Hazreti Meryem'in Hamileliği Ve Yaşadıkları
Hazreti Meryem zamanında Kudüs'te Beytül Makdiste Aynı Sülvan pınarı adında bir su vardı. Mekke'deki zemzem gibi bir konuma sahip bir suydu. Eğer bir kadına zina suçu affedilerek iftira atılsa bu pınardan o kadına mutlaka bu sudan içirirlerdi. Eğer kadın öyle bir suç işlememiş ise sudan hiçbir zarar görmez idi. Ancak zina suçu işlemiş ise o sudan sonra mutlaka o kadın ölürdü. O günkü İsrailoğulları, Hazreti Meryem'in hamileliğini duyar duymaz bir katıra bindirilerek bu pınara zoraki getirdiler. O sudan Hazreti Meryem'e içirdiler fakat suyun hiçbir zarar vermediğini gördükleri an yaptıklarının büyük bir suç olduğunu anlamış olsalar da Hazreti Meryem orada şu duayı yaptı. Yarabbi hiçbir mümine kadını böyle bir suç ile toplumda mahcup etme diye dua edince o gün o su kurudu. Ve ondan bugüne dek o pınardan bir damla su akmadı.
Meryem suresinin 22. Ayetinde Esteuzibillah, Artık Meryem, nefi ruh ile ona hamile kaldı. Onunla hemen uzakta bir mahale çekilip gitti. Hazreti Meryem ayette de ifade edildiği üzere bu olaydan sonra Cenabı hakkın kalbine ilka ettiği ilhamla Beytül Makdisin yaklaşık 45 kilometre uzağında o zaman hiçbir yerleşim yeri olmayan ıssız bir vadi olan şimdiki Beytullahime gitti. Peygamber efendimiz İsra ve Miraç dediğimiz o 2 büyük mucizeyi rabbimiz yaşattığın da o noktaya geldiklerinde Hazreti Cebrail burası Hazreti İsa'nın doğum mekanı buyurunca peygamber efendimiz Burakı durdurarak indi ve 2 rekat namaz kıldı. Demek ki Mübarek mekanları ziyaret ettiğimiz zaman 2 rekat tahiyye namazı dediğimiz selamlama namazı kılacağız. Eğer cami ise tahiyyetül mescit namazı kılmamız üzerimize sünnettir. Ama girdiğimiz camide ilk kez de girmiş bile olsak farz namaz kılacak isek tahiyyatı mescid namazına gerek kalmıyor. Farz namaz onu ifa ediyor. Sadece ziyaret edip çıkacağız ve farz için bekleyecek zamanımız yok ise vakit de kerahet vakti değil ise o mescidden 2 rekat tahiyyetül Mescid namazını kılmadan ayrılırsak o mescidin üzerimizde ahrette alacağı bir hakkı olmuş olur.
Hıristiyanlar bu ayette geçen Hazreti Meryem'in Beytüllahim dediğimiz mıntıkaya giderken doğuya doğru gitti ibaresinden dolayı hem doğuyu hem de Beytüllahimdeki İsa aleyhisselamın doğduğu mekanı ibadet mekanı haline getirmişlerdir. İbadetlerinde de hep doğuya durmalarının sebebi buradan ileri gelir. Yahudilerde de tam tersi Hazreti Musa aleyhisselam zamanında inatçı tutumlarından dolayı Cenabı hak kudreti ilahisi ile tur dağını onların üzerine öyle kaldırdı ki, korkularından sol yüzleriyle yere secde edip sağ yüzü ve sağ gözüyle dağ üzerime düştü mü, düşecek mi diye dağı seyrettiler. Bu şekilde secde etmelerini kuranımız 2 ayetle anlatır. Ondan sonra İsrailoğulları azametli bir dağ gördüklerinde ona doğru ibadet ederler.
Hazreti Abdullah İbni Abbas radiyallahu anha buyuruyor ki Hazreti Meryem'in hamileliği ve doğurması aynı gün içinde oldu. Yani yaklaşık diyor 9 ya da 8 saatlik bir sürede gerçekleşti. Hazreti Meryem kavminden Zekeriye aleyhisselamdan, teyzesinden ve İsrailoğullarının her türlü saldırganlığından utandığı için Mescidi terk edip o şekilde Beytüllahime gitti.
