top of page

BERZÂH’TA TERFÎ

  • 4 May
  • 6 dakikada okunur

Bu dersimizde kuranımızın nüzul sırasına göre 22. Ayet olan, 5. gurup ayetlerden Tekasür suresinin 2. ayeti celilesini izah ve açıklamaya devam edeceğiz. Önce geçen dersimizde başladığımız kibir konusunu tamamlayalım.

Kibir ile İlgili Bazı Örnekler

Bir adam Peygamber Efendimizin sofrasında sol eliyle yemek yiyordu. Hazreti Peygamberimiz (sav)  ona ‘’sağ elinle ye’’ dedi. Adam da kalbindeki ucubun etkisiyle; ‘’yapamıyorum’’ dedi. Peygamber Efendimiz onun içindeki ucubu ferasetiyle gördüğünden ‘’yapamayasın’’ buyurdu. Adam o günden sonra sağ elini ömür boyu ağzına götüremedi.

Buradan anlıyoruz ki bir kişi kalbindeki ucubu, dilindeki ene’si ve davranışlarındaki kibrinden dolayı peygamberimizin sünnetlerine kafa tutarsa artık istese de o sünneti yapamaz.

Cenabı hak kuranımızda kibri nedeniyle ilk kaybedeninin iblis olduğunu haber veriyor. O’nun hakkında istikbar ve istekbera tabirini kullanıyor. İblis kendini beğenen ucuba kapılıp mağlup olan ilk mahluktur.

İkincisi ise Firavundur. Kuranımız onun hakkında da istikbar ve festekberu tabirlerini kullanır. Cenabı hak Firavunun Hazreti Musa (as) ile kibri nedeniyle mücadele ettiğini bildirir.

Üçüncü olarak Karun ve Hamanı örnek verir. Onlar için Ankebut suresinde festekberu tabirini kullanır. Haman ve Karun Hazreti Musa’nın duasıyla kendilerine verilen servetleri nedeniyle şımarmış Musa (as) dahil tüm insanları küçük görerek kibirlerine yenilmişlerdir.

Son olarak da Hazreti peygamberimiz (sav) dönemindeki müşriklerin geneli için festekbera tabirini kullanır. Onların kibirleri nedeniyle inanmayıp mücadele ettiklerini haber verir.

Rabbimiz kafirlerin küfrünü 3 mertebe şeklinde önümüze koyar. Birinci mertebedekiler hafif küfür içinde bocalayanlardır. Bunlar için Mearic, Kıyame ve Abese surelerinde tevelli tabirini kullanır. Tevelli, küfrün en hafifi olandır. Rabbimiz onlara karşı çok katı olmadan, ılımlı ve hoş görülü şekilde ilişkilerimizi kesmeden kontrollü sürdürmemizi istiyor.

İkinci mertebedekiler yarısına kadar çamura batmış şekilde bocalayanlardır. Rabbimiz bunlar için Mearic suresinde idbar tabirini kullanır. Birinci mertebedekilere yüz çevirin buyururken bunlara karşı sırt çevirmemizi ve sınırları daha belirginleştirmemizi istiyor. Kuranımız bunu zerhum tabiriyle ifade eder. İlişkimizi üçüncü mertebeye geçtiklerinde kesmemizi bunun için sabırla beklememizi istiyor.

Üçüncü mertebe de artık geri dönüşü olamayacak şekilde çamura saplanmış şekilde bocalayanlardır. Küfür mertebesi en üst düzeydedir. Kuranımız istikbar tabirini kullanır. Bu müstekbiri temizleyecek tek yer cehennemdir. Onlarla ilişkimizi devam ettirecek hiçbir sebep kalmamıştır.

Bu örneklerden sonra kendi hayatımıza dönersek;

Bu kibre meydan okumanın yolu günlük namazlarımızı kılmamız gerekir. Namazlarımızı kılmaya başlarken iftidah tekbiri alırız. Tekbir alırken Allahu ekber diyerek Rabbimizi yüceltiyoruz.

 Müfessir İmamımız Fahrettin Razi Hazretleri Ellahu ekber demeyin buyuruyor. Ellahu ekber demek Cenabı hakka saygısızlıktır.

