HAK iLE BATILIN EGEMENLİK MÜCADELESİ
1-Asa Mucizesi
Esteuzbillah; hiye su'banun mubin, asa apaçık koca bir yılan oluvermişti. Tam 5 surede geçen bu ayeti celile ve yine aynı asa ile ilgili başka ayette Cenabı hak Musa aleyhisselama asanı taşa vur buyurduğunda taştan 12 büyük devasa su fışkırmıştı. Yine diğer bir surede ise asan ile denize vur buyurulduğunda koskoca Nil yarılmış Cenabı hak israiloğullarını Kıptilerden kurtarmıştı. Şimdi bu 3 ayeti celileye baktığımızda Hazreti Şuayip aleyhisselama insan suretinde gelen bir melaike sahibi geldiğinde ona teslim etmek kaydıyla bu asayı emanet etmişti. Hazreti Musa aleyhisselam Şuayb aleyhisselamın koyunlarını otlatmak için kendisine asa gerektiğinde Şuayb aleyhisselamın mahzeninde bulunan 7-8 çeşit asa içerisinden hangisine elini uzatsa bu asa adeta bir canlı gibi kendisi geliyordu. Şuayip aleyhisselâm'ın 2 gözü de görmediği için her aldığında hayır bu asa emanet sen bunu almayacaksın, öbürlerinden birisini alacaksın diyordu. Ama bakıyordu ki yine o asa onun eline verilmiş anladı ki emanetin sahibi damadı Hazreti Musa aleyhisselam ona teslim etti. Cenabı hak ilk önce Musa aleyhisselam yanında kimse yokken onun gözü önünde asayı yılana döndürdü. Onun yılana döndüğünü gördüğü zaman Musa aleyhisselamın nefsinde bir korku oluştu. Bu korku kalbinde değil nefsinde oluştu çünkü peygamberlerin kalbinde korku olmaz. Kimse yokken kocaman bir yılana dönüştürülme sebebi ise hem gözü alışsın, hem gönlü ülfet etmesi içindir. Cenabı hak onu gözüne ünsiyet ettiriyor, kalbine ülfet ettiriyor. Ülfet kalpte, ünsiyet gözde ve korkuda nefiste olur.
O dönemde Mısırda kıptiler ve İsrailoğulları yaşıyordu. Kıptiler, Firavunun kabilesi, israiloğulları da Yakup aleyhisselamın oğulları yani Musa aleyhisselamın tarafıydı. Sayıca israiloğulları çok olmasına rağmen Otorite kıptilerin elinde olduğundan israiloğullarını kötü işlerde çalıştırıyorlar, adeta köle olarak kullanıyorlardı. Otoritenin gücü ile bunların defaten ayrılıp gitme isteklerini reddedip izin vermiyorlardı. İsrailoğulları kalabalık olmalarına ve bu zulmü yaşamalarına rağmen niçin kıptiler ile savaşmıyor diye aklımıza gelebilir. Savaşmıyorlardı çünkü önlerinde peygamber aleyhisselam vardı cihat için izin verilmiyordu hikmeti ise sabretmekten başka çare kalmamış oluyordu. Bir ülkede otorite kimin elindeyse hele hele kâfirlerin elindeyse o otoriteyi kullanarak sürekli Müslümanları aşağılayıp ezmek ve onları kendi işlerinde köle gibi kullanmak asırlardır devam eden zihniyettir ki Müslümanlar silkinmediği sürece bu sıkıntı hep devam edecektir.