Hazreti Meryem'in Kerametler İle Taçlandırılması
Meryem suresinin 23 ayetinde Esteuzibillah, Derken ona doğum hareketi gelerek kendisini bir hurma ağacının altına gitmeye mecbur kıldı. Dedi ki, ne olurdu bundan evvel ölmüş olsaydım ve unutulup terk edilmiş bulunsaydım. Yani Allahu teâlânın kudretinden babasız çocuk dünyaya getirdiğimi nasıl açıklayacağım diye içerisinde burukluk oluyor. Vakit bir kış vaktiydi. Doğum sancısı şiddetlenince yıllar önce kurumuş bir hurma ağacına yaslandı. Buradan şunu anlıyoruz ki, doğum yapan kadın sırtını güçlü bir şeye yaslanması gerekiyor. Yapa yalnız olan Hazreti Meryem'in etrafına indirilen melaikeler hem ağacın etrafını hem anne ve oğlun etrafını kuşattılar. Hiçbir insan yokken meleklerin yardımıyla doğum gerçekleşmiş oldu.
Meryem suresinin 24.ayeti Esteuzibillah Aşağısından ona şu nida geldi. Tasalanma rabbin senin alt yanında bir su arkı vücuda getirmiştir. Hazreti Meryem tek başına yiyecek yok, içecek yok insan yok. O çocuğa giydirecek bir giysi yok, gencecik bir kız. Cebrail aleyhisselam ayette belirtildiği üzere topuğunu yere vurarak Hazreti İsmail aleyhisselam ve Hazreti Hacer annemize kudretullah'ın zemzemi kışkırttığı gibi orada bir su fışkırdı. Ancak bu suya Hazreti Meryem emredince akacak emre etmezse olduğu yerde duracak. O su kurumuş olan hurma ağacının köküne doğru aktı ve ağaç yeşillendi, meyveye döndü, hurma oluştu, hurma olgunlaştı. Bütün bu kerametler 3-5 dakikada oldu.
Meryem suresinin 25 ayeti Esteuzibillah hurma ağacını kendine doğru silk üstüne derilmiş taze hurma dökülecektir. Cenabı hak sürekli kalbine ilham ediyor, ilka ediyor. Demekki taze hurma doğum yapmış kadına şifa oluyor. Bu yaş hurmayı araştırdığımızda görüyoruz ki bir grama yakın demir minerali vardır. İnsan vücuduna demir ne kadar çok girerse beynine oksijen o kadar çok gider. Çünkü oksijeni beyne demir taşır. Yani demir sanki oksijenin bir binek aracıdır. Bu azaldığı zaman insan uyuşukluktan kurtulamaz. Tefsir ulamamız hurma yok ise diyor o zaman lohusa kadına helva yedirilmesi ve helvanın da ona yakın şekilde koruyacak bir güce sahip olduğunu buyururlar.
Tahnik,Hazreti peygamber efendimizin sünneti seniyesidir. Yeni doğum yapılmış çocuklar getirilip peygamberimiz adlarını koyardı. Peygamberimiz getirilen o çocuğu bir yaş hurmayı ağzında iyice dişleriyle ezdikten sonra tat kısmını şahadet parmağına alır. Yeni doğmuş çocuğun üst damağına şahadet parmağıyla mest eder gibi sıvazlar o çocuğun ilk gıdası olarak kanına karışmasını sağlardı, işte bunun adı tahminidir. Ve sünneti seniyyedir. Kökenine baktığımızda bu adet ve edep Hazreti Meryem'in İsa aleyhisselamı doğum yapmasıyla başlamıştır. Çünkü Hazreti Meryem o yaş hurmayı çiğneyerek İsa aleyhisselamın damağına şahadet parmağıyla mesh etmiştir. O şekilde Hazreti Meryem'e Cenabı hak öğretti her şeyiyle Hazreti Meryem'in yetiştiren rabbimiz öğretti. Müfessirlerimiz buyurur ki Eğer vücuduna zafiyet olan hastalarımız varsa diyor onlar içinde halis balın da insan vücudunda, özellikle ciğerlerinde, midesinde ve bağırsaklarındaki her türlü hastalık için şifa oldu.
