ÖLÜM ECELLERİMİZ ve ÖLÜMÜ YARATAN’da, ÖLDÜREN’de ALLÂH (C.C)’DIR.
Cercis Hazretleri
Yaklaşık 1900 yıl evvel Filistin'de yaşayan ve bir tüccar olan Hazreti Cercis (ra.) Her yıl kazancını hemen hepsini fakirlere dağıtan cömertlikte deha olan bir zattı. Hazreti İsa aleyhisselam'ın havarilerinin vesileliği ile Müslüman olmuştur. Nasıl ki Hazreti peygamberimizin yetiştirdiği istisnai arkadaşlarına ashabı kiram diyor isek. İsa aleyhisselamın yetiştirdiği 12 arkadaşına havariyun veya kısaca havari de diyoruz. İsa aleyhisselam yeryüzünden Ref olunmuş kaldırılmış, yetiştirdikleri insanlar öldürülmüş ve koskoca yeryüzünde müslümanlığını aşırı gizleyen bir kaç Müslüman kalmıştı. İşte o birkaç müslümandan bir tanesi de Cercis Hazretleridir. Filistin'de doğma büyüme olduğu halde o günkü yakın alanlar içerisinde Musul apayrı bir konuma ve yere sahipti. Musul Silopinin 300 kilometre güneyindedir. 100 yıl önce oynanan çeşitli oyunlarla elimizde çıktı. Özdemir Paşa'nın bütün başarılarına neredeyse tamamen bitirir bir noktaya gelmesine rağmen devletimizin zayıf olması nedeniyle Musulu ayrıca Kerkükü kaybettik. O dönemde Musul roma toprakları içindeydi. Musul Meliki Dadıyan, Halkını som altınlarını eriterek yaptırdığı eflun putuna taptırıyordu. Bu puta daha sonra apollon putu da denilmiştir. Bu puta secde etmeyenleri halkın gözü önünde ateşte yakarak şehit ediyordu. Bu zulümlere tahammül edemez hale gelen Hazreti Cercis, bütün malını, mülkünü fakirlere dağıttıktan sonra Melik Dadıyanın karşısına dikilip yeter artık diye kendinin müslümanlığını açıkladı. Meliki de kendi dinine davet etti. Ancak Dadıyan zalimi öyle bir öfke ve gazaba geldi ki Hazreti Cercisi 5 defa öldürdü Cenabı hak her defasında da diriltti. Önce yaptırdığı demir taraklarla kıyma makinesinden geçirilmişçesine parçaladı ama onlar bitirdik dediklerinde Cenabı Hak onu diriltti. İkinci olarak demirleri kızarttılar. Bu kızarttıkları demirleri beyninden bırakarak içinde hiçbir kemik organ kalmayacak şekilde parçaladılar. Cenabı hak tekrar diriltti. Üçüncü olarak 2-3 gün süresince su kaynattılar. O erimiş haldeki suyu götürüp döktüler. Cenabı yine diriltti. Dördüncü olarak 20-30 kişinin ancak kaldırabileceği bir taşın altına koydular ki onun altından çıkamazsın. Cenabı hak meleklerini göndererek taşı melekler kaldırdı ve oradan ölmeden çıkarılmış oldu. Beşinci olarak bir ağacın arasına bağladılar testere ile baştan aşağı bir de enine defalarca parçaladılar halinde kestirdiler ondan sonra etlerini aslanların önüne attılar. Ancak Cenabı hak o aslanlara verdiği bir emir hikmetiyle aslanlar bunun etini yemediler ve Cenabı hak tekrar diriltti. İşte bu 4 dirilmeden sonra Musul halkı yaklaşık 4000 kişi aleni olarak Hazreti Cercisin (ra.) dinini kabul ettiler. Ama zalim Dadıyan o 4000 kişiyi şehit etti. Bu mücadele tam 7 yıl sürdü. 7 yıllık mücadele sonucunda Musul halkından kimi açık, kimi gizli Melik Dadıyanın hanımı dahil 34 000 insan o müslüman oldu. Bu zalimler başta Hazreti Cercis olmak üzere hiçbir Müslüman koymamak için ordusuyla bu 34 000 müslüman'ın üzerine yürüdü ve şehit edildiler. Artık bundan sonra tekrar dirilme olmadı. Ve Cenabı hak gökyüzünden ateş yağdırarak Dadıyan dahil hepsini yakarak yok etti.
