Hazreti İdris aleyhisselam, Sürekli kesintisiz ve sonsuz ömüre ilk kavuşan mübarek kişidir. Kuranı kerimimizde 2 surede 4 ayet ile hayatı hakkında bilgi verilmektedir. Meryem suresi 56. Ayeti celilede Esteuzibillah; Vezkur fil kitabi İdrise innehu kane sıddikan nebiyya. Ve kitapta İdrisi de zikret şüphe yok ki o bir sıddık bir nebi idi. Burada Cenabı hak Hazreti İdris aleyhisselamın bir niteliğini, bir sıfatını o kadar belirgin aşikar olarak vurguluyor ki sıddık idi buyuruyor.
Sıddık nedir?
Önce bir tarifine bakalım. Sıddık 4 tane anlam ifade eder. 1-Doğru dilli yani konuştuğunda yalan konuşmayan. 2-Ahlâkı dürüst olan yanı o dilinin doğruluğunu ahlakı ile tamamlayan 3-Güvenilir yani kendisinden her alanda başta ırz olmak üzere emin olunan. 4- Dinine sadık olan. Sıddık kelimesi bütün türevleriyle beraber kuranı kerimde 155 kez geçer.
Peki sıddıki hakiki kimlerdir?
Buna da kuranı kerimizle bütünleşerek baktığımızda Cenabı hak Ayetleri ile önümüzü açarak sıddıki hakikilerin 11 tane olduğunu ifade ediyor.
1-Sadak Allahu yani Allah celle celaluhu doğruyu söylemiştir anlamında Cenabı hak asıl sıddık benim diyor. Biz bunu Kuranı kerim okuyup bitirdiğimiz zaman rabbim doğruyu söyledi anlamında bunu kullanırız.
2- Sıddık hakiki Sadak Allahu ve resuluhu geçer burada da Cenabı hak (ahzap/22.) Hem kendi sadıklığını hem kendi ile bir bütünlük içerisinde hazreti peygamberimizin sadıklığını anlatıyor. İkinci hakiki sadık peygamberimiz oluyor.
Bunu biraz sitem vari açtığımızda Allah ve resulü doğru söyler, hiçbir zaman ne Allah celle celaluhu ne Habibullah peygamberimiz haşa yalan söylemzler. Buradan nereye geliyoruz? Peygamberimizin hadisi şeriflerinin doğruluğunu ilahi delilidir. Hadisi şeriflerimize ehemmiyet ve değer vermeyenler değer veriyoruz da bize bozulmadan ulaşabildiği ne inanmadığımız için ölçü almıyoruz diyenler. Hadisi şerifler bize ulaşırken bu kadar zamanda içine karışma eksilme, azalma, çoğalma olduğundan şüphe ve tereddütten değer veremiyoruz derlerken. Peki bizim kuranımızı bize ulaştıran aynı sahabe efendilerimiz değil mi? Kuranı da ulaştıran aynı sahabeler hadisi şerifleri de ulaştıran aynı sahabeler, eğer bu sapkınların hadisi şeriflerden tereddütleri varsa, Kuranı kerim de de aynı tereddütleri olması gerekir. Çünkü nakledenler aynı kişiler. Bu cümleyi sorduğumuzda boğazlarına takılıp kaldığına de şahit oldum. Derler ki hemen bir savunmabilme mekanizması gereği kuran yazıldı da onun için tereddüt etmiyoruz derler. Hadisi şerifler kurandan evvel yazıldı. Mesela Hazreti Ebubekir Efendimizin peygamberimizin hadisi şeriflerini toparlayan belki hiç mi hiç kimsenin bilmediği bir kitabı vardı. Topladığı kendisinin derilere yazıp not edip sakladığı bir kitabı vardı ve kuranı kerim onun devlet başkanlığında toparlandı. Halbu ki hadisi şerifleri yazdığı kitabı peygamberimizle hicret ettiği dönemlerde yazıyordu. O zamanlarda peygamberimiz hayatta olduğu için kuranın toplanmasına ihtiyaç bile duyulmuyordu. Diğer taraftan dünyada hiçbir ilim alanı, hadisi şerifler alanı kadar harf harf nakledenlerin her türlü ahlaki yapılarına kadar zihinsel yapılarına kadar eleştirilerek incelenen başka ilim dalı yoktur. Üzerinde binlerce eser yazılan tek ilim alanı hadi şartlar alandır. Bütün bunlar o alandaki hassasiyeti gösteriyor.
