Habibi Neccar Hazretleri
Hazreti İsa Aleyhisselam Antakya ya gönderdiği havarilerinden Yahya ve Yunus adındaki iki havarisi Antakya’ya ilk girişte koyun otlatan yaşlıca bir adama rastladılar. Bu yaşlıca kişi Habibi Neccar Hazretleridir. Neccar marangoz anlamına gelir. Habibi Neccar yani marangoz olan Habip anlamını ifade ediyor. Habibi Neccar Hazretleri kendince ve gizlice ibadet eden bir zattı yani bildiği yapabildiği kendine kadar ulaşabilmiş ne kadar elinde bilgi varsa onlarla gizli ibadet eden Allah'ı tanımaya çalışan kendi halinde bir ihtiyardı. Peygamberimiz (sav.) henüz daha risalet ile gönderilmemiş iken gıyabi iman eden zatlardan bir tanesi de Habibi Neccar Hazretleri idi bundan dolayı bu gıyabi iman eden zatlara kısa bir değinelim.
Ehli Fetret Dönemi Muvahitleri
Peygamber efendimiz buyururlar ki; Ümmetlerin en önde gidenleri üç kimsedir. Bakın bu üç şahsı Peygamberimiz ümmet olarak nitelendiriyor. Ümmet bir sayısının kaç olduğunu bilemediğimiz bir topluluk ama bu üç kişinin Cenabı Hak katında o kadar bir kıymeti var ki onlar bir kişi olmalarına rağmen ümmet niteliğinde bir değere sahipler. Onlar göz açıp kapayıncaya kadar bile Allah'ı inkâr etmemişlerdir.
1-Ali bin Ebu Talip; Sahabe efendilerimizin hepsine (ra.) diye dua yaparken o bir duadır (ra.) rabbim razı olsun demektir Hazreti Ali Efendimize hasseten Kerem Allahı Veche tabiri ve senası kullanılır. O sena Hazreti Ali efendimizin doğduğu andan Peygamberimizin risaletine kadar ve risaletin geldiği an itibariyle dahi bir ümmet olarak görülüyor göz açıp kapayıncaya kadar dahi küfre meyli olmayan korunmuş zat oluyor.
2- Sahibi Yasin yani Habibi Neccar; Kur'an ı kerim'in kalbi olan Yasin'in de kalbi olan bu tabirdir. Sahibi Yasin Yasin onun hürmetine bize müşerrefen indirilmiş bir suredir. Bu zatı tanınmalıyız ki Yasin suresinin bize anlattığı manayı, derinliğini tanıyabilelim. Yasin suresini tanımaz isek zannederiz ki sadece vefat edenlerin arkasından okunan bir sure gibi zannederiz. Kuranı kerim'in kalbi olan bir süre sadece bu nitelik için midir? Göz açıp kapayıncaya kadar küfür ve şirke düşmemiş bu zata bu sıfatı Resulü efendimiz veriyor.
3- Hazreti Peygamberimiz ismini vermediği firavun ailesinden gizli iman eden zatı bilemiyoruz. Allahu teâlâ öbür alemde böyle bir büyük ümmet olarak gelecek üç kişi, üç ümmet olarak niteleniyor. Habibi Neccar Hazretleri, Hazreti Ali ve firavunun kendi ailesi içinden gizli iman eden kişi. Hadisi Şerife delil olarak baktıktan sonra bu ehli fetret muvahitleri ne anlama geldiği ne bir dönüş yapacağız Peygamber Efendimiz (sav.) buyururlar ki Allah'tan başka ilah olmadığını bildiği halde ölen cennete girer. Bu hadisi serif ehli fetret muhavittlerini anlatır. Ehli fetret; Önceki Peygambere yetişememiş onun getirdiği buyrukları, kitaplarla hiç karşılaşmamışız kendimizden sonra gelecek Peygamberi de hiç görmek nasip olmadan ömrümüz bitmiş ortada boşlukda kalmışız bu insanlara Ehli fetret denir. Allah'tan başka bir ilah olmadığını bildiği halde ölen cennete girer Hadisi Şerifie göre O boşluktaki insanlardan Cenabı Hak ne ibadet beklemiyor.