Meryem suresinin 25 ayetinde ağaç silkeleme sallama geçer. Burada fıkhi bir hedef gösteriliyor. Hepimizin rızkı kesin var, rızıksız yaratılmış, ne insan, ne cinni, ne hayvan, ne böcek, ne haşarat, hiçbir şey yoktur. Hepsinin rızkı kesin var. Ancak bir kimse her türlü rızkını kazanacak kadar bedeni bir kuvvete sahip olduğu takdirde dilenmesinin caiz olmadığının delilidir. Hazreti Meryem'e ne buyurdu rabbimiz? O halinle kalk lohusa bir halde olmasına rağmen ağacı silkele buyurdu. Demek ki vücudunda bir zafiyet yoksa kudrete haiz ise dilenci olarak cami önlerinde sokak başlarında gezmeyecek. Eğer vücudunda zafiyet yoksa ve bizden bir şey dilenmişse tatlı dille geri çevireceğiz. Kazanma güç ve kudretine haiz değil ise o zaman gücümüz yettiğince bir şeylerle takviye edeceğiz.
Rızkımız kesindir ancak rızkımızı ulaşabilmek için geçerli sebeplere yapışmak üzerimize farzdır. Çalışmak üzerimize farzdır. Geçerli sebeplere yapışmadan, çalışmadan o rızkın bize gelmesi mümkün değildir. Rabbimizin sünnetullah kanunu bu. Bu sünnetullah kanununu kendine göre çarpıtma, yontma veya şekillendirmeye kimsenin gücü yetmez. Yetmediği için de gayri meşru yollara girerek kolaydan elde etmek isteyenler olur. Haram da olsa helalde olsa kişi kesin olan rızkını elde eder. Rızık gene aynı rızıktır, ne artar ne eksilir. Kendisine daha dünyaya gelmeden önce ayrılmış rızkın üstünde ne bir miligram fazlasını kazanabilir, ne bir miligram eksiğini elde eder. Sadece yoluna haram bulaştırmış olur. Cenabı hak Hazreti Meryem doğum yapacağı ana kadar. Kudretullah'ından büyüttü, terbiye etti. Ama doğum yaptığı saniye aile oldu. Aile olunca kudretullah devreden çıktı. Lohusa halinde o hurmayı salla buyuruldu ve hayatı sünnetullaha döndü. Görüyoruz ki rızkımız için gösterdiğimiz meşakkat, gayret, emek, alın teri rabbimiz katında bu kadar değerli.
Hazreti Musa aleyhisselamın elindeki asa aynı Hazreti Meryem'in kuru ağacın bir anda hurma verdiği gibi o kuru bir dal bir ağaç parçası asa da canlı bir yılana dönüyordu. Ağacın iç özünde paranşin diye bir hücre vardır. Bu hücreler ağacı sürekli geliştiren hücrelerdir. Cenabı hak gerek Hazreti Meryem'in kuru hurmasından yenecek hurmaya dönüştürülmesinde gerek Hazreti Musa aleyhisselamın elindeki kuru asanın canlı bir yılana dönüşmesinde o paranşin hücrelerine hayat verdi. Canlanması için hayat verdi.
ya Rabbi bulunduğumuz bölgeyi ülkemizi dünyadaki bütün müminlerin yaşadığı beldeleri susuz ve yağmursuz bırakma, diye dua etmeliyiz. Dua böyle bir ibadettir. Cenabı hak 2 ayeti celilede O yağmur diyor toprağa değdiği zaman diyor toprakta bir titreşim olur diyor. Yağmur esnasında oluşan koku toprağın içindeki elementlere yağmur ile hayat veriyor, canlılık veriyor elementler harekete geçince de koku oluşuyor.
