
RAMAZAN AYI VE SAVM İBADETİ
Kuranı kerim'de oruç savm olarak geçer. Bir kişinin oruçlu olmasına da siyam veya sayim denir. Savmı Samd diye bir oruç vardır, susma orucu da denir. Meryem suresinin 26. ve 29. ayetlerinde Esteuzibillah İnsanlardan birini görecek olursan. Şüphesiz ben Rahmâna susmayı adadım. Bugün hiçbir insanla konuşmayacağım de. Bunun üzerine Meryem çocukla konuşun diye ona işaret etti. Beşikteki bir bebekle nasıl konuşuruz? dediler. Burada Hazreti Meryemin susma orucu tuttuğunu 2 ayetle Cenabı Hak bize bunu haberdar ediyor. İşte buna samd orucu diyoruz. Bir başka ayette ise Esteuzibillah; Zekeriya Rabbim çocuğum olacağına dair bana bir alâmet ver dedi. Allah da şöyle dedi, senin için alâmet insanlarla 3 gün konuşamaman. Ancak işaretleşe bilmendir. Yani derdiniz sıkıntınız, işaretle anlatacaksın. Cenabı hak yukarıda Hazreti Meryem'e konuşmaması için emretti ilham etti ama Zekeriya (as.)a ise konuşamamayı emretti konuşmak istese de konuşamıyor. Dili dolaşıyor, kelimeyi telaffuz edemiyor. Cenabı Hak, Zekeriya (as.)a 3 gün konuşma müsaadesini dilemedi izin vermedi, 3 gün konuşamadı ve bunu kendine alamet kıldı. Ayrıca rabbini çok an, sabah akşam onu tespih et. Bu da Ali imran suresinin 41 inci ayeti ve Meryem suresinin 10. âyetinde geçer. Şimdi bu 4 ayeti topladığımızda demek ki geçmişte Cenabı hak hem Hazreti Meryem hem Hazreti Zekeriyya (as.)a susma orucunu emretmiş. Rabbimizin Hazreti Meryem'e ayetlerle hitabı ilham kabilindendir. Yoksa Hazreti Meryem peygamber olarak o ilhamı almış değildir. Ehli sünnet olarak o peygamberin kadınlardan olmayacağı düsturu ve ilkesinden dolayı onu ilham kabul ediyoruz. Görüyoruz ki geçmiş şeriatlarda susma orucu var ancak bizde yoktur.
ORUÇ MÜSLÜMANA BİRER EMANETTİR
Oruç nasıl emanet oluyor, önce bunun temeli olan hadisi şeriflere bakalım; Hazreti peygamberimiz (sav.) buyururlar ki, biriniz oruç tuttuğu gün kötü söz söylemesin ve kavga etmesin. Ne kadar tahrik etseler üzerimize gelseler de kavga etmesin. Şayet biri kendisine söver ya da çatarsa, Ben oruçluyum desin. Ben oruçluyum diyerek maksadımız bunu karşıdakilere duyurmak için değil, kendi üzerimizde bir emanetin var olduğunu teyit ederek emanete helal getirmemek için sabrediyoruz. İkinci Hadisi şerif; Her biriniz bu emaneti korusun. İmsak vakti ile emanet tevdi ediliyor, akşam ezanına kadar bu emaneti korusun.
