1-Nukallip Hizlanı
Nukallip hizlanı kalp gözlerimizin ters çevrilmesi anlamına gelir.
Cenabı hak Enam suresi 110. ayetinde Euzubillah bismillah Ve nukallibu ef'idetehum ve ebsarehum, biz onların gönüllerini ve gözlerini ter çeviririz, buyuruyor.
Ebsarahum, kalp gözü anlamına gelir. Cenabı hak çevirme ve değiştirmeyi belli delillerden ve fütursuzca fiiller işlendikten sonra verir. Yani suçluların itirazları susturmak için kendi filleriyle delillendirmesini bekler. Rabbimiz kullarının azgınlıkları, taşkınlıkları, şaşırmışlıkları, tuğyanları ve sapıklıkları nedeniyle iman etmeyeceğini bilir. O kullarını önce kendi haline bırakır. Sonra da istek ve arzularını yerine getirmeyerek hizlana tabi tutar.
2-Âma kılınmak
Ama kılınmak, kalp gözlerimizin körleşmesi anlamına gelir.
Hac, Muhammed, Yunus ve Mümin suresinde Euzubillah bismillah, fe inneha la ta'mal ebsaru ve lakin ta'mal kulubulleti fis sudur. Onların gözleri körleşmez velakin sinelerinin içindeki kalp gözleri ama olur, buyuruyor. Rabbimiz burada baş gözümüzle kalp gözümüzün birbirinden farklı olduğunu detaylıca anlatıyor.
İnsan bedeni ruhunun binitidir. Ruh bedeni kendine verilen ömrü idame ettirmek için kullanır. Ruh beden dediğimiz biniti kullanan sürücüdür. Bir aracın kendi farlarının bozuk olmasıyla sürücünün gözlerinin görmemesini karşılaştırdığımızda kullanıcının ama olması çok daha tehlikedir.
Peygamber Efendimizin iki müezzininde birisi olan Abdullah Ümmü Mektum Hazretleri iki gözü de görmemesine rağmen teheccüt vaktinin girdiğini bilir ve teheccüt ezanını okurdu. Bu durum diğer sahabeler arasında hayretle karşılanır müşrik ve münafıklar da dedi kodu yaparlardı. Ayeti celile nüzul olduğu esnada müşriklerin ileri gelenleri Peygamberimiz (sav.) ile birliktelerdi. O esnada Abdullah İbni Mektum da yanlarına gelerek müşrikleriden haberdar olmadığı halde; Ya Rasulullah bana kurandan bir ayet okur musun, dedi. Peygamber Efendimiz o müşriklerin yanında okumayı biraz ağırdan aldı. Bunun üzerine Abese suresinin ilk ayetleri nüzul oldu. Cenabı hak peygamber efendimizi ağır almasından ötürü azarladı. Peygamber efendimiz o günden sonra Abdullah İbni Mektumu her gördüğünde ayağa kalkıp elinden tutar ve kendisi için rabbimden azarlandığım zat hoş geldin diye iltifat ederdi.
Baş gözüne ayn, baş gözü görmeyene âmâ denir. Kalb gözüne de ebsar denir. Ali imran, Nur ve Hac surelerinde 3 ayette kalp gözleri açık olanlara ulul ebsar buyururken kalp gözleri görmeyene de yine 3 ayette mubsirun buyurur.
Kişinin kalp gözleri görmüyor yani mubsirin ise bir şeyin iç yüzünü anlayamaz. Bu kişi ferasetli değildir. Ömür boyu kör kalır. Sosyal hayatında derin düşünceli davranamaz. Ne kadar muttaki olsa da kalp gözleri açılmadan ömrü geçer. Her insanda kalp gözü vardır ama açılması ancak gayretle olur. Cenabı hakkın el basir esması kişinin kalbine tecelli ettiği anda kalp gözleri açılır. Kalp gözü açıldıktan sonra şükretmez de ucub ve kibir illetine tutulursa bu nimeti kaybeder.