1-Ona verilen en kıymetli cevher akılla bu kainatı yaratan elbette ki biz gibi aciz bir mahluk hâşâ olamaz bunun bir yaratıcısı var bu bize benzemeyecek güç ve kudrete sahip o subhandır, her türlü eksiklikten münezzeh bir yaratıcıdır diyebilmesi yeterli oluyor.Ehli fetret dediğimiz dönemin insanlarından bunu bildiği halde hayatı boyunca iman ettiğini böyle bir inanca sahip olduğunu gerek korkusundan gerek kendini gizlemek için başka insanlarla diyememiş bile olsa bu kadarcık inanması iman oluyor.
2-Hiç puta secde etmemiş ise yani zoraki olsun korkuyla olsun tehditle olsun hiçbir puta secde etmemiş ise bunlar dikkat edin mümin değil muvahhidlerdir. Mümin Peygamber Aleyhisselamın getirdiği hükümlere iman edene denir. Kurani kerimi bunlara mükemmel isim koymuş tevhidi bilen anlamında muvahit deniyor. Hazreti Peygamberimizin dedesi Hazreti Peygamberimizin babası Hazreti Peygamberimizin anası bunlar bir önceki dini ulaşıp Peygambere ulaştılar mı hayır. Kendinden sonra gelecek evlatları olan Peygamberin risalet dönemine kadar yaşadılar mı hayır bunlar ne oluyor Ehli fetret dönemi muvahhidleri oluyor bunların Allah'ı bilmesi ve bir kez olsun puta tapmamış olması yeterli ehli cennetlik oluyorlar. Bu temelden önce bizlerin önüne bunlar zaman zaman konularak Hazreti Peygamberimizi incitecek onun ailesine dönük müslümanların kalbinde şüphe oluşturuyor, bu bilinçli yapılıyor. işte bunu da bu şekilde artık kenara atmış oluyoruz.
Resulullah efendimizin yıllar sonra gelecek olmasına rağmen daha o gelmeden gıyabi olarak iman edenler:
1-Habibi Neccar Hazretleri, Peygamberimizden 600 yıl evvel yaşadı. eline geçirebildiği öğrenebildiği, okuyabildiği,bulabildiği bilgilerle Peygamberimize 600 yıl önce iman etmiş Sahibi Yasindir
2- Melike Tubba, Arabistan kıtasının tamamına hakim Yemen meliki. Ordusuyla daha küçücük bir kariye olan Yesribten geçerken Medine'nin adını Medine koyan Peygamberimizdir. Medeniyet ismini ilk ifade eden ilk telaffuz eden ilk girdiği şehire medeniyet kültürünün temelini atan Peygamberimizdir. Peygamberimizin risaleti görevlendirilmesinden tam bin yıl önce Yesripten geçerken yanındaki kitaplarla çok iştigal eden âlimleri diyorlar ki Ya Melik bu şehir şimdi küçücük bir karye bir belde ama burası çok mübarek bir yer olacak Çünkü ahir zaman Peygamberi buraya hicret edecek. Kendi vatanından çıkarılacak hicret edecek bura vatanı olacak ve burası bütün dünyaya nur saçan bir mekan olacak. Meliki Tubba bu bilgi üzerine hemen oraya 400 tane aileyi Medineye iskân etti onların her birine ev yaptırdı. Onlara dediki siz sürekli burada ikamet edeceksiniz hiç başka bir yere gitmeyeceksiniz nesliniz burada devam edecek sürekli ilimle iştigal edeceksiniz sizin maaşetinizi Yemen'den ben göndereceğim. Siz yetiştirdiğiniz aile efradı ve nesillerinizle son Peygambere kadar sizin nesliniz de devam edecek. Hicretle gelecek Peygamberimiz için bir tane de boş ev yaptırdı. O eve yerleştirdiği aileye de bir mektup bıraktı. Peygamberimize iman ettiğini yazan bir mektup bıraktı. bunu dedi torundan toruna aktararak ne zaman ki Allaha teâlâ onu bu evde misafirliği, ağırlanması, aziz edilmesi nasip olursa bu mektubu ona ulaştırsın. Nihayet aradan bin sene geçti Resulullah efendimiz Mekke'den çıkarıldı. Medine'nin bütün halkı Peygamberimizin bir an