Üçüncü Hadisi şerif Oruç, kıyamette kula şefaat eder. Ey rabbim ben onu oruç tutan müslümanı gündüz yiyeceklerden ve şehvetlerden alıkoydum onun hakkındaki şefaatini kabul et diye dua eder. Şimdi bu 3 delili topladıktan sonra ortaya ne çıkıyor? Demek ki oruç, manevi ve ruhani bir şahsiyete sahip. Bizim elle tutamadığımız gözle göremediğimiz rabbimizin bize emanet olarak her gün imsak saatinde tevdi ettiği manevi ve ruhani bir şahsiyettir. Bu emaneti imsak saatinde teslim alıyoruz. Akşam ezanı ile geri rabbimize teslim ediyoruz. Yukarda hadısi şerifte buyurulduğu gibi Rabbimize teslim ettiğimizde emanetin kusursuz olması gerekiyor. Emaneti kusursuz teslim edersek ehil olduğumuzu ispat etmiş oluruz. Bunun içinde onu kusurlu ayıplı yapmamak için orucu bozan şeyleri bilmek zorundayız. Peki bu emanet oruç bize neler kazandırıyor? Yine Hazreti peygamber efendimizden bunu 2 uyarı ile bize bildiriyor. Emanet orucun hem kazandırdığını hem de onu yaralayıp kusurlu hale getirip olumsuzluğa dönmemesi için sürekli olarak hassasiyet göstermemiz gerekiyor. Peygamberimiz buyuruyor ki, Oruçlu döşeğinde uyuyor dahi olsa ibadetten sayılır. Yani hani bazen bir kişi oruçluyken fazla uyuduğu zaman orucu uykuya tutturdum diyor ya bakın kaç saat uyursa uyusun isterse tamamı uyusun ibadet oluyor. Başka bir hadisi şerifte ise Kim oruçlu bir kimseyi helalinden yedirir içirirse melekler bütün Ramazan saatlerinde yani imsaktan akşam ezanına kadar onun için istiğfar ederler. Gözyaşı ve kalp yumuşaklığı ile rızıklandırılırlar. Demek ki rızık sadece yediğimiz içtiğimiz şeyler değil manevi rızık dediğimiz rızıklar vardır. Gözden yaş akması, Kalp yumuşaklığı manevi rızıktır. Eğer o rızkı Rabbimiz layık görmediği ise ne kadar çırpınsak gözden yaş akmaz. Sahabi efendilerimizden birisi soruyor. Ya rasulallah oruçluya yedirecek bir şeyim yoksa ne yapalım diyor.Efendimiz ise Bir parça ekmek, bir tadımlık süt bir yudum suda mı yok buyurdular. Allahın suyu bir su da mı bu niyetle veremez bir suyu bu niyetle verebiliyorsa ki herhalde şu anda bütün bu kredi pisliklerini dışında bir su bir de teneffüs ettiğimiz oksijen geri kalan her yere faiz girdi. Yani oruçluya iftar ettirecek şunu mu bunu mu diye kaçacak yerde aramayın veya kendinizi bu konuda yüklü bir vebalin altına giriyoruz da zannetmeyin su yeter buyuruyor. Şimdi şeriatten baktığımızda demek ki iftar vermek varlıklara değil, varlıklıya bir yudum su ver alay eder. Makam mevki sahiplerine değil, onlara bir parça ekmek versen alay eder. Şöhretlilere değil, onlar zaten suyu ve ekmeği orada ikram olarak nimet olarak bile görmezler. Birbirimize değil, yani bakıyorsunuz iftar daveti veriyor, onu çağırıyor, o da onu çağırıyor. Neymiş davet verdim. Hayır, bunların hiç birisi efendimizin anlattığı davet değil. Buradaki meleklerin istiğfar edeceği davet ve o meleklerin hürmetine kalp yumuşaklığı rızkıyla gözyaşı rızkının verileceği davet bu değil garibanlara karşılıksız yedirilen davettir. O gariban hiçbir kişi tarafından davet edilmeyendir. Hazreti peygamberimiz oruçluya 2 uyarıda bulunuyor 1. Oruçlu olduğun günde imsaktan ta ki akşam ezanı Allahu Ekber deyince kadar yüzün asık olmasın. Ne kadar ağır bir sorumluluk herkese muhabbet ve saçıyorsun. Yüzü asık da bu muhabbet tezahür etmediği için oruç emanetini bakın ne hale getiriyor. Yüzü asılıp bunu kavgaya öfkeye, sövmeye, sataşmaya, insanlarla canını acıtacak noktaya kadar götürenlere ne demeli bilemiyorum. 2. Yine peygamberimiz oruç da riya olmaz. Nedir bu hadisi şerif, her ne kadar yaşam tarzı modern, sosyetik bile olsa oruç tutuyor ise biz bunu giyim kuşam yaşam tarzına bakarak riya yapmakla suçlayamayız. Bu hadisi Şerife göre suçladığınız zaman suçlu biz oluyoruz. Ayrıca oruç tutup da namaz kılmayanları bir de eskiden beri şöyle bir töhmet altında tutarız. Namaz kılmıyorsan aç durmana Allah'ın ihtiyacı yok diyerek bu tür kişileri aşağılayamayız. Oruç ayrı ibadettir namaz ayrı ibadettir ve biz sorgulama makamında değiliz. Kim oruç tutuyor o bizim için mümindir.