Bu kalp gözlerinden birisinin adı semi yani kalp kulağı diğeri de basir yani kalp görmesidir. Hazreti Ömer (r.anh) hutbe okurken bir ara üç defa: "Seriyye, dağ tarafına" diye nida etmişti. O an yüzlerce kilometre uzakta savaş halinde olan sahabe efendilerimiz bu nidayı bizzat duyduklarını ve bu ikaza uyduklarını söylemişlerdir. İşte bu keramet kalp kulağına örnektir.
Hazreti Peygamberimiz (sav.) Her insanın dört gözü vardır, dünya işlerini başındaki gözleri ile din işlerini de kalbindeki gözleri ile yapar, buyuruyor.
Kalp gözleri kapalı kalması gaflettendir. Bu kişilerde şehvet galip gelir. Manevi kokuları almazlar. Koku, rüzgâr ve ruhun kuranımızda geçen rihâ kelimesinden türediğini görüyoruz. Yusuf suresinde anlatılan kıssada Hazreti Yakup’un Yusuf’un kokusunu alıyorum dediği koku ruhun kokusudur. Cenabı hak her doğan insanın üzerine serpiştirdiği reyhan kokusunu rüzgar dağıtır.
Hazreti Peygamberimiz (sav.) Başka bir hadisi şerifte; Rahmanın nefesini yemen tarafından alıyorum, buyurdular. Peygamberimiz (sav.) Burda rahman kokusu derken Veysel Karani Hazretlerini kastetmiştir. Bu reyhanı koku ancak Er rahman esmasının tecellisiyle olur.
Peygamberimiz (sav.) kalbin cilası zikrullahtır, buyurur. Yani kalpteki gözlerin açılması ve er rahman esmasının tecellisine layık hale gelmesi ancak zikrullah ile mümkün olur.
Cenabı hak, Yunus suresi 43. ayetinde euzubillah bismillah e fe ente tehdil umye ve lev kanu la yubsırun yani onlar görmüyorsa sen mi doğru yolu göstereceksin, buyuruyor. Görülüyor ki hidayete erdirmek ancak cenabı hakka aittir.
3-Gulf Kılıfı
Gulf kılıfı değeri kalmayan bir şeyin çöpe atılması için kapıya konulması gibidir.
Bakara, Fussilet, Nisa ve Yasin Euzubillah bismillah kulubuna gulfun, kalpleriniz kılıflıdır, buyuruyor. Zamanın müşrikleri ayetler inince kuranımızla alay ettiler. Cenabı Allah gazaba gelip ve onlara lanet ediyor. Bir müslümanın etrafındakileri güldürmek için şaka olsun diye bu tür alaycı kelimeleri kullanırsa zaman bu kılıca çarpılır.
Gulf kelimesinin 4 farklı anlamı vardır. Birinci anlamı kalbin kılıflar içerisinde gömülmesidir. İkinci anlamı kabuk bağlamış anlamına gelir. Üçüncü anlamı kaşarlanmadır. Dördüncü anlamı ilginçtir ki İmamı Nesefi, zahiri olarak bir erkek çocuğunun sünnet olmadan önceki halinin benzeridir, diyor.
Ayetin devamında; kalilen ma yu'minun, buyuruyor. Yani kalpleri kılıflı olanlar kuranımızın birçok hükmüne inanmamaya başlarlar. Kuranın bir harfine dahi ama, fakat, lakin deme hakkımız yoktur. İman bir bütün olduğu için diğer kısımlarını kabul etmenin bir değeri yoktur. Bir kişi dese ki ben müslümanım ama şeriatçı değilim dese kuranı tamamını inkar etmiş gibi olur. Çünkü şeriat; islama ait dini, ahlaki ve hukuki hükümlerin bütününe denir.
Ayetin 3. Kelimesinde bel leanehumullahu, buyur ki onlar lanetlenmiştir anlamına gelir.
Peygamber Efendimiz (sav.) kılıflı kalp kafirin kalbidir buyuruyor. Küfre düşen bir kişinin kalbi kılıflanır.
Peygamber efendimizin kalple ilgili hadisi şeriflerine baktığımızda kalbi 8 farklı kategoride tarif ettiğini görüyoruz.
