Hz. Âişe (ra), annemizin öğrencisi Hz. Tâvûs (ra),
Duâsı kabûl olan zâtlardan idi.
Birisi Hz. Tâvûs (ra)’a, bana duâ eder misin? Deyince:
{Şu an kalbimde, sana duâ edebilecek haşyet görmüyorum.} Dedi.
O AN:
[Kulûbuhum veciletun haşyetillâh.]
Kıvamında olmayan kalbinden,
[Kabûl edilmeyeceğinden dolayı, kalbi ürperenler!]
İkâzından endişeli idi.
BİZLER:
ZÂLİMDEN, TERÖRİSTTEN, İŞKENCEDEN,
PATLAMADAN, KARANLIKTAN,
VAHŞİ HAYVANDAN ve VİRÜSTEN KORKAR GİBİ DEĞİL!
BENİ, YAKACAK DİYE DE DEĞİL!
[ÂLÎ KATINDA Kİ!
DEĞERİMİ, KIYMETİMİ DÜŞÜRÜP,
KAYBETTİM Mİ ACABA?]
DİYE HAYIFLANARAK!
ALLÂH (cc)’dan, HAVF DUYARAK;
NEFSÂNÎ ARZULARIMIZI İFFET’E,
HARAMLARDAN SAKINIP VERA’YA,
ÎMÂN’IMIZI KORUYABİLMEK İÇİN, MUHTACIZ.
ŞÜPHELİLERDEN UZAKLAŞIP,
TAKVÂ’YA ve MEHAFETULLÂH’A.
ALLÂH’a, MÂNEN YAKLAŞTIRMAYAN ŞEYLERE,
ENGEL OLARAK SIDK’A.
ZİKİR ve TEFEKKÜR İLE MÂ’RİFET’E.
SEVGİ ve ÜNSİYET İLE MUHABBET’E.
ÖVÜLEN;
HAŞYET’E, İŞFÂK’A, HEYBET’E ve İCLÂL’A.
HAKKA VÂSIL OLABİLMEK İÇİN, MUHTACIZ.
HAKKI OLAN RABBİMİZ’E;
TAZİMİ, HÜRMETİ ve YÜCELTMEYİ,
ANCAK BÖYLE İKÂME EDEBİLİRİZ.
BEN Kİ!
NİMETLERİN HAKKINI VERMEYEN, GAFİLLERDENİM.
ŞÜKRETMEYEN, NANKÖRLERDENİM.
HESAP VERECEĞİMİ DİKKATE ALMAYAN, ŞUURSUZLARDANIM.
İBÂDET, AMEL ve HİZMETLERDE KUSURLU DAVRANANLARDANIM.
TAATLARIM DA TİTİZ ve ENDİŞELİ OLMAYANLARDANIM.
TEK BAŞIMA KALDIĞIM DA!
BENİ KİMSENİN GÖRMEDİĞİ ZAMAN,
ALLÂH’TAN, HAVF ETMEYENLERDENİM.
RABBİMİZ, BENİ ve BİZİ:
İTTİKÂ EDEN MUTTAKİLERDEN,
HAZER EDEN, VERA EHL-İ HUŞÛLULARDAN,
HAŞYET EHL-İ MUHSİNLERDEN,
VECEL EHL-İ ÂRİFLERDEN,
İŞFÂK EHL-İ SIDDÎKLARDAN,
HAVFIMIZLA, ÎMÂNIMIZI KORUYANLARDAN,
İLMİMİZLE, HAŞYETİMİZİ BİLENLERDEN,
HASSATEN:
KALPLERİMİZİ PASLANDIRAN;
KREDİLİ RİBALARDAN,
HAÎN BAKIŞLARIMIZDAN,
DİNLEDİĞİMİZ HEZEYANLARDAN,
DÜŞÜNDÜĞÜMÜZ ŞEHEVATTAN,
DOKUNUP HİSSETTİĞİMİZ HAZLARDAN,
HER ÖNÜMÜZE GELENE:
MÜSTEHAK, OLMADIĞI HALDE!
{ALLÂH, RAZI OLSUN vb.}
ŞUURSUZ ve GAFİL DUÂLARIMIZDAN!
MUHAFAZA EYLE, YÂ RABBİ!
DUÂLARIMIZA İCÂBET EYLE YÂ RABBİ!
{TAMAÂN İNNE RAHMETALLÂH’İ: RAHMETİNİ UMARAK DUÂ EDİYORUZ.}
İLTİCALARIMIZI
EL MUCÎB (cc), ESMÂ-İ ŞERÎF’in
HÜRMETİNE;
KABUL ve MAKBÛL EYLE.
KABUL ve MAKBÛL EYLE
ÂMÎN. ÂMÎN. ÂMÎN.
Mehmet TÜRKOĞL
Comments