3-Sadakal murselun (Yasin/52.) yani Peygamberler doğru söylemiştir. Hiçbir peygamberin yalan söylemez. Peygamberlerin 6 sıfatı vardır. Biz hep 5 zannederiz ama 6 dır onların ilki sıdktır. Peygamber efendimiz (sav.) Sıdk üzerine bir de el emindir. Şimdi peygamberlerden böyle 1-2 örnek vereceğiz.
kane sadıkal va'di (Meryem /54) İsmail aleyhisselam vaadinde sadıktır. Cenabı hak burada özellikle kuranı terennüm edip ondan her türlü feyiz ve bereketi alan müminlerin de sözüne sadık olmasını ayetle hatırlatıyor.
Yusufu eyyuhes sıddiku (Yusuf/46) Ey doğru sözlü Yusuf buyurarak o kadar iftira atılmasına rağmen ne kadar doğru ve namusunda hiçbir kirlenme olmadığını ayetiyle özellikle vurguluyor.
İbrahim, innehu kane sıddikan (Meryem/41.) İbrahim sıddık bir peygamber idi.
4-Ummuhu sıddikah (maide/75.). Onun anası çok sadık bir kadındı. İsa aleyhisselâmın annesi Hazreti Meryemin sıddıklığını doğruluğunu rabbimizin övdüğü bu ayet hiçbir kadına nasip olmamıştır.
Biz müminlerin rağbet edeceği bir sıddıklık makamına kabul edilebilmemiz bu makamla ödüllendirile bilmemiz için 11 ayette rabbimiz bize yol gösteriyor. Bunlara kısa kısa baktığımızda.
1.Esteuzibillah, amenu billahi ve rusulihi ulaike humus sıddikune. Allah'a ve peygamberlerine iman eden sıddıklardır. (Hadid/ 57.) Çok şükür bunda hiçbir sorunumuz tereddüdümüz yok. Hem rabbimize inanmışız. Hem bütün peygamberlere ve hassaten peygamberimize inanmışız buradan sıddıklığı çok rahat alıyoruz.
2-Saddeka geçer ki bu sıfat Hazreti peygamberimizi tasdik eden mü'minlere verilmiştir. Erkeği, kadını cinnisi, insanı hepsi yeter ki peygamberimizi ama niçin fakat demeden kayıtsız, şartsız tasdik etsin.
3-Vessadikıne vessadakatü buyuruyor. Yani Cenabı hak sadakatli erkekler ve sadakatli kadınlar diye iki gurubu da yan yana sayıyor. Demek ki her sıddık olmaya aday olan kişi Sıddıklık Peygamberlere verilmiştir biz bundan mahrumuz diye umutsuz olmayacak. Bu kapı herkese açıktır. Rabbimiz yukarıda Meryem anneye kapıyı sıddıkah diye hitap ederek açtı. 2 âyette de sıddıkun, sıddıkin diye çoğul olarak bütün erkeklere de açtı.
4-ve lâ sadıkin hamim (Şuara/101.) Cana yakın, sıcak ve sadık bir dostumuz yoksa sıddıklığa tek başına gidilmiyor. Demek ki sohbet için dostluk için bir araya gelmemiz işte bu âyeti celilenin nurunu iktisab edebilmek içindir. Onun için herkesin sanki kendisinin ikizi gibi mutlaka bir dostu olacak.