Kalplerin hazır oluş sıfatları
1-İmanı içen kalpler; susuz toprağın suya kavuştuğunda suyu yuttuğu gibi imanı içen kalptir.
2-Fitneyi somuran kalpler, bu kalpler de kumlu toprak gibidir.
3-Tüy olmayan ve kandili ışıl ışıl yanan kalpler; içinde hiç şüphe olmayan humuslu toprak gibi olan kalptir.
4- İki yüzlü kalpler; Hem iman hem nifak bulunan kalptir. Çorak ve killi toprak gibidir. Bir ürün yetişmez.
5-Eğri kalpler; Çamur toprak gibidir. Başarsın ayağın kaya güven olmaz
6- Ters çevrilen kalpler; Necisli toprak gibidir. Biten gül bile olsa uzak durulur.
7- Mühürlenen kalpler; Bunlar da granit mermer gibidir.
8- Kılıflanan kalpler; İçi dolu işkembe gibidir. Ağzı bağlanmış atılmaya hazır çöp poşetine benzer.
Bu musibetler insanın başına neden gelir?
1-Neml ve Kasas suresinde Euzubillah bismillah tukinnu sudurhum, kalplerdeki gizlenenler, buyuruyor. Burada geçen tukinnu kelimesi kuranımızda 12 yerde geçer.
Saffat suresinin 49. Ayetinde euzubillah bismillah Ke enne hunne beydun meknun, onlar, iyi korunmuş yumurta gibidir, buyurarak gizlemek kelimesi ile birlikte kullanmıştır. Onların kalbinde yumurta gibi gizli kibir vardır.
2-Nahl ve Enam suresinde Euzubillah bismillah esatirul evvelin, kafirler evvelkilerin masalları derlerdi, buyuruyor. Yani onlar kuranımızın ayetleri için masal benzetmesi yapıyorlar. O kafirlerin devamı günümüzde de mevcuttur. Bunu dönemimizde çeşitli ortamlarda duyarız.
3-Enam suresinin 26. ayetinde Euzubillah bismillah Ve hum yenhevne anhu ve yen'evne anh, onlar başkalarını kurandan ve peygamberden ayrı koyarlar ve kendileri de ondan uzak dururlar, buyuruyor.
Cenabı hak maide suresinin 41 ayetinde euzubillah bismillah Lem yuridillahu en yutahhire kulubehum, yani onların kalplerinin temizlenmesini istememişizdir, buyuruyor. Yukarıda ki üç suçu işleyenlerin cezasını bu şekilde ifade buyuruyor.
Yani kişi tesbihatla, zikirle ibadetle gayret edecek Cenabı hak da bu temizlemeyi murat edecek.
Kendi kalbine ve nefsine zulmeden bu zalimlere cezası 3 katagoride verilir.
1-Mekri huda; bir müslüman ucba kapılır ve onunla denenir. Hazreti ömer efendimizin Sasani impartorluğu’na son verince şükür namazı kılıp Ya rabbi beni mekri huda ile imtihan mı ediyorsun diye dua ettiği duyulmuştur.
2-Keyd; Keyd tuzak demektir. Diğer adı da istitraçtır. Bunların bir kısmı ilahlık iddiasında bulunur. Aslında bu üstünlükler onlara verilen bir cezadır. Onların bu küfürlerinde suçüstü yakalanabilmeleri için verilen musadedir. Kendilerinde oluşan bu büyüklenme ile ahiretini eliyle yok eder. Kendine olan aşırı güveninden dolayı büyüklenip kendini üstün görür. Bundan lezzet alır ve gittikçe Allahtan uzaklaşır. Verilen bu istitracı hakkı olduğunu düşünüp kaybetmemek için mücadele eder.
3-İlla mühlet; Cenabı hak mühlet verir. Ne kadar zalim olsa da ömrü tamamlanana kadar müsaade eder.
4- Helak; Azazil, Karun, Firevun ve Nemrut gibi sapkınlar belli bir şımarıklığa ulaşınca Cenabı hak helak eder.
Ey rabbimiz filistin müslümanlarına zulmeden zalimleri rezili rüsva eyle. Amin, amin, amin… el fatiha.
Comments