önce gelmesini beklerken hangimizin evini şereflendireceği merak ediyorlardı. Herkes kendi evlerinin kapılarını açarak bekliyorlardı. Medeniye girdiğinde herkes devenin yularını tutup Ya Rasulalah buyurun diye davet ediyorlardı. Hazreti Peygamberimiz (sav.) buyurdu ki devenin yularını serbest bırakınız çünkü o memurdur Cenabı Hak onu öyle donatmıştır ki o gideceğin yere kendi karar verecek. Deve önce şu anki mescidi nebevinin olduğu o zaman boş arsa olan yere geldi. Başını yere sürükledi ağlamaya başladı. Devenin ağlamışına bütün Medine halkı şahid oldu. Çünkü oarası Resulullah efendimizin kabrinin yeriydi. Oradan kalktı tekrar giriş istikametine yakın yere geri geldi. Eba eyyub El Ensari hakikat adı Hazreti Hâlid bin Zeyd (ra.) dır. Onun evinin önüne çökünce Hazreti Peygamberimiz buyurdu ki işte bizim mekanımız burası buyurdular.Böylelikle Medine ahalisinin hiçbirisi benim evime misafir olmadı diye kalplerinde bir şüphe veya herhangi bir üzüntü kalmamış oldu. Hazreti Peygamberimiz o gün eve misafir olunca akşam istiharet ettikten sonra Eba eyyub El Ensari yemeğini getiriyor. Peygamber Efendimiz emanet mektubu hatırlatsam nerede ise getirebilir misin diyor. Mektup getiriliyor okunuyor. Peygamberimiz mektup okuduktan sonra merhaba salih kardeş diye onu taltif etti. Akabinde de buyurdu ki kardeşlerim sakın Meliki Tubbaya sövmeyiniz. Ola ki bu zatın ismini hayatını bu denli muhabbetini bu gaybi bin yıl önceki imanını bilmeyip ola ki sıradan bir melik gibi küfür edebilirsiniz bunun önünü kesmek için de böyle bir uyarıyı biz Ümmeti Muhammed'e yapmış oldu. Bu günkü Medineliler 2500 yıl evvel yerleştirilip iskan edilen 400 alimin evlatları olduğundan dolayı Medine deki insanların fıtratları çok farklıdır. Medine insanı hiçbir yerin insanına benzemeyen naif kibar nezaketli kişilerdir. Hac ve Umre niyetiyle oraya giden Müslümanların memnun olarak ayrılmaları 2500 yıllık kültürden gelen bir kalıntıdır. Cenabı Hak her müslüman'a böyle güzellikler nasip eylesin.
3- Varaka bin Nevfel, Hazreti Peygamber Efendimizin hira mağarasında Hazreti Cebrail Aleyhisselamı asli suretinde görüp de hiçbir insanın kalbinin dayanmasının mümkün olmayan bu manzaradan korkmuştu. O korkuyla gelip de bana ne oluyor ya Hatice diye annemizde paylaşınca Hatice annemiz direk bunu amcasının oğlu Varaka bin Nevfele götürüyor. Eski kitaplarla iştigal eden, gözleri görmeyen bir zattı. Peygamberimizden bütün olup bitenleri dinledikten sonra buyurdu ki inşallah sen ahir zaman Peygamberi olarak görevlendirileceksin ah ömrüm kifayet etse de kavmin seni Mekke'den çıkardıklarında senin yanında olup seni savunabilseydim deyince Peygamber efendimiz o kadar ürperdi ki beni kavmi vatanımdan mı çıkaracaklar deyince evet dedi. Ben ne yaptım onlara ki de çıkaracaklar dedi. Geçmiş kitaplar böyle yazıyor buyurdu.
4- Kus bin Saide, Peygamberimizin çocukluğunda bütün Araplara kabede taptıkları putların ilah olmadığını ilan eden bir hutbe vermişti. Arapların en taşkınları dahi bu zata itiraz edememişlerdi. O da o günden tevhidi savunuyordu. Hazreti Peygamberimizin risalet ile görevlendirilip bu zatlar hakkında rabbimiz onu bilgilendirdiğin de bu Kus bin Saide hakkında da şöyle buyuruyor; Allah Kusa rahmet etsin ben kıyamette onun tek başına bir ümmet olarak diriltileceğini umuyorum.