Osmanlı Devleti zamanında 1830 bu zat unutulmasın diye Cercis Nebi külliyatı vakfı diye bir vakıf kurdular. Biz bütün bu bilgileri Başbakanlık Osmanlı arşivinden aldığımız bilgilerdir. Elimizde bu zatın peygamber olduğuna dair kesin bir bilgi yok ama ulemamızın çoğunluğu peygamber olduğunu ifade ederken diğerleri büyük bir Mücahit olduğunu ifade eder. Kuranımıza baktığımızda Mücahit kelimesi 4 kez geçer. Nisa suresinin 95.ayetinde 3 defa zikreder. Bir ayet içerisinde aynı kelimenin 3 kez zikredildiği çok istisna bir durumdur. Hazreti Cercisin (ra.) Hayatına baktığımız büyük bir mücahid olduğunu cihat ettiğini görüyoruz. Cihatın 5-6 tane derin anlamı vardır ki ikincisi cehd yani gayret etmek anlamına gelir. Işte Hazreti Cercisin yaptığı gibi aklının etrafını kendi fikirleriyle, kendi saplantılarıyla kendi düşünceleriyle çevirip dışarıdaki düşüncelere kapatanlarla cehd etmek cihadın en şerefli alanlarından bir tanesidir.
İbrahim suresi 17. Ayeti celilede Esteuzibillah, Her taraftan ona ölüm geldiği halde O yine de ölmeyecektir. Buyuruyor. Burada Cehenneme girmiş cehennemde ebedi olarak azap çekecek olan kafirleri ve münafıkları anlatıyor. Şimdi işte bu ayetteki ölümsüzlüğü anlatan Cenabı hak Hazreti Cercis ise başka hiçbir insana yaşatmadığı 5 kez öldürülme sonunda ruhunu iade etmesi işte bu ayetteki Cehennemdeki kâfirlerin, ölümlerin hepsi her taraftan gelip de öldürülmediği gibi, bu da öldürülmedi.
Ölümü yaratan da öldüren de sadece Allahtır.
Ölüm hadiselerindeki katilin rolü Kuranı kerimde tam 19 grup halinde 56 tane ayetle ecellerimiz anlatılır. Önce Rad suresinin 38. ayetine baktığımızda Esteuzibillah; Li külli ecelin kitabı, her ecel için bir kitap vardır. Yani kâinatta ne kadar canlı varsa her birinin eceli tane tane ayrı bir kitap içerisindedir buyuruyor. Ecel tespit edilmiş ve kesinleşmiş ömürdür. Her birimiz şu anda canlıyız bir hayat yaşıyoruz. Hayatımız yaşam süremiz ve ecelimiz, ölüm yeri, ölüm şekli, süresi zenginlik, fakirlik süresi gibi her hadisenin belli bir süresi ayrıca bitiş vakti yani eceli vardır. Demek ki bizim hayatımızdaki yaşam içinde bütün sosyal hayattaki her aktivitemizin bir süresi, eceli var. Cenabı hak süre bitince onu yok ediyor, elimizden alıyor. İşte o elimizden alındığı ana biz ecel diyoruz.
Musammen Ecel
Enam suresi 2. ayetinde,Esteuzibillah; sunma kada ecele ve ecelun musammen, buyrulmaktadır. Yani her birinize bir ecel takdir eden o Allah'tır. Kaç yıl kaç ay ve kaç nefes zaman verildiğinin belirlenmesinin adı Musanen ecelidir. Bu 56 ayeti celilenin içerisinde bu kelimeyi Cenabı hak 21 kez tekrar ediyor. Bizlerin 2 tane eceli vardır. Birincisi doğduğumuz anla başlayıp ölümle biten ecelimiz. İkincisi ölümümüzle başlayan berzahta kalacağımız süredir. Bu dünyadaki vefatımızla berzah hayatında başlayan ve berzahda kalacağı sürenin sonunda o ahretin merhalelerin hepsi tamamlanıp Allahu teala'nın huzuruna çıkacağımız güne kadar olan süreye de ikinci ecelimiz diyoruz.