2-Hz. Musa Ve Harun Aleyhisselama Nebilik Verilmesi
Hazreti Musa aleyhisselam o asanın ünsiyetini oluşturduktan sonra Cenabı hak kendisine nebilik görevi verdi. Musa aleyhisselam konuşmakta çok zorlanırdı çünkü küçük çocukken Firavunun sakalını haşmetli bir şekilde çektiğinde Firavun Musa aleyhisselamı öldürmeye niyet etmişti. Hazreti Asiye onu koruyabilmek için Hayır bu bilinçli ve senin tahtına göz dikmiş bir çocuğun hareketi değil sadece ve sadece bir çocuk olarak yaptığı bir hareket dedi. İstersen dedi bir ateş közü getirelim yanına bir de altın koyalım. Eğer çocuk ateş közünü alır ise o zaman suçsuz ama yok altını alırsa bilinçli yapmıştır öldüreceksin o zaman öldür dediğinde Musa aleyhisselamın eli tam altına giderken Hazreti Cebrail aleyhisselam devreye girip ona közü aldırdı. O közü gayri ihtiyarı ağzına götürünce de dili şiddetli şekilde yandı, işte konuşamama rahatsızlığı oradan gelir. Abisi Haruna (as.) da peygamberlik verilmesini istemesi, onun hatipliğinden faydalanmak içindi.
Ve böylelikle 2 kardeş Firavunun huzuruna çıktılar. Firavuna getirdikleri gerçekleri tebliğ edip Musa (as) bizi rabbimiz vazifelendirdi buyurunca Firavun alametler istedi. Asa ikinci kez Firavunun gözü önünde yılana döndürüldü. Öyle ki Firavun korkusundan tahtının altına girip Musa aleyhisselamın adeta ayağına öpecek derecede beni kurtar diye yalvardı. Musa aleyhisselam asaya dokununca asa normal hale döndü. Firavun o korkudan tam bir hafta aşırı karın ağrısı çekti. Demek ki insanlar korktuğunda karın ağrısı çekmesi fıtri bir olaydır. Asanın Musa (as) dokunduğu anda deyneğe dönmesi veya yılana dönmesini Taha suresinde Cenabı hak hayye tutun buyurur ki diri ve canlı demektir. Yani asla sihir değildir. Aynı mucizeyi Bedir savaşında Hazreti Ukkaşenin (ra) kılıcı kırıldığında koşarak Resulullah efendimizin yanına geldiler ki, ya resulallah kılıcım kırıldı nasıl savaşayım dediğinde Hazreti peygamberimiz elindeki hurma dalını vererek bununla savaş deyince peygamberimize öyle bir itaat ki bununla savaşılır mı? Bile demeden savaşa gitti. Elini kaldırdığında bir anda dal demir kılıca döndü ve bu kılıç halen müzede sergilenmektedir. İmamı Fahrettin Razi Hazretleri bu olayla ilgili olarak Cenabı hakkın nazarı ve esmasının tecellisiyle ağacı koskoca canlı yılana, demir bir kılıca çeviriyor ise diyor bir kul layık olur da Cenabı hak oraya nazar ederse o zaman o mümin kulun kalbi ne hale döner acaba? Cenabı hak her kulun kalbini günlük 360 kere tecelli ettiğini hadisi şerif ile biliyoruz ama o tecelli sadece tarama şeklinde oluyor. Kalbin içerisine tecelli olunmuyor. Onun için işte Fahrettin Razi buna dikkat çekiyor. O zaman diyor kalbimizde bizi istikametten ayıran olumsuzluk kalmaz öyle olur ki dünyayı içine alan Selim bir kalp oluverir. Yeryüzünde Rabbimizin kudretullah kanunu, sünnetullah kanunu diye 2 kanunu vardır. Sünnetullah kanunun diğer adı da adetullahtandır. Yani yeryüzünde hükümlerin % 99 Cenabı hakkın sünnetullah kanunuyla cari olur. Ama bazen de bu asa gibi kılıç gibi kudretullah devreye girer, bunlarla da mucizeler meydana gelir.