Ekber ismi insan için kullanılmaz. En büyük falan takım, başka büyük yok gibi ifadeleri kullananlar da ekber lafzının kılıcına çarpılır.

İsra ve Müddesir surelerinde bismillah …ve kebbirhu tekbira, O’nu tekbir et, yücelt buyuruyor. Bir takımı, bir insanı yücelt buyurmuyor, Rabbini yücelt, buyuruyor.

Allahu Ekber lafzını okumak 3 mezhebe göre farz, Hanefi mezhebinde şarttır. Yani Hanefi mezhebi namazın dışında diğer mezheplerimiz içinde kabul etmişlerdir. İmama yetişmek için Allahu ekber lafzının yarısını rükuda söyleyen kişi imama uymuş olmaz. Tekbirin yerine gelmesi için ayakta söylenmesi gerekir.

Peygamberimiz (sav) bir hadisi şeriflerinde; Yüce Allah bana buyurdu ki mütevazi olun, kimse kimsenin hakkına tecavüz etmesin, kimse kimseye büyüklenmesin, buyurmaktadır. Büyüklenen kibirlenen herkes cenabı hakkın emrine uymamış diklenmiş olur.

Her insanda ene, ucub ve kibir kesin vardır. Bize düşen vücut ülkesinde onu söz sahibi etmemektir. Biz bunun için mücadele etmemiz gerekir.

Ucub kalpte kanserleşmiş bir hastalıktır. Dilde kelimeyle ifade edilişi ene yani enaniyettir. Davranışa dönüşüp insanlara rahatsızlık verir hale gelmesi ise kibirdir.

Cenabı hak nüzul sırasına göre 22. Ayet olan, Tekasür suresinin 2. Ayetinde bismillah Hattâ zurtumul mekâbir, sonunda kabirleri ziyaret ettiniz, buyurmaktadır.

Ayette geçen Hatta; Bizlerin de kullandığı bir kelime olup nihayet, en sonunda demektir.

Zurtumul; Zamir fiilidir. Ziyaret etmek anlamına gelir.

Mekabir; Kabirler demektir.

Kuranımızda kabir, 7 defa, kubur 1 defa, mekabir ise 10 civarında geçmektedir. O zaman kabileler birbirlerine karşı üstünlük taslamışlar çokluklarını göstermek için ölenlerin kabrine gidip onları da saymışlardı. Bu davranışları Cenabı hakkın gazabı ilahisine neden oldu. Cenabı hak burada onların yaptıkları bu hareketi rızası dışında yapılan ve kibirle bağlantılı bir hareket olduğu için hicvediyor. Mefhumu muhalif ederek kabirlere kibirlenmek için değil kazanç elde etmek için gidin diye emrediyor. Yani bir tarafı kibirleri nedeniyle hicvediyor bir tarafa da ziyaret edip kazanç elde etmelerini emrediyor.

Vefat edenlerimiz bizim ve nesillerimizin olmazsa olmaz duyarlılığımızdır. İnsanlar; bekleyenler yani ölmüş kabir sahipleri, şu anda yaşayan ihmalkârlar ve yarın gelecek olan arzulanan vefalılar diye üç kısma ayrılır. Ölenler bekleyen yaşayan bizler ihmalkâr ve gelecek nesil ise vefa beklediğimiz arzulananlardır.

Kabir Sahiplerini Ziyaret Etmenin Faydaları

Dikkat edin kabir değil kabir sahipleri tabirini kullanacağız. Kabir sahibi o kabirde metfun bulunan ve ziyaret ettiğimiz kişidir.

Peygamber Efendimiz (sav); Kabir sahiplerini ziyaret ediniz size ölümü hatırlatır, buyurdular.

Kabirleri ziyaret edip nasihat almak taşlaşmış olan katı kalplerin en büyük ilacıdır. Kabir sahibini ziyaret dünyaya rağbeti azaltır. İnsana dua etmeyi hatırlatır.