5-En'amellahu aleyhim minen nebiyyine ves sıddikine ve hasune ulaike rafika. Allah'ın nimet verdiği sıddıklar ne güzel refiktirler. Şimdi Rabbimiz bu ayette biraz daha açtı refik yani dostlarınızı sıddıklardan seçin bunlar diyor. Cenabı hakkın sıddıklığı nimet olarak verdiğimiz diyor. Sıddıklar vardır. Siz bunlar Refik edinin dost edin. Hani bir atasözümüz var Evvel tarik ahir refik lazım Yani o tarikatı o islam caddesine gidebilmek için samimi bir grafik lazım diye işte bu 2 ayeti sanki özetlemiş bir atasözü deyimi halinde önümüze konulmuş.
6-Bi ahdihim izâ âhedû (Bakara/177.), birde muahede yaptıkları zaman sahiplerine sadıktırlar. Yani sıddık olacak iseniz diyor. Yaptığınız anlaşmaya sadık kalın buyuruyor.
7-ma melektum mefatihahu ev sadikıkum (Nur/61.) Dostlarınızın evlerine sizin girebileceğiniz şekilde anahtarını size teslim edebiliyor ise siz gerçek dostu bulmuşsunuzdur. Böyle bir dönemde bu ayeti celile ne kadar ilginç ve ne kadar etkileyici.
8-Sıdk ile girdir, sıdk ile çıkar.(İsra/80.) Bu âyeti celile ne anlatıyor? Biz evimizden kalkıp başka bir beldeye giderken ya Rabbi beni evimden sıdk ile çıkar. Oraya girerken de beni oraya sıdk ile girdir. Diye dua etmeliyiz. Çünkü biz o beldeye o mekâna girdiğimizde fitneler olur, ardından iftiralar olur. İşte bunlardan rabbimize sığınmaz isek iş başa geldikten sonra ne yapsak boş artık suçlu biziz.
9-Ves sadıkine vel mustağfirine bil eshari. Sadıklar Seher vakitlerinde de istiğfarda bulunanlardır. (Ali imran/17.) Cenabı hak eğer diyor siz sıddıklık makamını istiyorsanız seher vaktinde istiğfar edenlerden olmalısınız
10-Ve kunu meas sadikin. Sadıklarla beraber olun. (Tevbe/119.) Sadıklarla sürekli fizikken beraber olma imkanımız belki mümkün değil. O zaman manen beraber olun. Sanki hep birlikteymiş gibi geziye giderken yanımızdaymış gibi salihleri gönlünüzde onlarla berabermiş gibi düşünün. Oturup kalktığınızda sanki onlarla birlikte oturup kalkıyor muşuz gibi düşünün. Bundan bir engel yoktur. Bu durumda sıddıklık makamından nasıl bir kazancımız olacak? 1- Yanlış bir şey yapacak olsak utanırız. 2. Bir başka hadisi şerifte onların anıldığı yere rahmet yağmur yağar buyurulur. Biz onlarla beraber olduğumuzu düşündüğümüz zaman bulunduğumuz yerde manevi rahmet yağmuru yağar başta bizim kalbimiz sonra da etrafımızdakiler istifade eder işte. Bu da kişileri sıddıklığa götürmede bir reçeteyi elzemdir.
11-Fiile bir fî sebîlillâh ulâike humus sâdikûn Sadıklar Allah yolunda mücahede bulunanlardır. (Hucurat/15) Öyleyse Allah yolunda cehd etmeyen gayret sarf etmeyenlere rabbimiz sıddıklık unvanını vermiyor. O zaman ben dinime Nasıl katkı yaparım çabasında olmlıyı cehd etmeliyiz.
Buraya kadar saydığımız bu sıfat ve niteliklerden sonra; Oldu ki bu makama dünyada ulaşmak inşallah nasip oldu. Cenabı hak om zaman nasıl lütuflar, mükafatlar bağşedecek.