3-Fitneler
Firavunun bu ayak diretmesi ve gözünün önündeki o mucizeleri görmesine rağmen? Musa aleyhisselamın rabbini kabul etmeyip ben de rabbim diye direnmesi üzerine ilk olarak Nil Nehri kurudu. Hiç suyu kalmadı, Halk Firavunun sarayının etrafını çevirdi. Dediler ki, mademki sen ilahım diyordun, Nil kurudu Nili geri akıt dediler. Firavun öyle bir zora düştü ki Nili akıtmaz ise hem ilahlığı tartışılacak hem halkın bu isteği olmazsa ekonomik yöndeki sıkıntı nedeniyle makamı tahtı elinden gidecek. Firavun bir gece vakti herkes uykuya yatınca tebdili kıyafet edip tek başına Nil Nehri'ne gitti. Nil nehrinin içerisine girdi. Ellerini kaldırdı dedi ki, ey ilahi yaradan biliyorum ki ben kendimi bir kere Rab ilan ettim, geri adım atamıyorum ama gerçek rab sensin ne olur beni utandırma sana yalvarıyorum. Bu nehrin suyunu geri bize ver. Sabaha kadar yalvardı. Sabah millet uyanmadan geri döndü ve Cenabı hakkın hikmetindedir niçin verdi bilemeyiz. Nil'in suyunu geri verdi. Ama kıptilerin 6 tane ağır imtihandan geçirildiğini Araf suresinde görüyoruz. Birinci imtihan Nil'in kurulması ve geri verilmesi. Müslümanlar olarak bu sıkıntıları kısmen bölge bölge yaşarız. Biz Müslümanlar yaşadığımız zaman musibet olur, imtihan olur kâfirlere yaşatıldığı zaman fitne olur. Cenabı hak ikinci olarak Cumartesi başlayıp sonraki cumartesine kadar kesintisiz yağmur yağdırdı. Kıptiler yüksek bir yere çıkıp orada aç susuz 8 gün beklemek zorunda kaldılar. Ama aynı birlikte yaşadıkları israiloğullarına bir şey olmuyordu. Musa aleyhisselama gelip biz pişman olduk. Ne olur dua et bizi kurtar dediler. Musa aleyhisselam dua ediyor, kurtuluyorlar ama gene aynı isyana devam ediyorlardı. Cenabı hak ikinci hafta çekirgeleri Musallat etti öyle ki çekirgelerden uyuyamaz hale geldiler. Yine Musa aleyhisselama gelip biz işte pişman olduk dua et dediler. Cenabı hak bu musibeti de kaldırdı. Kıptiler yine eski hallerine döndüler. Sonra keneler musallat oldu derilerine yapışıp kanlarını emiyor ve o şekilde vücutlarını neredeyse kangren ediyordu. Dördüncü olarak kurbağalar istila etti. Yemek pişirmek için ellerindeki nimetleri hazırlıyorlar ama pişti diye kapağını açtıklarında tencerenin içi tamamen kurbağa oluyordu o kadar ki artık konuşamaz hale geldiler konuşmak için kim ağzını açsa ağzına atlıyor ve içerisine gidiyordu. Beşinci olarak daha ağırı kan ile imtihan edildiler. Ne içseler kana dönüyordu. İsrailoğullarından biri içerken normal güzel su ona geçtiği anda kan oluyordu. Yine Musa aleyhisselama geliyorlar musibet kalkınca yine eskiye dönüyorlardı. Musa aleyhisselam bunlardan çok incindi. Yunus suresi'nde geçtiği üzere ya Rabbi bu kâfirlerin mallarını yok eyle diye beddua etmek zorunda kaldı. O anda abisi Peygamber olan Harun aleyhisselam da amin amin diye Musa aleyhisselamın duasına destek verdi. Kıptilerin bütün her şeyleri taşa dönmeye başladı.