Başka bir hadisi şerifte ise Efendimiz (sav); Ölü kimse kabrinin içinde boğulmak üzere olan kimse gibidir. Babasından, kardeşinden veya dostundan kendisine ulaşacak duayı beklemektedir. Nihayet dua kendisine ulaştığında bu duanın sevabı ona dünya ve dünyada bulunanların hepsinden daha sevgilidir. Muhakkak ki hayatta olanların ölüler için hediyeleri hayır dua ve istiğfardır, buyuruyor.

Hazreti Ayşe annemiz; Ben Rasulullah Efendimizin Hazreti Cibril’in, Hazreti İsrafil’in ve Hazreti Mikail’in Rabbi olan Allahım! Cehennem ateşinin sıcağından, kabir azabından sana sığınırım diye dua ettiğini işittim, buyurmuştur.

Efendimizin (sav) bu duası günümüzde bazı kesimlerin inkâr ettiği tevessül ve kabir azabına örnektir.

Kabir Sahiplerini Nasıl Ziyaret Edilir?

1-Kabir sahibini sağ veya sol tarafa alınarak yüzümüzü kıbleye dönerek ayakta dua etmeliyiz. Bu dua şekli sünnettir.

2- Kabir ziyareti sırasında Fatiha suresi, Elif Lam Mim dediğimiz Bakara suresinin ilk kısmı, Ayetel kürsi, Amenerrasulü, Yasin suresi, Mülk suresi, Tekasür suresi ve İhlas suresi okunur.

  Efendimiz (sav) Yasin şerifle ilgili olarak; Yasin-i şerif kabirdekilerin azaplarını hafifletir. Size de oradakilerin sayısınca sevap gelir, buyurmuştur.

İhlas suresi ile ilgili olarak da; Her kim mezarlıktan geçerken 11 adet ihlas okuyup kabirde yatanların ruhuna bağışlarsa kendisine orada yatanların sayısı kadar sevap yazılır, buyurmuştur. İhlas suresi ile ilgili 4 ayrı hadisi şerif mevcuttur. Birinde 12, birinde 11, birinde 7 ve birinde de 3 kere okursa olarak geçer.

Tüm bu ayetleri okuduktan sonra Ya Rabbi! Okuduklarımın sevabını burada yatan kabir sahiplerine ulaştır, diye dua edilir.

3-Kişi kıldığı Namazın, tuttuğu orucun, verdiği sadakanın, yaptığı istiğfarların ve diğer amellerinin sevabını kabir sahiplerine hibe edebilir. Sadakasının sevabını cem-i müminun ve mü’minat için niyet eder ve bağışlar bu onlara erişir ve kendi de ecrinden hiçbir şey kaybetmez. Namaz ve oruç ve sadakanın sevabını dirilerden ve ölülerden herkese bağış yapabilir.

İmamı Yusuf Hazretleri; Kendilerinden ilim öğrendiğin kimseler adına istiğfar et ve tilavete (içinden gelerek huşu ile) devam et. Kabir ehlini, meşayıhı ve mevazıhı mubarekeyi (mübarek yerleri) ziyaret eyle, buyurmaktadır.

İmam Şafi Hazretleri ise; ben imam azam ile teberrük ederim. Kabrine gider iki rekât namaz kılarım. Onun kabrinin yanına varır Allahtan hacetimi dilerim. O hacetim hemen görülür, buyuruyor.

İmam Şafi Hazretleri, İmamı Azamın kabri yanında kaldığı bir gece sabah namazını kılarken kunut duasını terk etti, besmeleyi de aleni okumadı. Yani kendi içtihadı olan Şafi mezhebinin iki hükmünü terk etti. Bu durum kendisine sorulunca da; Şu kabrin sahibine karşı edebimden terk ettim, buyurdu.

,4- Ölülerden bir şey istenmez ve dilenilmez. Yetiş ya falan gibi istimdat etmek yoktur. Yakınımızın ayak ucuna durarak yüzünü yüzümüze karşı karşıya getirerek hitap etmeliyiz. Selam vermek sünnettir. Peygamberimiz (sav); es-selamu aleykum diye selam verirdi. Onlar her verilen selamı duymazlar. Rabbimiz dilerse duyarlar (Fatır suresi). Oradaki ölü kişiler için veya diri kişiler için dua edilir. Okuduğum kadar sevabı falana ulaştır denmelidir. Şafi mezhebine göre kişi bedeniyle yaptığı ibadetin sevabını hibe edemez ama para ve malla yapılan ibadetin sevabını hibe edebilir. Hanefi mezhebinde böyle bir ayrım olmadan her ibadetinin sevabını hibe edebilir.

