip ediyor. Sebe suresinde Bismillah, Doğru yol ve yanlış yolu gösteririz. Yani biz sizin kalbinize ilka ederiz. Buyuruyor. Yine kaf suresinde Bismillah, ve nahnu akrebu ileyhi min hablil verid. Çünkü biz şah damarımızdan daha yakınız. Buyuruyor. Rabbimiz düşüncelerimizi tefekkürlerimizi takip ettiğini bildiriyor.
4. Alanı; Cenabı hak başkalarının göremediği sadece bizim görüp ve yaşadıklarımızı takip ediyor. Vakıa suresinde Bismillah, Ve nahnu akrabu ileyhi minkum ve lakin la tubsirun. Biz ona sizden daha yakınız fakat siz göremezsiniz. Buyurarak hepimizin yaşayacağı ölümü anlatıyor. Ölüm anında o kişinin iç dünyasında yaşadığını siz farkına varamazsınız ama biz biliriz buyuruyor. Ölümü ilmen yakın olarak biliyoruz. Ancak Ölüm sekeratı yaşayan kişinin yaşadıkları aynel yakindir bizler bunu belki hissederiz ama göremeyiz. O kişinin vücudundaki bütün hücrelerin ölümü tatması da Hakkal yakindir ki Hakal yakin imanlı imansız gitmenin tam mihenk taşıdır.
Mukarrib Olan Rabbimiz
Mukarrib, yaklaştıran lanetlediğini de uzaklaştıran anlamında rabbimizin bir sıfatıdır. Kelime anlamı kurb’tur. Bu 2 şekilde tahakkuk eder. Birisi mukaşefe-i kurbu dediğimiz yaklaştırmadır ki Cenabı hak bir şeyleri melâike vasıtasıyla kalbimize ilka eder. Bize bir ses yoluyla şunu yap demez ama Cenabı hakkın verdiği fehim dediğimiz anlama gücüyle o vakıanın ne demek istediğini anlarız. Rabbimiz kalbi keşif yoluyla yaklaştırır. Önce salih rüyalarla başlatır rüyaların ardından bunu verir. Ya da direk verir.
İkinci yol ise müşahede-i kurbu ki bunda da Cenabı hak kulunun kalp gözlerini açar göstererek ne yapıp yapmayacağını direk öğretir.
Hazreti peygamber efendimiz bu mukaşefeyi ve müşahedeyi şöyle ifade buyuruyor; Yüce Allah günde 360 kez kainata lahza eder. Rabbimiz yeryüzü ehline günde 360 defa nazar eder. Bu lahza her kime isabet ederse Allah ondan dünya ve ahiret şerrini kaldırır ve ona dünya ve ahiret hayrını verir. Bu da mahlukatına olan sevgisinden dolayıdır. Yani her 4 dakikada bütün yarattığı mahlukatına nazar ediyor ama kimler o nazardan olumlu etkileniyor, kimler derece kat ediyor işte burası sırdır. Eğer bizim kalbimiz arınmış ve kir kalmamış ise rabbimizin o tecellisini anında alır. O zaman kalp mutahhar olmuştur. Mutahhar olan bu kalb mukaşefe veya müşahadeden nasiplenmiş olur.
Kuranımızda kurba diye bir kelime geçer ki akraba demektir. Yine kullarının içerisindekiler için mukarreb ve mukarrebun geçer ki Rabbimiz mukarreb olarak tek kulunu, mukarrebun olarak ise birçok kulunu yaklaştırdığını anlatır. Ayrıca mukarrebunu dereceleri yüksek olan ve dost olarak seçtiği kulları için de kullanır. Bu dünyadaki sınıflamadır. Ahrette ise insanlar 3 grup olarak sorgulanacaktır. 3 grubun birincisi Ashab’ul meymene ve Ashabul yemin olarak geçen ve kitabı sağından verilecek olanlardır. Bu gurup kuranımızda tam 94 ayette geçer. İkinci grup Ashabı meş’eme ve Ashabı şimal olarak geçer ki bunlar da kitabı solundan verileceklerdir. Bunlar kuranımızda 59 ayette geçer. Bir de sanki bir lokomotif gibi bu ikisinin önünde olan Sabikun, Ebrar ve Mukarrebun olarak geçen öncüler vardır. Bu da 15 ayette geçer.