700 lü yıllarda Mısır'a vali olan Abdülaziz bin Mervanın döneminde kıptilerden kalma buldukları bir çuvalın içerisinde yumurtalar, cevizler, nohutlar, mercimeklerin taş haline dönmüş olduğunu gördüler. Kuranı kerim'de anlatılan bu olaylar birer ay süreyle etkisini gösterdi. Ancak yenisi gelince ondan daha ağır geldi. Kıptiler, hiçbirisinde geri adım atmadılar. En sonunda Cenabi hak bunlara 3 yıl süren ağır bir kıtlık verdi ki o kıtlık Araf suresinin 134. ayetinde Esteuzibillah; kalu ya mused'u lena rabbeke bi ma ahide indek, Ey Musa sana olan ahdi hürmetine rabbine bizim için dua et. Bu ayet kişilerin hürmetine diye yaptığımız dualara sataşıp kendilerini bir şey bildiklerini zannedenlere cevaptır. Görüyoruz ki Araf 134. ayet peygamberimizin hürmetine, kuranın, esmasının, mübarek mekanların, mübarek günlerin hürmetine yaptığımız duanın kaynağı ve delilidir.
Sonra Kıptiler Musa aleyhisselam ve Harun aleyhisselama dediler ki bütün bu yaşadığımız sizin ikinizin uğursuzluğu yüzünden oldu. Uğursuzluk kelimesini ilk icat eden kıptiler oluyor ve 2 peygamberi uğursuz ilan ediyorlar. Şimdi biz bu uğursuzluk kelimesini kısmen işlemek zorundayız. Bir hadisi şerifte Hazreti peygamberimiz buyurur ki, Kuşların uçuşundan uğursuzluk sonucu çıkartarak yolculuğundan geri dönen bizden değildir. 3 tane hadis şerefimiz var, yine sallallahu aleyhi ve selam buyurdu ki, 3 kez (dinde çokluğu ifade ediyor) bir şeyi uğursuz sayma şirktir. Müslüman kendine bir şeyi 3 kez bu bana uğursuz geldi dediği anda şirk koşmuş oluyor. Diğer bir hadisi şerif; Uğursuz sayma biz de yoktur. Yani dünyada uğursuz diye bir şey yoktur. Son hadisi şerif Resulullah sallallahu aleyhi vesselam buyurdu ki; Her kulun kalbine bazen bir şeyi uğursuz sayma hissi girer. Kişi bunu hissettiği zaman (uzun diye tamamını almadık Allahumma olarak başlayıp Allaha alâ külli şeyin kadir diye biten bir dua var) bu duayı okusun buyuruyor. Bir diğer yerde de bu duadan sonra rabbine teslim olsun yoluna devam etsin buyuruyor.
Taha suresinde Estauzibillah; Kale mev'ıdukum yevmuz zineti ve en yuhşeren nasu duha. Hazreti Musa Firavuna dedi ki Buluşma vaktimiz sizin zinnet günü (kıptilerin Bayramı oluyor) kuşluk vaktinde olsun. Kur'ani kerimde bayram kelimesi tek bu ayette geçer. Diğer ayetlerde bayram kelimesi geçmez. Kur'ani kerim raiden buyuruyor raidi fıtr Ramazan Bayramı, raidi adha Kurban Bayramı demek. Kestiğimiz kurbanların adı Udhiye kurbanıdır. Hacca giden hacılarımızın haccı ifa etmeye şükür olarak kestikleri şükür kurbanının asıl adı hedye kurbanıdır. Çünkü onlar seferi olduğu için bizim burada kestiğimiz udhiye kurbanına mesul değiller. Ve Cenabı hak Bayramda herkes güzel giysilerini üzerinize giyin tertemiz halinizle o gün müminlerle birlikte bayramınızı kutlayın buyuruyor.