Tekrar dönelim Sahibil Yasin’e, Yasini Şerif'in, Kuranı kerim'in asıl ruhunu şimdi kelime kelime böyle sokaklarda çamurdan yağmurdan rahatlamamız için döşenmiş karo taşları gibi döşeyeceğiz ki biz Yasini iyi anlamalıyız. Yasin'den Kuranı anlayacağız burada verilen ana temanın ne olduğunu niçin kuran'ın kalbi denildiğini veya niye Peygamberimizin Sahibi Yasin diye taltif ettiğini öğreneceğiz.
Yukarıda birazcık bahsettik. Marangoz Habibi Neccarın evi şehrin dışındaydı. Havariler gelip orada koyun otlatır halde gördüklerinde ilk karşılaşma Habibi Neccar Hazretleriyle olmuştur. Bu zat gizlice ibadet ederdi. Bizi de etkileyecek öyle iki sıfatı var bu sıfatıyla Yasin suresinin kuran ruhu olmasında çok etkileyicidir. 1-Bu zat her gün günlük kazancının yarısını kesin sadaka veriyordu. Ve kenardan köşeden öğrenebildiği kalma etme bilgilerle bir Muvahhidir. Allah katında sevilmede ciddi bir mesaj veriyor ki kişi cimrileştikçe Allah'tan uzaklaşır. Bu havariler Habibi neccarla karşılaşınca kendilerini tanıttılar. Kendisini kendilerini tanıttılar. O zaman haklı olarak Habibi Neccar Hazretleri sordu peki dedi Siz İsa Aleyhisselamın ümmetinin seçkinleri olarak havarisi olduğunuzu ispat edecek elinizdeki delili nedir? Dediler ki bizim üç delilimiz 1- Biz Allah'ın izni ile -bu izni kelimesinin altını binlerce kez çizin- Allah'ın izni ile bunu Kurani Kerim dilemesi olarak ifade eder bize veya Allah dilemedikçe diye ifade eder. Bu yüzlerce kez Kuranda geçer. Allah'ın izni ile Hastaları iyileştiririz kendilerine haşa haşa asla yapmıyorlar, nasip etmiyorlar. Zaten bir hastanın iyileşmesini kendimize nasip ederse şirk olur. 2-Doğuştan görme engellilerin gözünün açılmasına vesile oluruz. Doğuştan bir kez olsun görmemiş olsalar bile açılmasına vesile oluruz. İsa Aleyhisselama verilen mucizelerden. Onun adına elçi olarak görevlendirildikleri için rabbimiz bunların elinde de aynı mucizelerin tahakkukunu diledi ki bunların yanında vücuda geldi. 3-Doğuştan alaca hastalıklarının iyileşmesine vesile oluruz. Cenabı Hakk'ın dilemesiyle biz bu üç görevle görevliyiz. Habibi Neccar Hazretleri diyor ki o zaman benim yıllardır yatalak felç bir oğlum var. Hazreti Yunus ve Hazreti Yahya isimli bu iki havari hasta genç için dua ediyorlar. Bunlar Peygamber olan Hazreti Yunus ve Hazreti Yahya değiller bunlar Hz. İsa Alayhisselamın havarileri. Kötürüm hasta olan çocuk için dua edip ayağa kalkmalarına vesile olunca Antakya şehrinin her tarafında bu haber bir anda duyuldu. Ne kadar? Hastası olan varsa hepsi Habibi Neccar Hazretlerinin evine üşüştüler. Bu havariler gelen her hastaya dua ediyorlar Rabbimizin izniyle ki hepsini okuyorlar, hepsi iyileşiyordu. O günkü şehrin meliki ve Cabbar yöneticisi olan Antiyakus -Antakya'da da bundan gelir- Antiyakusun kulağına bu haber gidince bu iki zatı huzuruna çağırttı. Onlar getirildiğinde Ne yaparsınız siz kimsiniz diye surdu. Onlar anlatmaya başladılar ama daha anlatamadan bunlara yüz sopa vurun ve hapsedin dedi. Melik'in ağzından af çıkana kadar belki orada ömürleri bitecek. Bu durumu Cenabı Hak İsa Aleyhisselam bildirdi. İsa Aleyhisselam işte bizim günümüzdeki müslümanlara büyük bir stratejik metottur işte Yasin'in bereketini burada başlıyor. 