Dinimizin tasnifine göre bizler 2 çeşit kardeşlik yaşarız. 1- Din kardeşliği, yani iman kardeşliği, 2- Kan kardeşliğidir. Eğer kan kardeşi isek buna kuranımızın ifadesi ile ahi denir, iman kardeşliğine ise ihvan denir. Cenabı hak bu ayrımı Araf suresinde, Hucurat suresinde, Ali İmran suresinde, Tevbe suresinde ve Haşr suresinde net bir şekilde yapmıştır.
Peygamber Efendimiz bir hadisi şeriflerinde; Allahümme inni es’elüke hubbeke ve hubbe men yühibbüke ve’amellezi yübelliğune hubbeke. Allahümme’cal hubbeke ehabbe ileyye min nefsi ve ehli ve mine’l-mâi’l-bâridi. Allah'ım, Senden muhabbetini senin yanında sevgisi bana fayda verecek olan kimsenin sevgisini ihsan et. Efendimiz burada hem rabbimizin muhabbetini istiyor hem de O’nun yanındaki sevgisi kendisine fayda verecek olan kimsenin sevgisini istiyor. İki insanın arasındaki yakınlaşmaya sevgi deriz ama kul ile Allahu teala arasındaki yakınlaşmaya muhabbet denir. Allah'ım, senin muhabbetini bana nefsimden ehlimden ve soğuk sudan daha sevimli eyle buyuruyor ve böyle dua ediyorlar.
Sahabe içinde adını çok az duyduğumuz Hazreti Harmele, Yemen taraflarından uzak bir yerden geliyor. Dönerken diyor ki, Ya Resulallah bana öyle bir dua öğret ki ömrümün kalan kısmında her gün o duayı yapabileyim de beni rabbime yaklaştırsın, diyor. Peygamberimiz ona; Allah'ım bana peygamberimin sevgisini onu sevenlerin sevgisini ihsan et, diye dua et buyuruyor. Görüyoruz ki bu sevgiyi istemek bir ibadettir. Ve bunu öğreten de peygamberimizin kendisidir. Çünkü bu sevgi adeta bir lokomotif gibi kişinin ruhunu, kalbini Rabbine yaklaştırmaya vesile olur.
Bütün bunlardan sonra şimdiye kadar öğrendiğimiz duaları bir tekrar edersek;
1. Duamız; Ya Rabbi nefislerimizi haramlara karşı helallerinle doyur, 2. Duamız; Ya Rabbi, bölgemizdeki deprem musibeti imtihanımız bu hitama erdir, bölgemizde yıkıcı öldürücü zelzelelerin olmasına müsaade etme. 3.Duamız; Allah'ım bana rahmet kapısını aç. 4. Duamız ise Ya Rabbi bizi zatının muhabbeti ile ve zatına yaklaştırdıklarının muhabbetiyle rızıklandır. (Amin, Amin, Amin)
Mukarrabun dediğimiz sıfata ulaşmış sahabelerden birisi olan Hazreti Ebu Derda (ra.)’nın naklettiği bir hadisi şerifte Peygamberimiz, Yüce Allah'ın en sevdiği kullar Allah'ı insanlara sevdiren kişilerdir, buyuruyor. Bu hadisi şerif gösteriyor ki, Allah'tan korkutanlar suç işlemektedir.
Cenabı hakka yakınlaşabilmek için;
1- İstiğfar Ve Tövbe Nimetini İhya Etmek
Bir kişi istiğfar ve tövbe edebiliyorsa bu bir nimettir. Cenabı hakkın nimetlerine nankör olur şükretmeyi beceremezsek hidayeti kaybederiz. -Allah muhafaza- insan hidayeti kaybettiği zaman sapar. Hidayette daim kalabilmemiz hidayet üzere ölebilmemiz için nimetlere nankör olmamamız gerekir. Öyleyse nimetlerin neler olduğunu ve şükretmenin yolunu, yöntemini bilmemiz gerekiyor. Kuranı kerim'de ana omurga olarak 43 büyük nimet alanı anlatılır. Cenabı hak nimetleri saymakla bitiremeyeceğimizi ayetle ifade eder. Tövbe ve istiğfara muvaffak kılınma da bir nimettir. Her insana nasip olmaz.