RU’YET VE RASATHANE
İsrail deyince kaçacak delik arayan 17 Arap ülkesi yine birleşti fitne çıkardılar Türkiye’ye mukavemet edercesine orucu tuttuğumuz 1. günü baş gözlerimizle hilali görmedik diye onlar tutmadılar. Baş gözleriyle hilali görmeye ru’yet denir. Türkiye'miz ise ru’yete değil rasathane astronomi bilgilere göre tutuyor. Peki onlar mı doğru, biz mi doğruyuz dersek Onların da haklılık payı var ama yüzde 100 doğrusunu biz yapıyoruz. Şâfii ulamamızın ikinci derece müçtehitlerinden İmâm sübki, İmam cüveyc, İmam Mansur tabelavi Buyuruyorlar ki Ru’iyet olmadan bile Rasathanenin hesabına göre oruç tutmak bayram yapmak vaciptir. O zaman bu konularda tartışma cedelleşme fitne olmayacağız. Demek ki bu konuda hiç sıkıntımız yok.
Ramazan ayının ilk nimeti teravih namazıdır. Teravih Ramazan ayının nimetlerindendir orucun mütemmim tamamlayıcısı değildir. Oruçla hiç bir alakası yoktur teravih namazını Ramazan ayının sünnetidir. Müekket sünnet namazdır. Bundan dolayı bir kişi oruç tutmamış. Ya da tutamamışsa bile bu kişinin de teravih namazı kılması müekket sünnettir. Kadın, erkek tüm Müslümana da teravih namazı sünneti müekkededir. Kılmamanın sorumluluğuna gelince bu ayın ilk nimetini reddetmiş olur. Peygamberimizin bu ibadete dönük yapacağı şefaatinden mahrum olacaktır. Teravih namazı ile ilgili birkaç meseleye değinelim. Çünkü camilerimizde ya da evimizde kendimiz kıldığımız zaman bunları bilmek zorundayız. Teravih namazının her 2 rekatında oturmak farzdır. O farzı terk ettiğimiz zaman o kıldığımız teravih olmaz. Niyet ederken Allah için namaza diye niyet edemeyiz. Yani niyetimizde teravih kelimesini kullanmak zorundayız. Şafi müntesiplerimiz 2 rekatta selam verir. Hanefiler ise 2,4,6,8,10 hatta 20 rekatta bir selam vererek kılabilir. Hanefi mezhebinden olanlar selam verip tekrar tekbir olamadan o arada konuşur veya göğsünü kıbleden 45 derece döndürürse niyeti tekrar etmek zorundadır. Şafiler ise konuşmasalar da her selamdan sonra niyet etmek zorundadır.
Ramazan ayının ikinci nimeti sahur yapmak. Sahur seher vakti yenilen yemek demektir. Hazreti peygamber efendimiz sahurla ilgili 2 şeye dikkat çekiyor. 1- Bir yudum su içerek de olsa. Sahur yapınız yani çok yorgunuz ihtiyacımız yok, karnımız tok, ne olursa olsun saati kur bir bardak su iç bereketten nasibini al. 2-En azından bir hurma ile dahi sahur yapılması ne kadar güzel olur. Biz hurmayla oruç açarız ama burada tam bizim bilmediğimiz 360 derece zıt bir bilgi ile teçhizlendiyoruz.
Ramazan ayının üçüncü nimet Sabah namazını ikâme etmek. Sabah namazı her zaman var, şimdi bununla ne alakası var diyebiliriz. Doğru ama günümüz müslümanlarına şöyle bir baktığımızda eğer bu Ramazan bereketi olmasa sabah namazını sürekli kılabilen 100 kişiden 10 kişi iken ramazan'ın bereketiyle bu sayı 60’a 70’e çıkıyor. Niye hiç sabah namazı kılmayan kişiler bile ya artık ezan okundu, namazımı da kılayım diye düşünüp o bereketin getirdiği bir güzellik ve lütufla sabah namazını kılıyor. Ancak burada bakın namaz kılmak demedik dikkat edin ikamet etmek dedik. Kuranı kerimizde namazla ilgili 80 küsur ayet var. Hiçbirinde rabbimiz namazı kılın demez namazı ikâme edin buyurur. İkame edin yani onu kayımlaştırın sağlamlaştırın daimi hale getirin, kusursuz hale getirin, sakın ihmal etmeyin demektir. Artık kendinize yerleşik adet edinmiş gibi onu yapmayınca duramayacak şekilde huzursuz olacak şekilde kökleştirin anlamına gelir. Öyleyse sabah namazıyla ilgili bir gözden kaçan hususa değinirsek ramazan ayında sabah ezanı imsak vakti biter bitmez okunur. Ezan okumanın anlamı namaz kılın değil yemek yemeyi bırakın demektir. Hep yıllarca halkımızın karıştırdığı bir şey daha var Seher ve teheccüt bu ikisi aynı şey değil. Seher başlayan bir vakit, teheccüt ise onun son vaktinde kılınan 7 tane ayet ile tescil olunmuş bir ibadettir. Şafiler ise burada hanefilere göre bir az daha toleranslı. Onlarda sadece 5 dakika bekleyerek namazlarını kılabilirler.