5- Onların ruhlarını şad edecek ve mertebelerini yükseltecek ne herşey Allahtan istenir. Ancak oraya gitmemizin maksadı onların ruhaniyetlerinden istifade etmektir. Allah’ın dostları Allaha yakınlıkta birbirlerinden farklıdır. Yani evliyaların dereceleri farklıdır. Bundan dolayı kabir sahiplerini ziyaret eden herkes oradan kendi ruhunun mertebesi mucibince yararlanır.

6- Cenabı hak her gün okuduğumuz fatiha suresinin 5. Ayetinde bismillah İyyake na'budu ve iyyake nestain, Yalnız Sana kulluk eder ve yalnız Sen'den yardım dileriz, buyurmaktadır. Yani ölülerden bir şey istenmez ve dilenilmez.

7- Ziyaretimizi zarar dönüştürmemek için;

 Kabir üzerinde yürünmemelidir. Kabre oturulmaz. Kabir üzerindeki yaş otlar koparılmaz. Çünkü o otlar zikreder kabir sahipleri yararlanır. O yüzden kabir başlarına daha çok yaprağı dökülmeyen ağaçlar dikilir. Bunlar fıkhi hükümdür.

8- Haftada bir gün ziyaret etmek kafidir. Cuma günleri daha güzeldir. Cumartesi, Pazar, Pazartesi ve Perşembe günleri uygundur. Salı ve Çarşamba günleri için fetva verilmemiştir.

Berzahta Nasıl Terfi Edilir?

İmam Buhari ve İmamı Müslimin hocası İbni Ebu Şeybe’nin El Musannef adlı eserinde geçen bir hadisi şerifte Hazreti Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuştur; Kişi öldükten sonra çocuğunun duasıyla cennetteki derecesi yükseltilir. Bunun üzerine ‘’Ya Rabbi! Ne oldu da derecem yükseldi’’ diye sorar.  Ona, ‘’Evladının sana yaptığı duayı bağışlamasıyla yükseldi’’ denilir.

İşte bu delile görülüyor ki kişi berzahta terfi eder. Bizler öyle evlatlar yetiştireceğiz ki arkamızdan bize dua etsinler. Anne babası için kurban kessin. Nafile umre yapıp sadaka versin. Okuduğu kuranın sevabını bağış ve hibe eylesinler.

Her ölen bir süre berzah aleminde tutukluluk yaşar. Tutukluluk süresi bitmeyen kabir sahibi kendisini ziyarete gelenlerin yanına gelemez.

Kabir sahibinin kabir başına geldiğine yani tutukluluk süresinin bittiğinin alametleri:

Ziyaret sırasında kabir etrafında bazı sesler duyulur. Hafif de olsa rüzgâr oluşur, otlar savrulur. Kuş ve benzeri uçan hayvanattan gelenler olur. Onların ruhları beyaz kuş içinde gelir öyle yalın kılıç gelemezler. Kokular gelir. Az süreli karartılar oluşur. Ancak bu alametler herkese görünmeyebilir.

Ziyaret bittikten sonra o ruha; Gelin güvey gibi rahatça uyu, denir. Gelin güveyi ailesinde en sevdiği tarafından uyandırılır. İkinci ziyaret gerçekleşene kadar rahatça uyur. Ancak onu ziyarete gelen olduğu zaman gelin güvey gibi tekrar uyanır. Hazreti peygamberimiz burada gelin güvey benzetmesi yaparak kabir sahibine ziyarete en seveninin geldiğini işaret ediyor.  

El fatiha

 

Kommentare


Abonelik Formu

Gönderdiğiniz için teşekkür ederiz!

  • YouTube
  • Facebook
  • Instagram

©2022, ELAZIĞ AZİZ MAHMUD HÜDAYİ DERNEĞİ tarafından  kurulmuştur.

bottom of page