Hazreti Abdullah ibni Abbas (ra.) bu ecelleri net ve belirgin şekilde açıklar ki özetle; bir kişinin diyor berzahtaki ecelinden dünyadaki verilen ömre eğer akrabalık duası sadaka bunları yapmışsa oradan bu tarafa kaydırılır. Yani berzah da azaltılır, o dünyaya kaydırılır. Eğer kişi bunları yapmaz ise diyor bu dünyadaki ömründen süre kısaltılır. Berzahtaki eceline kaydırılır. Şimdi burada 2 kelime akaidi özetliyor, kelam ilmini özetliyor, itikadını özetliyor, Dikkat! ömürlerimizde artma eksilme yoktur, uzama kısalma vardır. 2 kelime çok şey değiştirir. Bu ikisi ap ayrı% 100 birine zıt demek ki hiçbir insanın ömründe artma eksilme olmaz. Çoğu tartışmalar hep burada kaynaklanır. Çünkü bizim ömrümüz eceli müsemma ile sabitlenmiş.
Gelelim katil ve ölüm Eceli
Yatağında normal gerçekleşen ölüme tabii ölüm deriz. Bir de diğer bir insanın eliyle vefat etmişse bu da öldürülmedir. Öldürülmüş olan da normal ölen de eceli ile ölmüştür. Yani insanlar için takdir edilen vakit gelmesi sebebiyle ölmüştür. Buradaki katilin fonksiyonu ise Hem İsra suresinde hem Enam suresinde vela taktulun nefselleti harramullahu. Allahu teala'nın yarattığı hiçbir nefsi öldürmeniz asla size caiz değildir, haram kılınmıştır buyurarak 2 kez uyarıyor. 1-Katil işte bu 2 ayetteki yasağı irtikâp ederek büyük bir suç işlemiş oluyor. 2. Haram bir fiili kesbetti. 3. Katletmek kesbetme bakımından katilin fiilidir. 4 Allahu teala ise. Sünnetullahı ve Adetullahı gereği haram fiilin akabinde ölümü yaratır, ölümü yaratır. Bu tam 9 surede 9 ayette geçer. Ellezi halagal mevte ölümü yaratan odur. Rabbimizin ilmi ezeli içinde normal şekilde ölenlerin ecelleri ölüm olarak ancak bulaşıcı hastalıklar bu virüs gibi depremler gibi topluca vuku bulan eceller ise öldürülme olarak geçer. işte.
Cenabı hak olanlara geçmişte olacaklara gelecekte her anına her bir saniyesine kadar hakimdir. Rabbimiz insanların ölümü için kuranı kerimde 2 kavram kullanır. Vücudumuzun ölümüne mevt der. Ruhumuzun bedenimizden ayrılmasına da teveffi der. Hani Hazreti Yusuf aleyhisselamın diliyle ve ona nazir 3 tane ayeti celilede Tefenni Müslüman ve el hıkni bissalih'in buyururken işte orada ruhun bedenden ayrılmasına teveffi, bedenimizin ölmesine de mevt buyurur. Öyle olunca beden öldürülüyor ama ruh teveffi ettiriliyor. Bedenin içinden alınıp alemi berzaha götürülüyor, ruhta ölüm yok, ruh asla ölmez, ölümsüzdür.
ölüm bir nimettir.
Hiçbirimizin nefsi ölmeyi istemez ancak ölüm bir nimettir. Başkasına muhtaç olarak ya da ihtiyarlığın rezaleti aklını bedenini sarsmış bir kişi için bakın yarabbi beni katına al diye yalvardığını duyduğumuz zaman ölümün nasıl bir nimet olduğunu ölüme çağrı yapan duasından anlarız. Öbür tarafıyla ölen bir kişi ahrette kendisi için kazandığı mertebelere ölüm nimetini tadacak ki ulaşabilsin. Ölüm Ruhun ışığının Bedenimizden tamamen çekilmesidir. Mevt yani ölüm vücudi bir sıfattır buyurulur. Yani dışardaki rüzgarı sıcağı soğuğu hissederiz. Ancak gözümüzle göremeyiz veya bazen kısmen görürüz ama elimizle tutamayız işte buna vücudi sıfat denir. Ölümün böyle bir sıfatı var yalnız elimizle tutulmaz, gözümüzle görülmez.