Meryem suresi 26. ayeti Esteuzibillah, Artık ye iç gözün aydın olsun. Eğer beşerden herhangi birini görürsen Ben o çok esirgeyici Allah'a susma orucu adadım. Onun için bugün hiçbir kimseye katiyyen söz söylemeyeceğim de. Yani o doğumundan olan kendi utangaçlığını panikliğini Cenabı hak üstleniyor. Buyuruyor ki sen orucum de yeter, biz seni savunacağız. Doğumunda melaikeler cennetten getirdikleri ipeğe kendi elleriyle sardılar. Ayette gözün aydın olsun geçiyor ki bu yeni doğan çocuk için kullanıyor. Kuranı kerim'de tam 3 surede 4 tane ayet vardır. Her insan kendi çocuğunu baş gözüyle gördüğü zaman nefsi ondan hoşnut olur. Tatmin olur, huzur bulur. Ve kalbi sükun bulur. Bir insan uykusunu bütün hücrelerinin dinlenebileceği şekilde aldığı zaman gözün aydın olsun demek bir de bu hikmeti içerir ki o zaman insanın gözü çok net görür. Gözün aydın olsun demek seni mahzun eden üzen bir şey varsa bunu üzerinden atabilirsin anlamına geliyor. Bunun için insandaki gözyaşı bir sudur. Damarların içerisinden süzülmüş gözüne geldiğinde yaş dışarıya akıyor. Bizim manevi kalbimiz eğer üzüntü yaşıyor ise gözümüzün yaşı sıcak olur. Eğer bir mutluluk sevinç yaşamış isek o zaman da gözümüzün yaşı soğuk olur.
Meryem suresinin 26. ayetinde savm geçti. Bizim oruç diye dillendirdiğimiz kelimedir. O kelimenin bir altında bir de samıt geçti. Samıt susmak anlamındadır. Hazreti Meryem bu oruç ile sefih insanlarla asla tartışma buyuruyor. Onlarla biz tartışacağız diyor. Sefih kelimesi aklı yarım anlamındadır. Cenabı hakkın bu hükmü sadece Hazreti Meryem'e değil bizede geçerlidir. Bu kişilere karşı ne kadar haklı olursak olalım hepimize susmamız vaciptir. Kuran'a göre vacip fıkıhen farzdır. Tartışmayacağız, onlarla hiçbir şekilde mücadele etmeyeceğiz. Bu Hazreti Meryem anneden rabbimiz bize nereye hükümler fışkırtıyor? Onları ela ikna edeceğim veya onlarla cebelleşen, haklılığını ispat edeceğim değil. Mevlana Celalettin Rumiye bir insanın aklı nasıl ölçülür diye sorarlar. O da gülmesi ile ölçülür buyuruyor. Güldüğü şey hiçbir mantığı olmadığı halde katıla katıla gülüyorsa bu akıl noksanlığıdır. Nasıl gülüyorsa o da edebini gösterir buyuruyor. Yani yerlere yatarak gülmesi onun edepten mahrum olduğunu gösterir.
Hazreti Meryem'in Düşük Sefih İnsanlarla Çok Yönlü Mücadelesi
Hazreti Meryem, doğum sonrası hemen nifas hâlinden de kısa sürede temizlendi. Meryem suresinin 27 ve 28. Ayetleri okuyalım. Estauzibillah, Artık onu yüklenerek yani İsa aleyhisselamı kavminin yanına getirdi. Dediler ki ey Meryem doğrusu pek büyük çirkin bir şey ile gelmiş oldun. Ey Harun'un kız kardeşi senin baban kötü bir şahıs değildi ve anan da iffetsiz değildi, dediler. Kavmi Meryem'in kucağında bebeği gördüler. Zaten saldırmak için fırsat arıyorlardı. Ayette buyrulduğu üzere Harun aleyhisselamin kız kardeşi diye hitabın geçmesi Harun peygamberin neslinden geldiğindendir. Ve baban İmran annen Hanne zinakar değillerdi diyorlar.
Meryem suresinin 29. ayeti Esteuzibillah, Bunun üzerine Meryem ona İsa'ya işaret etti. Yani parmağıyla İsa'yı göstererek ona sorun dedi. Henüz beşikte bulunan bir sabi ile nasıl konuşur? Dediler. Yani sen bizi aşağılıyorsun, bizi ciddiye almıyorsun dediler. Ama Cebrail aleyhisselam böyle emretmişti.