Firavunun bütün halka duyurmasıyla bayram günü kuşluk vakti 70 bin insan toplandı. Sihir hakkında bir belli altyapımız olması için sihire bir giriş yaparsak Kuranı kerim sihir ve o sihir yapan sahirlerle ilgili 60 tane ayet vardır. İlk defa İbrahim aleyhisselam zamanında başlamış sonra Musa aleyhisselam döneminde daha farklı bir boyuta ulaşmıştır. Süleyman aleyhisselam zamanında ise zirve yapmıştır. Onun için Hazreti Süleyman aleyhisselamın peygamberliğindeki en büyük hamleleri hep sihir yapanlarla mücadele olmuştur. Sihir kelimesi 3 alanda kullanılır. Birisi illüzyon sihirbazlık ki bunların yaptıklarının gerçek sihirle uzak yakın hiçbir alakası yoktur. İkincisi bir insanın diğer bir insana yaptığı sihirdir. Kendinin ne tür bir nefsi hırsı arzusu intikamı varsa o kişiyi etkilemek için ona sihir yaptırır. Buna da Rukya denir, efsun denir, büyü denir, muska denir. Üçüncüsü ise işte bizim konumuzu ilgilendiren kitlelere yapılan sihirdir.
Mucize ile sihrin mücadelesi
Peygamberlerin yaptığı mucizedir, mucize aciz bırakan demektir. Cenabı hak Peygamber aleyhisselamın elinde mucize yoluyla kudretini gösteriyor. Bir ağaç parçası koca bir yılana keskin bir kılıca dönüyor. Sihirbazlar içlerini civa ile doldurdukları her birini bir devenin zor taşıdığı 300 adet urganı sihirle hareket eden bir yılana dönüştrüp alanda bulunan yaklaşık 70 bin kişiyi etkileyemek istiyorlardı. Bir iş yapılırken 2 sebep olur. 1- Müslüman'ın yapışacağı sebepler, 2- kâfirlerin yapıştığı sebepler. Bizler kaime müsebbibi deriz. Yani nimeti verene güvenme anlamına gelir. Cenabı hak müsebbibi hakikidir. Yani bizim elimizdeki sebepleri yaratan bizim elimizdeki sebeplerle keyfimizi tahakkuk ettiren müsebbibi hakiki Cenabı haktır. Onun için kâfir de olsa her insanın her cinnin üzerinde müsebbibi hakiki olan rabbimizin kaimim müsebbibi hıfz (koruma) elbisesi vardır. Cenabı hak samadani sıfatı veya rabbani sıfatıyla kişiye gazabı vaki olur ise o elbiseyi soyar o zaman o kişi cinlerin oyuncağı olur, kimse kurtaramaz. Biz müsebbibi hakikiye güvenirken Firavun tarafı ise elindeki yaptıkları dünyalık sebeplere güvenirler. Allah'a güvenmezler.
Musa aleyhisselam Firavunu sarayında imana davet etmesinden sonra Firavun öyle korkmuştu ki Musa aleyhisselama suikast tertipleyerek öldürüp kurtulmak istemiş. Ancak suikastçiler ne zaman Musa aleyhisselam'a hücum etseler asa bir anda yılana dönüp (yukarıda anlattığımız hıfz elbisesinin onların gözüne görünür hali) korumaya alınca hepsi ne yapacaklarını şaşırıyordu ve türlü suikast yapamadılar. Firavunun danışmanlarından kendi amcasının oğlu da gizli bir mümindi. Firavunu suikast fikrinden çeşitli şekillerde ikna ederek vazgeçirdi. Şimdi konumuza geri dönersek alanda sihirbazlar Hazreti Musa'ya dediler ki sen mi ilk başlayacaksın, biz mi ilk başlayalım? Musa aleyhisselam onların bu nezaketlili tavırlarına cevaben dedi ki, önce siz başlayın çünkü hikmet ilahi önce onların başlaması gerekiyordu. Eğer önce Musa aleyhisselamın asası o alanda ejderhaya dönerse halk korkup kaçar, o zaman oradaki mücadeledeki amaç gerçekleşmezdi. Onlar ellerindeki urganları yere atıp harekete geçirdiler. İnsanlar korkularından birbirlerinin üstüne çıkmaya başladılar. O anda Taha suresinde anlatıldığı üzere Cenabı hak Sağ elinle at buyurdu. Sağ elini kullanmasına özellikle dikkat çekti ki bizimde hangi elimizi nerede kullanacağımızın işaretidir. Musa (as.) asasını yere atınca yılan görünümlü o devasa urganların tamamını yuttu. Ve Musa(as.) o yılanı eline tekrar alınca asaya döndü.