Ölüm bir nesne değildir
Elimizdeki şu kağıt bir nesnedir. Ama ölüm böyle bir nesne değildir. Abdullah ibni Abbas Hazretleri, Ölüm beyaz koç şeklindedir, buyuruyor. O koç buraya girse sadece ölecek kişi kokusunu alır biz alamayız. Yanında Yasin okuduğumuz kelimeyi şahadet telkin ettiğimiz, öte ağzına bol bol su verip ıslattığımız ölecek kişi alır. O kişi ben bir koyun kokusu alıyorum dediğinde anlayın ki artık son saniyeleri. Ancak bu koç asli suretinde çok az kişiye gelir. O kadar güzeldir. O kadar güzel ki insan ona bakarken ona ferahlık verir. O belki 1-2 kişiye ama geride kalan 90 küsur kişiye Dünyadaki en zalimce neyi öldürdü ise bir köpeğimi öldürdü, bir kediyi mi öldürdü bir kaplumbağanın sırtını mı deldi veya bir hayvanım aç susuz bırakarak işkence mi etti? Neyi en zalimce öldürdü ise onun suretinde gelir. Koç sureti ona dönüşür, o kişiye saldırır. O zaman beni şundan kurtarın diye bağırır ama hiç kimse ne onu görür, ne duyar.
Ölüm Cenabı hakkın El kahhar(cc.) esmasıyla tecelli eder. O el kahhar ruhu vücudun bütün hücrelerinden imbik imbik çeker koparır. Biz dünyadaki bütün zalimlere el kahhar hürmetine imdat isteriz.
2 hadis şerefimizle ölüm konusunu tamamlayalım. Hazreti peygamberimiz (sav.) buyururlar ki, Beyaz bir koç biçiminde olan ölüm cennet ve cehennem arasında sırat üzerinde boğazlanacak ki hennaat isimli son kişi cennete girdikten sonra cehennemde de hiçbir mümin kalmadıktan sonra Ölüm ikisinin ortasında sırat üzerinde boğazlanıyor. Ve ölüm bitmiş oluyor.
Diğer Hadisi şerifte is 3 şey olmasaydı insanoğlu kibrinden başını önüne eğmezdi. Demek ki 3 şey haddini bil diyor ve boynunu eğdirmeye mecbur ediyor. Neymiş 1-fakirlik, 2 hastalık, 3 ölüm. Bununla birlikte insan yine de çok atılgandır gurura kibre devam eder.
Hayat nedir?
Her birimizin bedenindeki canlılığın adı hayattır. En büyük nimetimiz hayat nimetidir. Hayat da ölüm gibi vücudi bir sıfattır, nesne değildir? Elle tutulup gözle görülmez. Ruhun ışığı Anne rahminde 42 günlük iken bedenimize girdikten sonra ki 118. gün olduğunda ruh bedene hakimiyetini sağlamış olur. Nasıl ki ölüm beyaz bir koça benziyorsa hayatta alaca at şeklindedir buyuruyor. Cenabı hak hayat nimetini El vehhab (cc.) esmai şerifinin ihsanı olarak verir. Onun için evlat versin dediğimiz zamanki dualarımızda vehhab esmai şerifesinden istemiş oluyoruz. El vehhab kuranı kerimde 25 kez geçer ki karşılıksız veren demektir.
Bu hayat atı bastığı yeri canlandırır. Mesela İbrahim aleyhisselam Kudüsten Mekke'ye Hazreti Hacer annemizi Hazreti İsmail efendimizi ziyarete gidiyor. O yolu. Cenabı hakkın lütfuyla bu hayat atı hizmetine verilip onunla giderdi. Habibullah peygamber efendimiz İsra Miraç mucizesinde Mekkeden Kudüse hayat atıyla gitmiştir. Yine Hazreti Cibril aleyhisselam Musa aleyhisselamın beraberindeki Müslümanları Nil'den geçirip kurtarmak için yeryüzüne indiğinde bu ata binmişti. Orada Münafık Samiri O atın ayağının bastığı yerin yeşillendiğini görünce onun bastığı yerden 1-2 avuç toprak aldı. Musa aleyhisselam rabbinin Müzakeresine gittiğinde altından bir buzağı yapıp o buzağının içine o toprağı koyduğunda buzağı gerçek canlı bir buzağıya bürünmüştü. O buzağı Samirinin hayat atının bastığı yerden aldığı toprakla canlandı. Hazreti Hızır aleyhisselam oturduğu yer yeşillenir çünkü bu hayat atının tecellisi vardır.
Bismillah sübhaneke la ilme lena illa ma allem tena inneke entel alimul hakim. Sadakallahul azim. subhansın ya rab senin bize bildirdiğinden başka ne bilebiliriz ki? Her şeyi hakkıyla bilen her şeyi hikmetle yapan sensin. Amenna ve saddakna velhamdülillahi rabbil alemin el Fatiha.
Comments