Orucun farzlarını bilmek, orucun farzı üçtür; 1- Niyet etmek, 2- Orucu bozan şeylerden uzak durmak, 3- Orucun şartlarını bilmek. Oruç emanetine halel getirmemek zarar getirmemek kusursuz olarak o manevi şahsiyeti rabbimize teslim etmek için orucu bozan şeyleri bilmemiz farzdır. Her Müslüman 3 farzı bilmediği sürece bu oruç emanetini kusursuz teslim edemez.
ORUCA NİYET ETMEK
Niyet kalbin fiilidir? Yani dil dese de olur demese de olur. Dilin bir ehemmiyeti yok. Dil sadece bizim kulağımız duysun, mutmain olalım anlamındadır. Kalbin fiili niyet etmektir, niyetin gayesi adet ile ibadeti ayıran kılıç gibi bir etkendir. Yani bir şey adetlikten niyetle ibadete döner. Biz orucu gündüz tutarız çünkü insanların gece yemesi içmesi adetten değildir, gece genelde uyuma istirahat vaktidir yeme içme vakti değildir. İnsanın da hayvanın da yiyip içme vakti gecedir. Bu bir adettir insanın da hayvanın da âdetidir işte Rabbimiz orucu gündüz emrediyor ki o adeti niyetle ibadete inkılap ettiriyoruz. Gündüz yenilip içilmesi adetini niyet ederek ibadete döndürüyoruz. Bunun hikmeti de budur. Niyetsiz hiçbir ibadet olmaz. Niyet Hanefiler de sıhhatinin şartı, Şafiiler de farzdır. Biz kalben bir şeyi yapacağım diye kastedeceğiz, azmedeceğiz, karar vereceğiz. Ben bunu yapacağım ya da yapmayacağım işte kalbin bu kararı vermesinin adı niyettir. Bir kişi ben sahura yarın oruçlu olmak için kalktım diye bunu kalben biliyorsa bu niyet olur. Oruç olmak için kalktım diye kalp bunu kabullenmiş. O kararı vermişse oruçtur. Bazen kadınlar çocuklarından bazı özel hallerini gizlemek için sahura kalkar ama oruç tutmayacaktır. Sadece çocuğuna oruç tutmaya olumsuz bir örnek olmamak için onunla birlikte kalkar. Bazı kişiler sabah yola gidecek veya ağrısı var, ameliyata gidecek oruç tutmayacak fakat kötü örnek olmamak için çocuklarıyla birlikte oruç tutacakmış gibi kalkar yapacağı işten dolayı orucuyla yan yana götürmeyeceği için bir tereddüt var. O tereddüt yok olmadığı sürece niyet etmiş olmuyor. Tereddüt yok olup karara dönecek.
Sahura kalkmak da bir niyettir diye bir düşünce vardır. Bir kimse ramazanda oruç tutmaya niye etmeden sahura kalksa az önceki sebeplerden dolayı oruç tutmayacak ama kötü örnek olmamak için sahura kalktı. Bu kişi oruç tutmuş sayılmaz 1. imsaktan önce azmetmemiş, kalbinden karar vermemiş ise oruç tutmuş olmaz 2. Sahura kalkamamış veya bilerek kalkmamışsa bu kişiler eğer oruç tutacaksa kuşluk vaktine kadar karar vermesi gerekiyor. Herhangi bir şafii kardeşimizin sahura kalktığı zaman bu oruç yerine geçer deme imkanı yoktur. Niyetsiz orucu asla geçerli değildir diye şafii müctehitlerinin tümünün fetvası vardır. Bu fetvalara göre sahura kalkmak niyet olmuyor.
Şimdi bir gün kavramını açalım var. Bu gün kavramı 3 şekilde incelenir. 1- Devletin resmiyetin ifade ettiği gün var, 23.59 dan sonra bugün biter yeni gün başlar işte bu devletin gün kavramıdır. Bir de örf ve halkın arasındaki terennüm edilen gün kavramı var. Halkımız güneşin doğmasına gün başladı, güneş batınca gün bitti der. Mesela herhangi bir yemin edip o yemini de şu olmazsa diye güne bağladıysak. Bu yeminin süresi akşam ezanı Allahu Ekber demeden yerine getirildi, getirildi getirilmezse yemin üzerimize borc olarak kalıyor. Bir de şer'i gün yani şeriatın koyduğu gün vardır. Bu da kendi arasında ikiye ayrılır Bir imsaktan imsaka bir gün var, namazlar ve oruçlar bu kurala göre gider. Bir de Mübarek günler ikindi başlar ikindi biter. Cuma günü ikindi başlar ikinci biter. Teravih namazlarını işte bu yüzden oruç başlamadan kılarız çünkü ikindiden ay girmiş oluyor.