Kuşluk Vakti Kafirler Akşam Vakti Dirayetli Şehitler;
Oradaki topluluğun yüzde doksanı Müslüman oldu. Musa aleyhisselama edep ve saygıyla hareket etmeleri hürmetine bu olaydan sonra dirayetli şehit oldular. Hayatları tamamen sahir olarak geçmiş, ibadetleri yok, amelleri yok ama dirayetli şehit oldular. Musa aleyhisselamın mucizesi karşısında secdeye kapandılar. Başta Firavunun amcasının oğlu olmak üzere Firavun hepsinin çaprazlama kollarını ve ayaklarını kestirerek şehit etti. Ama onlar korkmadan Ya Rabbi bizim canımızı Müslüman olarak al diye dua ettiler. İmam Maturidi Hazretleri tahvilat isimli tefsirinde her müslümana bütün vakitlerde ya Rabbi Müslüman olarak canımızı al diye yalvarması vaciptir diyor. İtikattaki vacip farz demektir. Bir müslümanın sonunun ne olacağı meçhul iken bugünkü haline bakıp da ucube kapılma gibi bir lüksü yoktur.
Kuranımızın mümin suresinde tam 5 ayet Firavunun amcasının oğlu olan gizli mümin zatı anlatır. Bu zatın eşinin adı hepimizin bildiği Hazreti (Maşite) Maşıtadır. Maşıta tarakçı demektir, yani Firavunun kızına hizmet eden, saçını tarayan anlamına gelir. İşte bu gizli mümin olan zat idam edilince baktılar ki onun hanımı da aynı şekilde mümin Firavun hıncını ondan almak için hanımını ve çocuklarını fırında yaktırdı. Hazreti Maşita firavundan dedi ki; Çocuklarımın kemikleriyle benim kemiklerimi aynı mezara koyun başka bir şey istemem dedi. Korku, ölüm aklına bile gelmedi. Hazreti Maşite böyle bir büyük şehittir. Firavunun öz hanımı Hazreti Asiye (ra.) O mücadele esnasında pencereden bakarak Musa aleyhisselamın galip gelmesi için dua ettiğini gördüler. Ve gidip hemen Firavuna şikayet ettiler.Firavun kaynanasını çağırdı dedi ki, kızını ikna et. Kaynanası ikna edemedi. Hazreti Asiye annemiz dedi ki ben imanımla gideceğim, annem olabilir, Firavun olabilir kimseye eyvallahım yok dedi. Firavun ellerini ve ayaklarını çivilettirdi sonra üzerine öyle bir büyük kaya koydurdu ki kayanın altına şehit oldu.
Firavun gariptir ki kendisinin dışında öküze ve sığırlara secde edenlere memnun kalırdı. Halk da bundan güç alarak altından öküz başı sığır başı putlar yaptırdı, boğazlarına taktılar. Bakın bugün bunların benzeri gördüğümüzde kökeninin nereden geldiğini bilmemiz açısından ifade ediyorum. Ancak bu büyük yenilgiden sonra Firavun utancından dışarı çıkamaz hale geldi.