Meryem suresinin 30. ayeti Hazreti Meryem'in şahadet parmağıyla Hazreti İsa'yı işaretinden sonra çocuk takati bir lisanla dedi ki, Ben şüphe yok ki Allah'ın kuluyum. Bana kitap verdi ve beni peygamber kıldı. İsa aleyhisselam işaret parmağını gökyüzüne doğru kaldırarak önce kulluğunu itiraf ediyor. Demek ki Allahın kulu olabilme ne büyük makam ki ilk defa bunu itiraf ediyor. Kendisinin ilerde nebi olarak görevlendirileceğini ve bana kitap verdi derken de rasullüğünü ilan etti. Halk Hazreti Meryem'e vurmak için elini kaldırdı ki rabbimiz anında o elini kaldırdığı sağ tarafını felç eyledi. İkinci bir kadın zina suçlaması yapmaya başladı. Sen bunu kimden aldın derken dili tutuldu ve geberinceye kadar konuşamadı. Hazreti Meryemi suçlayanlar üstüne hücum etmelerine rağmen Cenabı hak Enbiya suresinin 91 ayetinde, Tahrim suresinin 12. Ayetinde, Nisa suresinin 156 ayetinde Meryem ırzını korudu buyuruyor. Ona 3 defa kefil oluyor rabbimiz.
Peygamberimiz (sav.) daha dünyaya gelmeden ruhlar aleminde iken hem nübüvvet makamında idi hem nebi idi. Hem resul idi. Doğumunda melekler ve huriler Hazreti Amine'nin etrafında hizmet ettiler. Doğar doğmaz secdeye gitti. Ve ardından Allah'ın resulü olduğunu, şahadet parmağını kaldırarak söylemiş oldu. Oradaki bütün kadınlar buna şahit oldu. Peygamberlik verilmeden evvel hiçbir kula nasip olmayan göğsünün açılıp şerh edilmesi, yani kalbindeki bütün kanların iblisin musallat olmasına sebep olan kanlardan yıkanıp peygamberimizin kalbi nurla tekrar şerh olundu. 40 yaşında risalet verildi.
Meryem suresinin 31 ayeti Esteuzibillah, Ve beni nerede olursam mübarek kıldı. Ve beni hayatta olduğum müddetçe namaz ile zekât ile emretti. Namaz kuranı kerim'de namaz sözcüğü salat olarak geçer. Namaz kelimesi kuranımızda 99 tane ayette geçer. Bir de zekatla emretti diyor.Ama hiç zekat veremedi. Çünkü Hazreti İsa aleyhisselam'ın oturacak bir evi bile olmadı. Kuranımızda bu sorumluluk 59 kez geçiyor.
Meryem suresi 32. ayet Esteuzibillah ve beni. Valideme itaatkâr kıldı ve beni bir isyankâr kılmadı,buyurdu. Meryem suresinin 30. 31. ve 32. ayetlerinde 2 saatlik bebek gelecekteki 9 tane sıfatını saydı. 1- kul olduğunu, 2- Kitap verileceğini, 3- Peygamber olacağını, 4-Beni rabbim mübarek kıldı diyor, 5-Namazı emretti, 6- Zekatı emretti diyor, 7- Anneye itaati, 8- Beni cabbar kılmadı, ben kibirli değilim, 9- Şaki değilim buyurdu.
İmamı malik, buyuruyor ki Kuran'da kaderi anlatan 36 ayetin hepsini bir kenara koyalım Meryem 30,31,32. ayetleri diyor kaderi anlatmakta yeter ve artar en büyük delildir diyor. Daha 2 saatlik bir bebek ileride yapacağı 9 tane işi ileride Yaptığı mı? Evet yaptı. İlerideki bütün yapacaklarını anlattı ve hepsinin de tane tane yaptı.
Hazreti peygamberimiz buyurur ki Kim Allah'ın kaderdeki sırrı anlarsa dünyadaki bütün bela ve musibetler ona çok hafif gelir. Nasıl anlayacağız? Önümüzde bir iş var, bütün sebeplerine sarılıyoruz. Bir türlü o işi başaramıyoruz. Yani o sebeplerin hepsine sarıldığımız halde o iş olmuyor. Önümüzde bir tehlike var bütün tedbirleri uyguluyoruz ama tehlikeden kaçamıyoruz. İşte kaderi anlamanın sırrı budur. Her sebebe sarıldık, o işi aşamadık, yapamadık. Her sebebe sarıldık o belada musibetten tehlikeden kaçamadık. O geldi bize ulaştı. İşte bu kaderdir.
Bismillah. Subhaneke la ilma lena illa ma allem tena inneke entel alimul hakim. sadakallahul azim. sübhansın ya rab senin bize bildirdiğinden başka ne bilebiliriz ki? Her şeyi hakkıyla bilen, her şeyi hikmetle yapan sensin. Amenna ve saddakna velhamdülillahi rabbil alemin el Fatiha.
Comments