Sıddıklar Makamına Ulaşabilenlere Müjdeler
1. Ve vehebna lehum min rahmetina ve cealna lehum lisane sıdkın aliyya. Ve onlara rahmetimizden ihsân ettik ve onlar için dillerde yüksek doğru bir sena nasip kıldık. (Meryem/50.) Yani o sadık kişi vefat edince diyor rabbimiz biz onun ardından o kişiyi anıp onun ismi hatıra gelince insanların hepsinin onu övüp ona dua ettiklerine dönük bir nasip verdik. Şimdi Ebubekir Sıddık Efendimizi, Sahabe efendilerimizi, Nakşibend Hazretlerini, Mevlana Hazretlerini, Yunus Emre Hazretlerini bütün bu zatlar akla gelince her insanlar onları rahmetle anar. İşte âyeti celile insanların dillerinde onları öven yüksek bir sena nasip kıldık. Demek ki ardımızdan övgü senalarının olması bir nimet oluyor. Cenabı hak eğer kullarına kalpten bu senayı yaptırıyorsa vefat edenler ondan istifade ediyor. Firavun, Nemrut dedik mi Lanetullah deniliyor ama ötede bir Allah dostu anılınca hepimiz rahmetullah diyoruz.
2-Sadıkıne sıdkıhum. Sadekatlarının fayda vereceği ve mükafatlandırılacağı o gün. Canabı Hakkın ahrette ilk ağırlayacağı kişiler bu Sıddıklar olacak. Onları nasıl ağırlayacağını, sohbetimizin sonuna doğru göreceğiz. Fi mak'adi sıdkın (Kamer/55.) Cenabı hak bu kullarını sıdk ve sadakat meclisi koltuklarında ağırlayacak. Onları oturtup o koltuklarda oturduğunuz koltuklar gibi ağırlayacağını ifade ediyor rabbimiz. Bir hadisi şeriflerinde Peygamberimiz (sav.) şöyle buyurmaktadır. Gözlerin görmediği ve kulakların işitmediği o gün o sıddıklara nimetler sunulacak.
Cenabı Hak Sıdk ile Kademi neden birlikte andı?
Kadem, 2 manaya gelir. Önde giden kıdemli anlamında bir de ayak anlamına gelir. Cenabı hak Yunus suresinin 2. Âyetinde kademi sıdkın buyurarak peygamberimizi kastediyor. Peygamberimizin sıdk ile kıdem ile rabbimize yakınlığından dolayı kıyamet günü ümmetine şefâat makamı ile ödüllendirileceği için peygamberimizden daha kıdemli kimse olmadığını göstermek içindir. Burada onun şerefini bize göstermek için ona makamı Mahmut buyurduğu şefaat makamı ile ödüllendirecek. Tabi şefaat makamı günümüzde o kadar çarpıtırlır ki hemen oraya bir tek şöyle kelime koyalım. Yüce rabbimiz peygamberimize, diğer peygamberlere, velilere ulemaya, şehitlere şefaat hakkı verirken o sınırı çizen rabbimizdir. Onlara şefaat hakkı vermesi, O ödüllendirme katındaki değerinin bizatihi tescillenmesi ve dünyada bizim bilmediğimiz büyük insanların orada görünür hale gelmesini sağlamak içindir.
Şimdi konumuza döndüğümüzde öyleyse biz bu şefaattan yararlanabilmek için demek ki peygamberimizin izinden yürümemiz gerekiyor. Peygamber Efendimizin (sav.) kayınbiraderi, Hazreti Ömer Efendimizin oğlu genç yaşta sahabeyi kiramın en seçkin fetva verme yetkisine ulaşmış olan Abdullah ibni Ömer, Peygamberimizin nerede oturdu nerede yürüdü, hangi yoldan gitti, nerede istirahat etti, hangi ağacın altında yattı, hangi sudan kaç yudum içti, kaç saat uyudu? Bunları titizlikle takip etmiştir. Kademi sıdkın ayetini belki en cansiperane uygulayabilen sahabidir. Kadem kelimesi kuranı kerimizde 48 kez geçer.
İkinci bir bütünleme de sıdk ile kaid Cenabı hak oturmak ile sıdkı da bütünlüyor. Oturma kelimesi kuranı kerimde 31 ayette geçer. Şimdi hem kademi hem kaid dediğimiz oturma ile ilgili müjdeleri ancak aşağıdaki okuyacağım ikaz ve uyarılara dikkat edenlere veriliyor. Cenabı hakkın davetine icabet etme şerefine ulaşabileceklere mahsus uyarılardır.