Özetleme yaparsak sihir geçici süre yani hakikat ortaya çıkana kadar kendisini doğruymuş gibi gösterir. Mesela bir kişiye sihir yapılsa o sihir; 1-uyuyunca tesiri geçer. 2- En azami 40 gün sonra hiçbir tesiri kalmaz. Yani 40 gün kendini hakikat gibi gösterebilir. Ondan sonra hiç olduğu ortaya çıkar.Kitlelerin zihinlerini etkileme sihri tam 6 surede 83 ayette anlatılır. 15 asırdır anlatılan bu mucize sıradan 5-10 sahirin peygamberin asasıyla mücadelesi değildir. Ülkelerin iktidarını hassaten hakkı ikame edecek yöneticilere vermemek ve verdirmemektir, işte orada Firavun bunun temsili anlatımıdır. Nüfusu az olan kıptiler iktidarı kendinin 4 kat olan israiloğullarına sihir gücüyle verdirmiyor. Günümüze hitap eden bu büyük mucize, uluslararası sermaye sahiplerinin medya imkanı ve etkisi ile Firavunsal fikirlerini sihirlettirereki slam dinini ve Müslümanları saldırgan ve suçlu gösterebilmek için çarpıtılmış ve yalan haberleri yayarak modern sihri en etkili şekilde kullanmaktadırlar. Bunu Muhittin Arabi fütuhatında şöyle ifade ediyor, Bu kâfir Firavunsal zihniyettekiler diyor bir toplumun sihir etkisine medyayla almak istediklerinde onları küçümsedikleri için bu etkiyi yaparlar. Firavun ve Hazreti Musa ve ona tabi olan mü'minlere küçümsemiş ve onları sihrinde boğmak istemiştir. Onun için Araf suresinde biz onların üzerinde ezici bir güce sahibiz. buyrulur ki işte günümüzdeki bu medya sahibi olan sermayedarlar da ezici güce sahibiz demekteler. Bunu İmam maturidi Hazretleri şöyle açıklıyor, Biz müslümanlar dünyada her şeye her zaman, her dönem hakim olmalıyız diyor. İşte bu stratejiyle sermayedarların besleme sahirleri, islam ülkeleri liderlerinin özgür etkileri ile mücadele etmektedirler. Hakkı ikame etmeye çalışan bu liderleri yıpratabilmek için yalan iftiralar atarak. Hizmetlerini çarpıp sulandırarak algı oluşturup, sevenlerinin güvenlerini sarsmaktadırlar. Gerçekleri manipüle ve provokasyonları ile itibarsızlaştırarak iktidarı verditmeyerek egemen ve tam bağımsız islam ülkesinin doğmasına fırsat vermemektir. Hakkı ikame etmeye çalışan milli ve dini liderlerin iktidar olamaması için itibarlarını ve güvenilirliklerini yıpratmak, liderliklerini baltalamaktır. Peygamberimizin bu mucizevi uyarısı işte bu gerçeği bize ihbar etmektedir. Hadisi şerifte buyurulur ki; Liyyeyi umarayı Emirul umaramı bana bırakır mısınız? Komutanlarımı asker ya da sivil yöneticiler mi, valileri mi? Milli ve dini olan liderleri moderin sahirlerin provokasyonları ile siz de mi yalnız bırakacaksınız? Onları bana bırakın yeter diyor.
Özetlersek Enfal suresi 46.ayetinde Esteuzibillah, vela tenazeu fe tefşelu ve tezhebe rihukum birbirimizle didişmeyin sonra içinize korku düşer. Sizi başarıya sürükleyen rüzgarınız kesilir de kuvvetiniz devletiniz elinizden gider. Psikolojik üstünlüğümüzü kaybedersiniz diyor. Bütün bunları buyuran Cenabi hakkın uyarısını dikkate almadıkça saldırıya maruz kalan milli ve dini liderlerimizin yanında konuşlanmadıkça müslüman'ım diyen her bireyin kesbi ile fiiliyle sebati azimi ile sayı gayret ederek modern sahirlere hak galip oluncaya dek kamil bayramımız olmayacaktır.
Bu hedefe ulaşabilmek için rabbimiz bütün sayibimizin mansur ve muzaffer kılsın. Amin amin amin. Bismillah subhaneke la ilme lena illa ma allemtena inneke entel alimul hakim sadaka allahul azim.
Subhansın yarab senin bize bildirdiğinden başka ne bilebiliriz ki? Her şeyi hakkıyla bilen, her şeyi hikmetle yapan sensin. Amenna ve saddakna velhamdülillahi rabbil alemin el Fatiha.
Comments