12 havarisinin reisi olan Hazreti Şemunu Antakyaya gönderdi. Hazreti Şemun şehre o kadar sıradan bir halde girdi. Bir yolunu buldu O zamanki o adıyla zindan denilen şimdi biz işte cezaevi hapishane dediğimiz yerde bu iki zatı ziyaret etti. Olup bitenler onlardan bir dinledi. Onların söylediği söz çok manidardı ki onlara dedi ki bu strateji artık ümmeti muhammedin ders alması gereken yer burası. Siz acele ettiniz, ruh ve teenni ile hareket etmediniz. Siz ihtiyarlayıncaya kadar hiç çocuğu olmayıp da sonunda çocuğu olunca çabuk büyüsün isteyen bir anne baba hırsıyla vaktinden evvel çocuğa süt emmesi gerekirken, yemek yediren ebeveyn gibi yol izlediniz. O çocuk ne yaptı? O yemeğe hazmedecek duruma gelmediği için boğazında kaldı yutamadı ve ailenin gözleri önünde öldü. Siz dedi Antakya halkına aynı bunun benzeri davrandınız. Orada bu ikazı yaptıktan sonra ayrıldı ve saraya sızdı. Rabbimizin Hazreti Musa Aleyhisselamı Firavunun sarayına sızdırdığı gibi Hazreti Şemun da saraya sızdı. Sarayda yavaş yavaş bunun bilgeliği duyulmaya başladı. Aklı melekesi ile gittikçe herkes tarafından Hüsnü kabul görmeye başladı. Herkes bunu sevmeye, akıl danışmaya başladı. Bu yavaş yavaş Melik Antiyakusun kulağına gitti. Bunu çağırttı, birkaç defa onunla istişareler yaptı. O istişarelerde ki onun öngördüğü aklı feraseti ile verdiği bilgi meliki memmun etti. Şemun burada bu hizmetleri yaparken İsa Aleyhisselam da göğe çekilmişti. Dolaysıyla yeryüzündeki en üst düzey temsilcisi olarak kalmıştı. Bunun o firasetini gören Antiyakusun kendine bunu başdanışman yaptı. Bu kadar zalim bu kadar Cabbar Devlet Başkanı onun aklındaki feraseti ve daha önce danıştığı konularda ki onun öngörülerinin tahakkuk etmesi neticesinde baktı ki çok yararlanılması gereken bir zat kendine başdanışman yaptı. Buralara kadar çıktı. Sıradan biri gibi şehire giren hiç olan bir konumdan aklını kullanarak başdanışmanlığa çıkmış oldu. Heralde günümüz müslümanlarına nasıl davranacağımız konusunda aklımızı kullanma konusunda bir örnek. Nefsimize uyup da insanları dışlama, hakaret etme, küçümseme, kendini sürekli üstün görme gibi yanlış hareketlerin bedelini ağır öderiz. O zaman nefsinin tahrikiyle ne bir küstahça harekettir ki, birkaç hal ve tavrını şükretmesi mütevazı olması gereken durumda dışlayıcı, aşağılayıcı hep kendisini sanki kurtuluş beratı eline verilmişçesine garanti içinde görmesi. Bu durum ülkemizdeki müslümanların 50 yıldır ortak sorunudur, ortak kanseridir.