Niyetin vakti, Yarınki oruca akşam ezanından itibaren niyet başlar, ertesi gün kuşluk vaktine kadar devam eder. Akşamdan başlamasının çok faydası var bu kefaret orucunda önümüze altın gibi çıkacak. Demek ki bugün iftarı açtığımız anda yarın oruca niyet etmemiz için süreç başlamış oluyor. Kuşluk vakti orucun da niyetin son anıdır. Kuşluk vaktinde niyet için oruçlu gibi saat 10’a kadar gelmiş olacağız. Unutarak bir şey yedi içtiyse orucun hiçbir tarafında unutarak yiyip içmek orucu bozmaz iken niyet için kuşluk vaktini bekleyen bir kişinin orucu olmaz. Burada unutmak affedilmiyor. Maliki mezhebine göre oruçlu bir kişi unutarak bir şeyi ağzına 11 ay süresince alıştığı gibi alıverse orucu bozulur. Maliki mezhebine göre unutmanın affı yoktur. Kuşluk vaktine kadar bekleyen kişinin niyeti gece sahurda yaptığımız niyet gibi değildir. Fecirden itibaren oruç tutmaya niyet ettim demek zorundadır. Eğer kuşluk vaktinde niyet edecek kişi fecir kelimesini kullanmasa o gün oruç tutmamış oluyor.
Kuşluk vaktine kadar yani saat 10’a kadar hangi oruçların niyeti yapılabilir, 1- Ramazan orucunun edasına kuşluk vaktine kadar niyet edilebilir. 2 Nafile oruçlarına saat 10’a kadar niyet edilebilir. 3- Günü belli olan adak oruçlarına kuşluk vaktine kadar niyet edilebilir.
İmsak vaktinden önce hangi oruçlara niyet etmek zorundayız, 1- Ramazan orucunun, Adak orucunun ve Nafile orucun kazasına imsaktan evvel niyet edilmelidir. 2-Kefâret oruçlarının her birine imsaktan önce niyet edilmelidir.
Kefaret nedir bir kısa açıklama yaparsak Bir Müslüman hanımına senin göğsün, sırtın işte boynun şuran buran anneminkine benziyor dese bunun için 60 gün kefâret orucu tutmak zorunda. Buna zıhar kefareti denir. Yanlışlıkla hata ile bir adamı öldürmüş olsa ölene de bir rahmet olsun diye kefaret orucu tutması gerekir. Bu hatasının affı için tuttuğu bu oruca katil kefareti denir. Yemin ettik, yeminimizi bozduk o yeminimizi yerine getirmek için yemin kefareti orucu tutar işte bu oruca da yemin kafareti denir. Yemin kefaretin de oruç 3 gün 10 gün tutar Bunu kadınlar çok yapar. Bazen erkeklerde az da olsa yapar o yemini yerine getireceğiz. Ramazan orucuna niyet ettik, gündüz bilerek veya isteyerek keyfi orucu bozduk. Bunun bedeli 60’ı aralıksız kefâret artı bir 1 gün de kazası toplam 61 gün oruç tutmak zorundadır. Bu oruçların tamamına imsaktan önce niyet etmek zorunludur.
Küçük hatalarla emeklerimizi araya vermemek için üzerimize farzı ayın olan temel fıkıh konularını bilmemiz gerekir. Kuranı kerimizde islami ilimler içerisinde sadece fıkıh ilminin adı geçer. Bunun dışında hiç bir ilmin adı geçmez. Fıkıh olmadan hiçbir şey olmaz. Bundan bize sorulacak ben bilmiyordum mazeretine sığınmıyoruz. Kâfir ülkesinde yaşayan biri belki bu mazerete sığınabilir çünkü onun bir özrü var. Orda istediği ilmi elde edecek kitabı hocayı, medreseyi okulu bulamamış olabilir ama bizim ülkelerimizde böyle bir mazeretimiz yoktur.
Bismillah subhaneke la ilme lena illa ma allemtena inneke entel alimul hakim Sadakallahül azim. Subhansın ya rab senin bize bildirdiğinden başka ne bilebiliriz? Her şeyi hakkıyla bilen. Her şeyi hikmetle yapan sensin. Amenna ve saddakna velhamdülillahi rabbil âlemin.
EL FATİHA.
DEVAM EDECEK…….