1-Kaibune, Allah için cehd eden mücahitler oturanlardan derece ve ecir olarak üstündür. Demek ki bir Müslüman var oturup sadece laf yapıyor, bir Müslüman da var ki sürekli çalışıyor. Nisa suresinin 95. Ayetinde Cenabı hak bu cehd edenlere Mücahit diyor. Mücahit öyle sıradan bir kelime değil. Bu ayetin içinde bu Mücahit kelimesi 3 defa geçer. Ve 3 defa da kaid kelimesi geçer. Cenabı hak burada neyi mukayese ediyor? Hiçbir zaman oturan, cehd eden mücahit gibi değildir. Öyleyse şurada bir araya gelmemiz için yol yürüyenler, cehd edenler, emek çekenler, parasından, rahatından her türlü dünyevi huzurundan feragat edenler, oturanlardan kat ve kat hayırlı ve bereketlidir. Demek ki din için, islam için rabbimizin rızâsına ulaşabilmek için cehd etmemiz mücahit olmamız gerekiyor. Cenabı hak bir ayette 3 defa zikrediyor. Ârapça da 3 çokluktur. 1-2 azdır, 3 çoktur.
2-Kuuden oturduğunuz zaman mutlaka tefekkür edin diyor. Bir başka ayette de Kuuden zikra, zikredin, hem tefekkür edin hem zikredin. Hani tesbihatı olan insanlarla cahillerimiz alay ederler. 2 derstir üst üste ayet okuyorum bakın kuuden tefekurin, kuuden zikra yani siz oturduğunuz yerde hem tefekkür edin hem de zikredin. Tesbihat yapanlar bu ikisini yapıyor ve bu ayete imtisal ediyorlar. Rabbimiz bunlar olursa diyor o zaman sofraya çağıracağımız aday sıddıklardan olabilirsiniz
3-Yustehzeu buyurur. Yani dinimizle istihza edenlerle oturmayın. Şimdi tam zıt bir istikamete geçti. İslam dini ile kuranla Allahla peygamberlerle alay edenlerle kim olursa olsun sakın onlarla oturmayın. Sıddık olmayı istiyorsanız oradan kalkın, uzaklaşın.
4-Mekaide geçiyor. Bu kelimeyi cinler kullanıyor. Biz diyor, gökyüzüne yakın bir yerde havada oturup Melekler den bir şey çalmak için onları dinliyorduk. Yeryüzüne indiğimizde sihir yapanları, büyü yapanları, fala bakanları, medyumları, astrologları, yıldız ve burç falına bakan sapıklıkları ve bunları dinleyenleri saptırmak için Onları getirip bu sapıklara veriyorduk. Bunlar yanına yüz tane daha koyuyor. Öbürleri de ağzının suyunu akarak kimi sihir yaptırıyor, kimi büyü yaptırıyor, kimi fala baktırıyor, kimi medyumluk yapıp para kazanıyor, kimi astrologum diye. Gaybi haber verdiğini zanneden sapık oluyor. Kimisi yıldız ve burç falı diye her gün gazeteleri ağzının suyu akarak hararetle okuyup bugün şu olacakmış diye oradaki bir neydi belirsizin sözüne uyup sanki o gün hayatını ona göre kategorize ediyor. Ben bunlara gitmem, Benim arkadaşımda gitmez. Ben bunları dinlemem. Benim arkadaşım da dinlemez. Ben onların dediklerinin tek bir harfine inanmam. Benim arkadaşım da inanmaz. Çünkü ayet ikaz ediyor. Eğer sıddıkin olacak iseniz bunlara bulaşmayacaksınız. Çoluk çocuğumuz bunlara bulaşmayacak. Bunlar kim oluyor da bir saat sonra dan haber veriyor? Kaldı ki bir saat sonra değil tabii sene sonrayı haber vermeye kalkıyor.