Şemun’un Melik Antiyakusun yanında itibarı ciddi şekilde arttı. Ne dedi? Ben dedi zindanı gezdim orada siyasi suçlu iki kişi gördüm. Adi suçtan oraya alınmış başka suçlular da var ama iki kişi var ki bunlar kendilerinin bir inancı var kimseye bir kötülük yapmamış, kimseyi öldürmemişler. Kimsenin namusuna tecavüz etmemişler. Sadece suçlarının biz şuna inanıyoruz dediklerinden dolayı hapsetmişsiniz. Yani biz onları tekrar bir huzura çağırsak, delillerini bir dinlesek ondan sonra yine hapsetsek deyince Antiyakusun bunu çok mantıklı gördü tamam dedi. Saray içinde halktan da çağrılarak bir halk meclisi oluşturuldu. Zindandaki Hazreti Yunus ve Hazreti Yahya -yani havari, Yunus ve Yahya O meclis önünde delillerle ispat etmek için çağrıldılar. Devlet erkanının, bütün putperestlerin tamamı çünkü Antakya yapı tamamen putperestti. Onlar getirilince Melike söz bırakmamak için Hazreti Şemun ayağa kalkarak. dedi ki, sizin adlarınızı memleketlerinizi anlattılar dedi. Davanız nedir? Yani kendi öne çıkararak soru sorma aktörlüğünü işte şimdiki adıyla moderatörlüğünü kendi inisiyatifine almış oldu ki iki tarafı da yönetecek. O ilk olarak dedi ki siz Ne anlatıyorsunuz? Dediler biz Allah'a imanı anlatıyoruz. Puta tapmanın yanlışlığını anlatıyoruz dediler. Peki bu kadar milletin hepsi yanlış da Siz iki kişimi doğrusunuz dedi. Onlar evet dediler. Öyleyse sizin deliliniz olmalı ki bu topluluğun yanlışını, sizin delillerinizle bizi inandırsın, mutmain etsin. Dediler ki bizim üç tane delilimiz var. Peygamberimizin duâsı hürmetine o mucizeler rabbimiz izniyle bizim elimizde tahakkuk ettiriyor. Nedir bu üç delil dedi. Onlar saydı bir. 1- Biz Allah'ın izni ile Hastaları iyileştiririz. 2-Doğuştan görme engellilerin gözünün açılmasına vesile oluruz. Doğuştan bir kez olsun görmemiş olsalar bile açılmasına vesile oluruz. 3-Doğuştan alaca hastalıklarının iyileşmesine vesile oluruz. O zaman bu şehirde bir çocuk var ki Anneden doğma görme engelli yalnız göz çukurları bile yok, yani alnıyla yüzü düz. Bunu iyileştirin dediler. Çocuğu getirdiler, bir taraftan Yunus bir taraftan Yahya sarayın bahçesinden iki çamur aldılar. Çamuru göz yapar gibi yuvarladılar. Oraya göz yerine iki çamuru koydular dua ettiler çamurlar canlandı. Çukurlar oluştu çamurlar göz çukuruna yerleşti. Çocuk görerek ayağa kalktı. Rabbimizin kudretullahı Kuranın Kalbi, Hazreti Şemunun riyaseti.
Dedi ki, Antiyakus Hz. Şemnun tekrar bir delil talebiniz olacak mı bu siyasi suçlulardan? Evet dedi Melik ikinci bir delil talebim olacak. Sarayda beklettiğim beklettiğim bir genç var bir hafta önce öldü. Babası saray evinden yani akrabalarımdan olduğu için o genci ben defnettirmedim, göndermedim ki babası gelip de gözüyle görsün ne şekilde öldüğünden haberdar olsun kendi eliyle gömsün. Bizim üzerimizde bir töhmet kalmasın diye bir haftadır bekletiyoruz. Bunu da diriltmesini görmek isterim. Allaha teâlânın hangi sıfatına geliyor? Haluk sıfatına. Tabutta ki genç getirildi yaklaşık böyle ergenlik çağını geçmiş bir gençti. Yahya ve Yunus Hazretleri duaya başladılar dua ama kalben, canı gönülden, gözünden yaş gelecek şekilde dua ediyor. Bu dua anı Hazreti İsa Aleyhisselama gösterildi. Peygamber efendimizin veya sahabe efendilerimizin birçok hali de böyle gösterilmişti. Ta ki Hazreti Ömer efendimize dahi