Saffat suresi 143. ayette Bismillah, …El musebbihin. Tespih edenlerden olmasaydı buyururken, Kalem suresi 49. Ayette deLevla en tedarekehu ni'metun min rabbihi… Eğer ona rabbinden bir nimet erişmiş olmasa idi buyurarak Hazreti Yunus aleyhisselamı balığın karnındayken Cenabı hakkı tespih ettiği için kurtardık buyuruyor. Ayrıca o tespih nimetinin yine Cenabı hak tarafından nasip edildiği vurgulanıyor.
Gerek berzah hayatında gerek ahiret hayatında felaha kavuşabilmek için istiğfar ve tövbe tespihi nimetini icra ve ikame ederek olacağını cenabı hak bize öğretmektedir ki istiğfar ve tövbe siyah ve beyaz kadar birbirlerinden farklı olup asla aynı şeyler değildir.
Enfal suresinde Bismillah, Ve ma kanallahu li yuazzibehum ve ente fihim, ve ma kanallahu muazzibehum ve hum yestagfirun. Ey resulü habibim, Sen onların aralarında bulundukça Allahu teala onlara azap edecek değildir ve onlar istiğfarda bulundukları halde Allahu teala onları azaplandırıcı değildir, buyuruyor. Demek ki bize azabın az gelmesi çok gelmesi, hiç gelmemesi veya sürekli gelip üzerimizden bir türlü kalkmaması istiğfarımıza bağlı. Bundan dolayı istiğfar eden bir kişi sadece kendi nefsine etmiş olmuyor. Büyük Muhaddis Ulemamızın hadisi şeriflerin özünden çıkardığına göre, 40 hane doğusunda, 40 hane batısında, 40 hane kuzeyinde, 40 hane güneyinde yani 4 tarafında 160 hane bu istiğfar eden mü’minden faydalanıyor. Cenabı hakkın azabı ve musibetleri gönderip göndermemesi bizim istiğfar zırhını kullanmamıza bağlıdır.
Hazreti peygamberimiz bu ayeti celile ile ilgili; Kullar Allah'ın yasak kıldığını bilmelerine rağmen asiliklerini ve masiyetlerini gizliden işledikleri müddetçe üzerlerine azab inmez, buyuruyor. Her insan günah işler kişi bunu gizli tutar ise bu bile bir rahmettir. Ancak günahları açıktan işlemeleri hâlinde Allah'ın azabı kendilerine vacip olur. Demek ki Kişiler 1-Günah işlemeyi yaygınlaştırıp bunu meşru hale getirirse, 2- İnsanlara kötü örnek olurlarsa 3-Hazreti Lut aleyhisselam'ın mel’un kavminin yaptıkları gibi aleni ve gülerek işlenir ise deniz suyu ile gusül etseler bile yani denizin suyu bitene kadar gusletse bile kıyamet günü yine cünüp olarak gelir.
Nasr suresi 3. Ayetinde Bismillah, Fe sebbih bi hamdi rabbike vestagfirhu… O zaman, Rabb'ini hamd ile tesbih et. Ve O'ndan mağfiret dile, buyuruyor. Yani istiğfar etmek, tesbihat yapmak bir gurubun, tarikatın veya cemaatın değil bütün Müslümanların sorumluluğudur.
Hem Nisa hem Müzzemmil suresinde bismillah ve istiğfarullah, Allahtan istiğfarah dile geçer. Nisa suresinde bismillah Yestağfirullah istiğfar dilerseniz. Nur suresinde bismillah, İstağfiru rabbe kum rabbinizden istiğfar dileyin. Bu örneklerin dışında İsteğfiru kelimesi kuranımızda 234 kez geçiyor.
Bismillah, İnna Rabbi ala küllü şey’in hafiz. Ve Rabbüke ala küllü şey’in hafiz. El Fatiha.
Comments