5- le ak´udenne lehüm sıratakel müstekıym (Ar’af/16.) And olsun ki onları saptırmak için senin doğru yoluna oturup onlar için pusu kuracağım. Rabbimizin önünde adeta manen diz çöken iblis bu yemini yapıyor. Yani bu sıddık, muttaki kullarının yoluna oturacağım pusu kurup onları o yoldan saptıracağım. Biz şuurlu olmaz isek iblis görevini yapar dediği ayetteki yetkiyi kullanacak bizimle mücadele edecek. Öyleyse biz şuurlu olacağız.
6-Mutel lakkiyani kaidun. Sağ ve solunuzda oturmuş melekler her şeyinizi yazmaktadırlar. Yani o melekler sürekli oturulu olduğundan namazda sağa sola selam verirken ilk önce onlara selam vereceğiz. Niyetimiz onlar olacak. Kim nereye gidiyor, kimlerle oturup kalkıyor, ne düşünüyor, hangi yolunda cehd gayret ediyor hayatımızın her anını kaydediyorlar. Biri unutsa biri unutmaz biri yanınılsa biri yanılmaz, biri görmese biri görür, biri duymasa, biri duyar. Biz gayri edebi hareket ettiğimizde bize lanet ediyorlar. Ama mecburen 3 yerde bizden ayrılıyorlar.
7- ey mane kum kademun Şu okuduğum ayette sosyal alanda ayağımızı o kadar kayıyorki farkına bile varmıyoruz. Yani siz yemin ediyorsunuz öyle yemin ediyorsunuz ki bu yeminler çoğunuzun ayağını kaydıracak buyuruyor. Hele şu toplumuzda sürekli yemin edenler her şeye yemin edenler öyle olmuş ki önemsiz ve sıradan bir söz gibi görenler çok fazla. Bunlar Sıddıklığa erişemezler, çünkü o yeminlerle Allah celle celaluhunun mübarek adını kirletiyorlar.
8-Ya eyyühel lezine emenu intensurullahe yen surkum ve yüfebbid akda mekum (Muhammed/7.) Ey iman edenler. Eğer siz Allah için yardım ederseniz buyuruyor. Size nusrat verir, ayaklarınızı islam caddesinde sabit kılar, size yardım eder. Peki biz Allaha nasıl yardım edeceğiz dersek Allah için çalışırsanız zorluğuna katlanarak bana ne demeden 1-Dünyadaki Müslüman sayısını artırmaya çalışıyorsak. 2-Müslümanları korumak için gayret sarf ediyorsak 3-Müslümanların akıllarını bilgi ile doldurmaya gayret ediyorsak 4- Gönüllerini nur ile sürülürlandırmaya gayret ediyorsak 5-Müslümanların aralarındaki fitneleri söndürmeye gayret ediyorsak 6-Kafirlerin emrinde zillet ile yaşamalarından koparıp onları kurtarmaya çalışıyor isek 8- Mazlum ve zalim olmalarına engel oluyorsak Allaha yardım ediyoruz demektir. Yoksa hâşâ Cenabı hakkın bizim yardımımıza muhtaçlığı mı var?
9- Ve sebbit akdemana (ALİ imran/147.) Ayaklarımızı kaydırma sabit kıl, bu bilinçli bir sığınmadır. Cenabı hak sürekli bu dua ile bilinçli olarak bana sığının bana iltica edin, buyuruyor.
Konumuz İdris aleyhisselam’dı ama geçemedik. Başlasak bitiremeyiz o yüzden İdris Aleyhisselamın hayatını haftaya işleyelim inşallah. Bugünkü dersimizde sadece sıddıklık konusunu işlemiş olarak tamamlamış olduk. Cenabı hak hepimizi bu nimetlerden bu okuduğumuz ayetlerin bereketlerinden, akıllarımıza gönüllerimizi, nefislerimizi istifade etmeyi nasip eylesin.
Subhaneke la ilme lena illa ma allemtena inneke entel alimul hakim. Subhansın yâ rab senin bize bildirdiğinden başka ne bilebiliriz ki? Her şeyi hakkıyla bilen, her şeyi hikmetle yapan sensin. Amenna ve saddakna Velhamdu lillahi Rabbil âlemin. El Fatiha
Comments