gösterilmişti. İsa Aleyhisselam da şiddetli ve istirak halinde yani iştirak kuranımızda geçer. Ağlayarak dua etmek demektir. O da ordan dua etti. Nihayet genç kalktı, oturdu, ayağa kalktı, dirildi. Orada bulunan bütün halkın huzurunda mucize gerçekleşti. Bu genç dedi ki ben 7 gün önce kafir olarak ölmüştüm, 7 gün süresince ateş vadisinde tutuldum. Ruhu Muazzez olunmuş, azap olunmuş. Kabir azabı ruhumuza olacak. Onun için bugün günümüzün entellektüel ateistleri biz ölen kişinin mezarına bir süre sonra açıp baktığımızda bedeninde hiç bir şey görmüyoruz sadece kurtlar gelmiş yemiş demek ki sizin kabir azabı dediğiniz azap yok diyorlar. Bunu günümüzde kendilerini küçük ilahlar olduğunu zanneden nefisleri putlaştıran ilahiyat zümresinde bir haylisi kabir azabı yok diyecek sapkınlığı yapmaktadırlar. Bu da bizim içimizden çıkan putçulardır. Kabir azabı bedene değil ruha olur. Onun için onlar bedende aradığı azabın etkisine dair bir iz göremezler. Mesela rüyamızda zehirli, hayvanların saldırısına uğradık diyelim acı çeker, ızdırap çekeriz uyandığımızda sesimizin soluğum uzun kesilip ter içinde kaldığımızı görürüz. Bunu beden mi görüyor? Bedenimizde bir şey mi var? Hayır, ruhumuz görür. O genç ateş vadisinde tutuldum dedi halbu ki ceset saraydaydı. İçinizde ki puta tapıcıların hepsine sesleniyorum dedi. Gittiğiniz inanç tamamen yanlış, çünkü ben de puta tapıyordum. Siz Allah'a iman edin dedi. Şu anda gökyüzünün bütün rahmet kapıları açıldı. Yağmur yağdığı zaman o beldeye rahmet kapıları açılmıştır. O zaman şuurlu müslüman yağmur yağarken en az ayakta ister elini kaldırıp ister kaldırmadan ister bulunduğu yerde gizlice dua etmiyorsa gafil oğlu gafildir. Oradan yaptığımız dua girecektir. O fırsat her zaman elimize geçmez. Genç devam etti rahmet kapılarının açıldığını görüyorum ki dedi Arşı Rahman'ın altında İsa Aleyhisselam bu üç havarisi ve ashabı için dua ediyor. Halk orada bir sarsıldı. Tamam dediler. Ortadaki siyasi suçlu Yunusu Yahya yı görüyoruz. Ama gizli olan üçüncüsü kim, çünkü çocuk ifşa etti. O anda bu durum Melik Antiyakusun da dikkatini çekti. Dedi ki ey genç. Bu Yunusu Yahya yı biliyoruz. Üçüncü kim? Üçüncü dedi, yanında oturan danışmanın. Hatta dedi o bunların reisi ve Allah katında en üstün olanı. Hazreti Şemun ferasetiyle yerinden ayağa kalktı. Melike döndü bütün hayatını olanları anlattı. Oraya geliş niyetini anlattı. Hiçbir şey gizlemeden o halkın huzurunda dedi ki, Ey melik siz putlarınızı çağırın ölmüş kişiyi diriltirse putlarınız doğru ama bakın bizim rabbimiz bir hafta önce ölmüş kişiyi senin evinle beklettiğin 7 gün önce ölmüş kişiyi gözümüzün önünde diriltti. Ondan dolayı biz sizi İsa Aleyhisselamın getirdiği dine imana davet ediyoruz dedi. Bunun üzerine gizli halkın içinden 40 kişi iman ettiler. Yalnız Melik Antiyakus halkından korktuğu için o gizli iman etti. Bu 40 kişinin imanı artı işte üç tane de havari 43 ediyor. Melik imanını açığa çıkarmadığı için onu bilemiyorlar ama bu mücahitler hunharca vahşice şehit ediliyor.
Bismillah subhaneke la ilme lena illa ma allemtena inneke entel alimul hakim Sadakallahül azim. Subhansın ya rab senin bize bildirdiğinden başka ne bilebiliriz? Her şeyi hakkıyla bilen. Her şeyi hikmetle yapan sensin. Amenna ve saddakna velhamdülillahi rabbil âlemin. EL FATİHA.
Komentáře